Oyun Kanlar içinde yerde yatan Şenay Öğretmen’i görmemiz ile başlar. Öğretmen de yukarıdan lokal olarak verilen kırmızı ışıkla gösterilir. Zar zor nefes almaktadır, güçlükle konuşmaktadır. Ama ağzından güçlükle de olsa çıkan kelime “sevgi” dir. Cümlelerine başlarken “sevgi” den bahsetmeye çalışır. Düşünceli ve fedakar bir bireyin kendi kendini yonttuğu, kendi küllerinden yeniden doğmak için direnmesinin öyküsüdür bu.
Ardından biten komşuluk ilişkilerini, insanın insana saygısının ve sevgisini bittiğini, ormanların yok edilip yerine dikilen betonarme yapıların içinde nasıl sıkışıp kaldığımızı, uzun uzun lirik bir dille anlatır Şenay Öğretmen. Buradaki dilin lirik, şairane olması oyunun yazarı Kaan Erkam’ın imzasını gösterir bize. Tıpkı şu anda sektörde aktif olarak oynanan diğer dört oyunundaki karakterlerde olduğu gibi bu oyunda da yarattığı karakterin dili çok edebidir. Adeta tiyatro metninin edebi olup olmayacağı tartışmasına cevap olarak kendi yorumunu söyler Kaan Erkam bu satırlarda.
Hepimizin her şeye, herkese kin ve nefretle baktığı, herkesin herkesten nem kaptığı cehenneme dönmüş bir ülkede Şenay Öğretmen’e göre bahçelerin yok edilmesiyle beraber sinemaların, plakçıların, tiyatroların ve ufak esnafın bir bir yok olması bize bu cehennemi yaşatan, Şenay Öğretmen’in ağlamasına neden olan sebeplerdir. Çiçekli, ağaçlı bahçelerin yok edilmesi de sevgi noksanlığının en büyük sebeplerinden biridir. Çünkü sevginin ağaçlı, çiçekli bahçelerde oynarken geldiğine inanır Şenay Öğretmen. Ama bahçeler yok edilmiştir. Bununla beraber sevgi noksanlığından insanın insana olan saygısı, dayanışması da bitmiştir. İnsanların eskiden yaptıkları gibi birbirine selam vermez olduklarını, artık aynı sofrada beraber karınlarını doyurmadıklarını anlatır dizelerinde izleyiciye uzun uzun.
Oyunun içinde anlattıklarını özetleyen bazı dramatik şarkılar söyler Şenay Öğretmen. Başlangıçta üzerinde sadece beyaz hemşire önlüğü benzeri bir elbise vardır, ayaklarında çorapları vardır ama ayakkabıları yoktur. Ardından ceket, etek ve bot giyerek oyuna devam eder. Sahnede dekor namına çok bir şey görmeyiz. Sadece Şenay Öğretmen’in giysileri yerlere saçılmış vaziyette dekor görevi görür sahne üzerinde.
Oyunun verdiği mesaja göre benim duygu ve düşüncelerim ise sadece kendime yönelttiğim öz eleştirilerim oldu (Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır -Francois Bacon-). Şenay Öğretmen’in insanlığımızın geldiği yönde anlattığı her şey doğrudur bence. Üzgünüm ama gerçek de budur. Bizler sadece kendi değerlerimizle anları, yaşamları kendi pencerelerimizden damgalayarak bir mutluluğa varmaya uğraşıyoruz. Nasıl? Sadece sahip olduğumuz kapasitemiz, niyetimiz, kalıplarımız, dogmalarımız ve körü körüne bağlı olduğumuz inançlarımızla. Şenay Öğretmen okuduğu dizelerde izleyiciye bunları direkt anlatmasa da oynadığı oyundan, anlattıklarından çıkartılacak sonuç bunlardır.
Yüreği kör olan komşusuna selam vermekten aciz, çiçekli bahçelerde koşmayan zombiden farksız bu toplumun gözlerinin gördüğü çöpten farksızdır. Yüreği olana, yüreği ile inanana, karşılıklı sevgi ve saygıya, iyiliğe, nezakete, birliğe aşka açtır Şenay Öğretmen. Aslında bu hayali karakter, günümüzde nesli hızla tükenmekte olan temiz kalpli insanların temsilidir.
