Biz koltuklarımızda otururken bize hikayelerini anlatmak için bekleyen 3 kişi var: Melih, Cevdet ve Orhan. Evet ben de sizler gibi, Melih ve Cevdet’ten sonra Anday gelecek diye kısa bir an bekledim. Tahminim üzerine de isimlerini şairlerden almışlar, çünkü üç karakterimiz de şiir yazmayı çok seviyor.
Her biri kendilerine has farklı dertlere sahipken, Melih’in izlediği bir belgesel yüzünden dertlerine bir de ‘İklim Krizi’ ekleniyor. Yerli Greta Thunberg oluveriyor bir anda mahallede. Tabi mahalleliye iklim krizini anlatıp, iklim krizine çözümler bulmaya çalışmak sandığı kadar kolay olmuyor ve bu sıralarda da üçünün başına gelmedik olay kalmıyor.
Üç kişinin iç dünyasında baktığımızda ise dertlerinin temelinde farklı sebepler yattığını görüyoruz. Yaşanan ortak kayıplar, eskiye özlem gibi…
Volkan Çıkıntoğlu tarafından kaleme alınan oyun metni; oldukça dinamik, akıcı ve eğlenceli unsurlar barındırıyor. Diyalogların çok doğal işleyişi, gündem esprilerinin de eklenmesiyle Melih, Cevdet ve Orhan’ı bizden biri yapıyor ve sahneye çıktıları andan itibaren mahallede yaşayan bir komşu gibi hissetmemizi sağlıyor. Volkan Çıkıntoğlu, Kalabalık Duası oyununda da olduğu gibi Tek Kullanımlık Hikaye’de de İstanbul tasvirlerine sıkça yer veriyor ve bu da oyunu sıcacık kılıyor.
Kişisel fikrim olarak kendisinin İstanbul tasvirlerini çok seviyorum.
Tek Kullanımlık Hikaye, Gülhan Kadim tarafından yönetiliyor ve ona ödüller kazandırıyor. Oyunun ne kadar başarılı sahnelendiğini ödüller ile bile anlayabiliriz.
Oyuncular, yazar ve yönetmen üçlüsü ciddi bir uyum sağlamış olmalı ki bu enerji seyirciye tümüyle geçiyor. İsmail Sağır’ın, Murat Kapu’nun ve Meriç Rakalar’ın performansları için üçünün de oyunun yıldızı olduğunu söyleyebilirim. Canlandırdıkları karakterler, birbiriyle olan rol değişimleri, şarkılar söylemeleri, çeşitli sesleri taklit etmeleri çok başarılıydı, çok da keyifliydi biz seyirciler için.
Bazı eski apartmanların tepelerinde bulunan bir terasta geçen oyun dekoru; merdiven, bitmiş boya tenekeleri, inşaat paleti gibi malzemelerden oluşuyor. Bu malzemeler bazen bir taksi oluyor, bazen de bir ofis haline geliyor.
Dekor malzemeleri oyuna tatlı bir canlılık katmış olsa da dekorsuz bile aynı enerjiyi alacağımıza emin olduğum bir oyundu. Böyle hissetmemde oyuncuların, yazarın ve yönetmenin katkısı çok büyük.
Sabancı Vakfı ve Sakıp Sabancı Müzesi’nin üretim desteğiyle Kumbaracı50 prodüksiyonu olarak seyirciyle buluşan Tek Kullanımlık Hikaye, 60 dakika gibi de mini bir süreye sahip. Sosyal medya çağı sebebiyle çoğumuzun yaşadığı dikkat eksikliğini düşünecek olursak bu süre herkes için çok ideal. Oyunun kendisi ve süresi dikkatinizin dağılmasına izin vermiyor, oyun esnasında saatinize bakmayı bir an bile düşündürmüyor. Süre için oyunun diğer artı yönlerinden birisi diyebilirim.
Son olarak oyunda geçen ve çok hoşuma giden bir cümleyi de aklımda kaldığı haliyle paylaşmak isterim sizlerle: “Kaybettiğini unutmaya çalışmaktansa iyi ki vardı olarak hatırla!”
Kumbaracı50’nin izlediğim ilk oyunu olması vesilesiyle de ekibin bir kısmıyla bu oyun sayesinde sahnede tanıştığıma çok memnun oldum.
Emeği geçen tüm ekibi, yazarı, yönetmeni, oyuncuları tüm içtenliğimle tebrik ederim!










Oyunun Künyesi Yazan: Volkan Çıkıntoğlu Yöneten: Gülhan Kadim Yönetmen Yardımcısı: Ceyda Akel Oynayan: İsmail Sağır, Meriç Rakalar, Murat Kapu Sahne Tasarımı: Kolektif Işık Tasarımı: İsmail Sağır Kostüm Tasarımı: Riyana Tufanova Sahne Tasarım Uygulama: Efe Arslan, Zekeriya Ece Kostüm Asistanı: Efe Arslan Fotoğraflar: Sedef Turunç Topluluk: kumbaracı50 Seanslar Afiş