Bernarda – Proje No 2

Normalde yazacağım yazılar için izlediğim oyunlardan sonra kendime biraz süre tanırım, oyundaki bütün detayları sindirip öyle başlarım hakkında birkaç kelam etmeye fakat bu defa beklemek istemedim. Bernarda’nın içimde bıraktığı derin izle, kulağımda Özge Arslan’ın hayranlık uyandıran sesiyle yazıyorum size.

Hem Proje No 2’nin hem de Bernarda’nın beşinci sezonunun ilk oyununu izleme fırsatım oldu, oyunu izledikten sonra kaçırdığım dört sezon için kendime kızdım. Federico Garcia Lorca’nın kaleminden çıkan Bernarda Alba’yı oldukça seviyordum fakat entelektüel bakışına hayran olduğum Pelin Temur’un uyarlaması da bence en az Lorca’nınki kadar kıymetli. Yapılan her uyarlamada uyarlanan eseri bilmeyi önemserim, yapılan bazı projelerde yalnızca asıl eseri bilen seyircilerin anlayabileceği bir yapı kurulabiliyor. Pelin Temur ise hem başlı başına bambaşka bir oyun yaratmış hem de bizi Lorca’dan mahrum bırakmayarak Bernarda Alba’yı bilen bilmeyen herkesi seyirci koltuklarına buyur etmiş. Seyirci olarak buyuruyor ve esere dair ilk saygı duruşunu Pelin Temur’un şahane kalemine gösteriyorum.

Federico Garcia Lorca Tekperde.com
Yazar:Federico Garcia Lorca

Oyunun her ayrıntısından, sahnede gördüğümüz her şeyden adım adım ve uzun uzun bahsetmek istiyorum fakat henüz bu şahane eseri izlemeyen okurlarımızın deneyimlerini zedelemek istemem; bu sebeple en açıklayıcı ve aynı zamanda büyüyü bozmayacak biçimde yazmaya çalışacağım. Bernarda metniyle olduğu kadar müzikleriyle de oldukça vurucu bir noktada duruyor, Özge Arslan şahane sesiyle karşılıyor bizi; her şarkıda seyircinin tüyleri diken diken olurken oyunla seyirci arasına mesafe koyularak ideal konumlara erişiliyor. Oyunda kullanılan sinevizyon da bunu destekler biçimde orada duruyor.

Tek başına sahneye giren Özge Arslan oyun boyunca da tek başına dolduruyor sahneyi fakat çok kısa bir süre sonra sahnenin tek kişiden ibaret olmadığını, Özge Arslan’ın oldukça kalabalık olduğunu görerek hayranlıkla doluyorsunuz. Lorca’nın asıl metninden beş karaktere bürünüyor ve hepsini tek tek nasıl da iyi tanıdığını gösteriyor bize. Oyun boyunca kostüm değiştirmemesine rağmen siyah bir şal ile bütün sahnenin hakimiyetini eline alıyor başlangıçta. Yine çok kısa bir süre sonra, ilk cümlelerin ardından bırakın siyah bir şalı Özge Arslan kot pantolonla bile orada olsa o beş karakterin de aynı biçimde var olacağına emin oluyorsunuz. İşte o anda oyun fikrinin saf halini tanıyor, oyuncu ve seyirci ilişkisinin başarılı bir performansla sımsıkı örülebileceğini anlıyorsunuz. Bütün bu beş karakter; değişen postürle, sesle, mimikle, cümle yapılarıyla can buluyor. Şimdiye kadar çok az gördüğüm bir oyunculuk performansını biraz daha derinleştirerek şunu söyleyebilirim ki her karakterde Özge Arslan’ın sahip olduğu yüz iskeleti de değişiyormuş gibi geliyor, oyunculuk performansının iyi olduğu takdirde nasıl illüzyonları doğurabileceği karşısında şaşkınlığa düşüyorsunuz. Bir oyuncunun sahip olması gereken her şey Bernarda’da mevcut; sese, bedene hakimiyet ve saf bir yetenek!