Empatiden yoksun her yürek her göz kördür, nankördür. Yaşadığımız toplumu saran cehennem ateşini yakanlar odun değil kendi kötü yüreklerimiz, kendi saygısızlıklarımız, kendi kudurmuşluğumuz olduğunu, egolarımızın altında kaybolmuşuz olduğumuzu gösterir bize Ağladım.
Çok uzun süre olmasa da kredi kartı borçları ve bozuk ekonominin insanlar üzerinde yarattığı travmalara da değinir. Esas önemli olan ise artık hayal kuramadığımızı söyler. Oysa ki hayal kurmak, insan olarak en temel özgürlüğümüzdür ona göre. Özgürce uçmanın, başarının, barış ve huzurun yolu sevgiyle ve saygıyla olacaktır ancak.
Bu oyun darmadağın bırakılmış bir yapbozdur dersem yanlış tabir kullanmış olacağımı düşünmüyorum kesinlikle. Bu oyunda tüm mesajların-repliklerin altında içsel anlamlar gizlidir. Evrenin matematiği olduğunu düşündüğüm, her bireyin kendi özünde bulunması gereken vicdan öğesini sorgulatmaktadır Şenay Öğretmen izleyiciye.
Oyunu izlerken vicdanımı sorgulamama sebep olan olgu ise insanlığımı garipsememin akabinde kafamı allak bullak eden, yüreğimi ters yüz eden şeyler hissetmeye- görmeye, duymaya başlamam oldu Şenay Öğretmen’i dinledikçe. Toplumca yaşayan ölüler olduğumuzu düşündüm. İçimize işleyen nefret duygusunun beni/bizi kemire kemire yüreğimizle beraber bedenlerimizi de çökertmiş olduğunu anladım oyunda duyduklarım karşısında. Hepimiz koca metropollerin göbeğinde kendi mağaralarımıza kapanmış, kendi yarattığımız mezarlara gömülmüşüz. Ama Şenay Öğretmen veya onun temsil ettiği insan modeli yetişti, elimi tuttu, yüreğime dokundu ve vicdanıma oturuverdi. O kör karanlığımdan çıkarıp aldı beni ve hayata başka bir gözle yeniden bağladı.
Şimdi anlıyor musunuz oyunun mesajını? Birbirimize saygı ve sevgi duymadığımız bu cehennemin dışında böyle güzel insanlar da varken, güzel duygular, düşünceler, gelişmeler varken, duymadığımız sevgi ve saygı dışarıda varken biz ısrarla cehennemi seçtik. Çevremizde, ülkemizde, dünyada Şenay Öğretmen benzeri onca güzel insanlar, öğretmenler, idealist doktorlar, sanatçılar, düşünürler, icat yapanlar, emekçiler aç sefil ölür veya şiddete maruz kalırken; onca ciğeri beş para etmez insanlar da zevki sefa içinde vur patlasın, çal oynasın yaşıyorlar. Ve biz de o emekçilere, sanatçılara, güzel insanlara değil; hak etmedikleri halde vur patlasın çal oynasın yaşayan beş para etmez insanlara özenip cehennemin ateşini daha da harlıyoruz. Cehaletimiz, vicdansızlığımız, değer bilmezliğimiz, nankörlüğümüz, yüreksizliğimiz, korkaklığımız yüzünden onca güzel yürekler ve daha da önemlisi insanlık can çekişiyor.
Şenay Öğretmen oyunda bir bilim insanı veya bir tasavvuf şairi gibi bize bunları anlatmaz. Ama anlattıklarından bu veya buna benzer çıkarımlara varırız hepimiz kendi dünyamızda. Sizlere çok spoiler vermeden oyunun içeriğine dönmek istiyorum. Şenay Öğretmen şiddete de maruz kalır. Otobüsten kasabaya indiği ilk dakika öleceğini bilerek adım atar kasabaya ama geri adım atmaz adımları net ileridir. Mecburi hizmeti yapmamak için rapor alıp kaçmaz. Yüksekova’ya mecburi hizmete kendi isteği ile gider. Kasabaya geldiği an oturduğu lojmana havan topu dahi atılır. Ama insanlığından ve ideallerinden vazgeçmez Şenay Öğretmen. Bir de Şenay Öğretmen’in iç dünyasından bahsedilen yer vardır oyunun içerisinde. Aşık olduğu ama aşkını kabul etmediği Gökhan vardır. Küçük yerde olduğu için dedikodudan korkar. Gökhan’ın okula onu görmeye gelmesini istediğini kendisine itiraf etse de sevdiğini söylemeyi bir türlü kabul edemez. Ve okula onu görmeye gelmesini ne kadar istese de bir yandan da bundan korkmaktadır. Bunu sadece kendisine itiraf eder. Bu eylem Şenay Öğretmen’in tatlı utancından dolayı bir türlü itiraf edip rahatlayamadığı aşkından kaçıp kurtulma arzusudur aslında.
Gökhan ona bir kere görünmüş bir daha da görünmemiştir. Tanıştıkları günden sonra onun gizli kahramanı olmuştur artık. Esas önemli olan tanıdıktan sonra her yerde gözleri onu arar “Ne zaman haberlerde bir çatışma haberi duysam kulak kesiliyorum onun adı var mı” diye. Olmadığını gördüğü zaman da derin bir oh çeker. Onun masalında aşk tensel değil ruhani bir dünyaya aittir. Onun aşkı ulaşılmaz oldukça içinde büyümektedir. İçinde büyüdükçe de efsaneleşmektedir.
Ağladım’ın masumiyeti; insanların günaha batmışlığına rağmen , temiz bir karakterin yine de olan her şeye rağmen insanlığın,sevginin,aşkın yeniden yeşereceğine yönelik umutları olması ve aşkının temizliğinden gelmektedir. Savaşın kirli yüzünü anlatır Şenay Öğretmen. Niçin ve neden savaştığımızı sorgulatır bize. Birbirimizi savaşarak öldürmemizin, yaralamamızın yanlışını ve insanlık dışı olduğunu dikte eder bize. Ve ağlar. Kendisine şiddet uygulayan kişiye ağlar. Çiçekleri hiçbir zaman koklayamayacak insanlara ağlar. Savaşta ölen çocuklara ağlar. Eğitilemeyen bireylere ağlar. Sevgisizlere ağlar. Cehalete ağlar. Akan kanlara ağlar. Sana ağlar. Bana ağlar.
Oyunda Şeney Öğretmen karakterine can veren Selena Demirli bu oyun ile üç ayrı ödüle layık görülmüş
* “Ekin Yazın Dostları Tiyatro Ödülleri 2021 – 2022 – 2023
* “Yılın Genç Yeteneği” Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri 2019-2022
* “Yılın Umut Veren Kadın Oyuncusu” – Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri 2022 “Umut Veren Kadın Oyuncu” .
Oyunun yönetmeni Levent Tayman. Işık, ses& efekt tasarımcısı Berke Gençce. Müzikleri ise Buket Taşçılar’a ait.
Ağladım uzun bir zamandır sahnelerde ve şu ana kadar doksan temsilin de üzerine çıkmayı başardı. Ve bir çok şehirde turne gerçekleştirdi. Bu da ne kadar başarılı bir oyun olduğunu kanıtlıyor. Eğer izlemediyseniz gelecek temsilleri için Oda Sahnesi’nin sosyal Medya hesabından bilgi alabilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler dilerim.
Oyunun Künyesi Yazar: Kaan Erkam Yönetmen: Levent Tayman Yardımcı Yönetmen: Taha Aykın Oynayan: Selena Demirli Işık Tasarımı / Ses & Efekt Tasarım: Berke Genççe Müzik: Buket Taşçılar Topluluk: Oda Tiyatrosu Tür: Dram Seanslar Afiş