Oyuncu daha ilk anlardan itibaren seyirciyi direkt olarak muhatap alıyor; onlarla konuşuyor, tepki veriyor ve bunu ustalıkla yapıyor. Özge Arslan bir oyuncu olarak sahneden taşıyor ve seyirciye doğru akıyor, seyirciyle kurulan bu ilişkinin hangi dozda bırakılması gerektiğini de gayet iyi biliyor. Özge Arslan’ın seyirciyi görmesi ve onlarla görünür biçimde ilişki kurması, söylediği şarkılar, ustalıkla her karaktere özgü geliştirdiği dansları, oyunun iyi belirlenmiş köşe başlarının belirli olanlarında kullanılan mikrofon, sinevizyon kullanılarak yansıtılan görüntüler belki de Brecht, Brecht’in geliştirdiği Epik tiyatro ve dolayısıyla “yabancılaştırma kavramı” ile özel olarak ilgilenen Pelin Temur’un bize verdiği küçük ipuçlarıdır.

Proje No 2 ve Bernarda ekibine böylesine etkileyici bir eseri tarihe kazıdıkları için büyük saygı duyuyor, yazdıklarımda eksik ya da hatalı bir yoruma sebep olduysam mazur görmelerini diliyorum. Siz okurlarımıza da bir an önce Bernarda’yı izleme fırsatına erişmiş seyircilerden olmayı ihmal etmemeyi hatırlatıyorum.

Okuduğunuz için teşekkür ederim, sevgiler!

Oyunun Künyesi
Yazar: Federico Garcia Lorca
Uyarlayan: Pelin Temur
Yönetmen: Can Ali Çalışandemir
Yönetmen Yardımcısı, Video & Animasyon: R. Onur Duru
Müzik, Müzik Direktörü: Erdem Altınses
Müzik, Koreograf: Özge Arslan
Video & Animasyon: Serdest Vural
Asistan: Hamit Mutlu
Oynayan: Özge Arslan
Topluluk: Proje No 2
Tür: Trajedi & Dram
Seanslar
Afiş
Yağmur Şakoğlu
Yağmur Şakoğlu
09.09.2002 tarihinde Ankara’da doğdum. Bir hukuk kariyeri isteyerek geçirdiğim çocukluğum on dört yaşında, tiyatro hocamın kendi öğrencilik yıllarını anlattığı bir anda yeniden şekillendi. Bir hukukçu olmaktan ziyade sanatla dolu bir yaşamın bana çok daha uygun olduğuna karar verdim. Hocamın “Dtcf Tiyatro” diye bahsettiği okuluna henüz hiç görmeden vurulmuştum, benim için on dört yaşımdan üniversite sınavına kadar olan zaman yalnızca “Dtcf Tiyatroyu” kazanmak için verilen emekten ibarettir diyebilirim. Bütün bu sürecin sonunda istediğimi aldım; şu an size “Dtcf Tiyatro” Yazarlık Anasanat Dalı üçüncü sınıf öğrencisi olarak yazıyorum. Kendimi bildim bileli yaptığım yazma eylemini mesleğim olarak seçerek hayatıma devam ediyor, derin bağlarla bağlandığım tiyatroyla ilişkimi devam ettiriyorum.

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Tuncel Kurtiz

Babası Selanik doğumlu bir Türk bürokratı, annesi ise Boşnaktır. Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha sonra ise filoloji, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde okudu; ancak hiçbirinden mezun olmadı. İlk kez Dormen Tiyatrosu'nda oyunculuğa başlamış olan sanatçı, bir çok sinema filminde de rol almıştır. 48. Altın Portakal Film Festivali'nde 'Yaşam Boyu Onur Ödülü' aldı. Son yıllarda 'Ezel' adlı dizide oynayan sanatçı, 2013'te kalp krizi sonucu 77 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz