Bir Düş Gibi “Cahide Sonku”

İzmir DT’nın Ankara Turnesinde biraz tesadüfi, biraz ani olarak karşıma çıkan ve bir anda gitmeye karar verdiğim, gerçekten adeta bir düş gibi etkisinden çıkamadığım bir oyun…
Oyundan epey bir öncesinden başlamak istiyorum bu yazıya. Lise zamanlarımda, okuduğum bir dergide karşıma çıkmıştı Cahide Sonku. Türk sinemasının ilk kadın oyuncusu ve yönetmeni olan Cahide Sonku’nun hayatı, yaşadıkları ve kariyeri çok ilgimi çekmişti. Hakkında yazılan çizilen neredeyse bütün haberleri, filmlerini araştırıp okuyup izlediğimi hatırlıyorum. O zamanlar Cahide Sonku’ya dair yapılmış, gündemde olan şeyler yoktu. “Acaba neden hayatını anlatan bir film veya tiyatro yapılmıyor?’’ diye düşünmüştüm. Daha sonrasında birilerinin daha aklına gelmiş veya ilgisini çekmiş olacak ki yapılmaya başlanan müzikal tiyatrolara denk geldim. Fakat ne yazık ki izleme şansı yakalayamamıştım. Demek ki Cahide Sonku, beni bu oyunla karşılamayı bekliyormuş…

Yazarlığını Gökhan Erarslan’ın yönetmenliğini Ebru Nil Aydın’ın sahne üzerindeki oyunculuğunu da Güldeniz Türküstün’ün üstlendiği tek perde olarak sahnelenen oyun, yaklaşık bir saati geçkin bir performansla noktalandı. Oyun, izbe bir evde Cahide’nin odasına gelip plak çalardan açtığı “Rüzgar Kırdı Dalımı’’ şarkısıyla açılıyor. Hem şarkı çalıyor, hem Cahide şarkıya eşlik ederek içkisini içiyor. Cahide’nin sarhoşvari hali ile seyircilere dönüp “Hepiniz son oyunumun provasına hoş geldiniz’’ diyor ve oyun daha ilk dakikalardan beni etkisi altına almayı başarıyor.

Geriye açılımlı retrospektif bir kurgu ile izliyoruz oyunu. Yani Cahide hayatının son dönemlerindeyken sesleniyor biz seyircilerine. Bu zamana kadarki yaşadıklarını, aile hayatını, kariyer hayatını kendi bakış açısıyla aktarıyor. Bunları anlatırken de o anki duygularını tekrar tekrar yaşıyor. Heyecanlanıyor, seviniyor, duygulanıyor, ağlıyor… Zihni geçmişle şu an ki halinin arasında gidip gelirken bizler de ona bir nevi bu yolcuğa köprü oluyoruz. Cahide Sonku’nun Darülbedayi ile başlayan sahne kariyeri ve burada gösterdiği başarısı, 1933’de çekilen Söz Bir Allah Bir filmi ile sinemaya da taşınmıştı. Kariyerinde emin adımlarla ilerleyen Cahide’nin sinemadaki yıldızı Bataklı Damın Kızı Aysel ile parlıyor ve hatta filmde kullandığı eşarbı kadınlar arasında moda haline gelmişti. Şöhretinin zirvesindeyken herkesin dilinde olan Cahide artık aşk hayatı ile de gündeme geliyordu. Çocukluğundan beri süregelen karmaşık hayatı, yaşadığı aşklarda da ortaya çıkıyor ve dedikodulara malzeme veriyordu. Şöhretini katlamasının yanı sıra yaptığı son evlilikle oldukça büyük bir servete kavuşmuştu. Dönemin devlet büyüklerini evinde ağırlayan, ayaklarının altına kırmızı halılar serilen, kürkleri, hizmetkarları olan ve ayakkabılarından şampanya içildiği söylenen bir kadındı Cahide… Hızlı bir şekilde lüks bir yaşama kavuşan Cahide’nin düşüşü de oldukça hızlı olmuştu. Bu düşüşün başlangıcı, kurduğu film şirketinin kundaklama sonucu yanıp kül olmasıydı. Ve artık Cahide beş parasız kalmıştı. 

Cahide Sonku Tekperde.com
Cahide Sonku

Oyun boyunca sahne üzerinde kanlı canlı olarak yalnızca Güldeniz Türküstün (Cahide) vardı. Diğer oyuncular – tercihim oyuncuların hepsini sahne üzerinde görmek olsa da- sinevizyon yöntemi ile sahne üzerine taşınmışlardı. Böyle bir yöntemin seçilmesi oyundan ayrıksı durmamış bence. Çünkü arka planda beliren kişiler, konuşmaları ve zaman zaman da Cahide’nin onlarla karşılıklı konuşuyor olması bana bir yandan sinevizyon yansımalarının Cahide’nin kafasının içiymiş izlenimi verdi. Sanki herkes Cahide’nin zihninde görünüp kayboluyor, Cahide ile birlikte bizleri de bir zaman yolculuğuna çıkarıyordu. Elbette oyun koca ve çalkantılı bir yaşamın yalnızca bir saate sığdırılmış hali. Ona rağmen yaşamının önemli anları (sahneye taşınmamış detaylar, hakkındaki çoğu söylentiler vs. hariç) es geçilmemiş. Zeki Müren’in “Beklenen Şarkı’’sı, arkadaki pencereye yansıtılan fotoğraflar, gazete küpürleri, film afişleri ile benim için nostalji duygusu çok kuvvetliydi oyunun. Kendimi gerçekten bir zaman tünelindeymişim gibi hissettim. Aslında bazı durumlarda dikkatimi tek bir noktada toparlamakta zorlandığım için tek kişilik oyunları izlemeye çekiniyorum genelde. Fakat oyundan sonra kafamda dönen tek şey “eğer sahne üzerinde tek kişi olmasaydı oyun belki bu kadar etkileyici olmazdı” düşüncesi oldu. Çünkü Cahide’nin yalnızlığını ve kendi kendine yaptığı hesaplaşmaları dibine kadar hissettirdi uygulanan reji. Bu noktada tabi ki diğer oyunculara haksızlık etmek veya katkılarını yok saymak istemiyorum. Yalnızca sahnede tek kişinin bulunması bendeki yalnızlık hissiyatını pekiştirdi ve beni tamamen oyunun içine çekti. Öte yandan oyunda anka kuşu vurgusu sıklıkla karşımıza çıktı. Cahide son dönemine kadar olan yaşanmışlıklarını anlatırken kendini anka kuşu ile ilişkilendirdi. Her ne kadar düşse de bin bir türlü zorlukla karşılaşsa da mücadele etmeyi bırakmamıştı aslında. Bir şekilde küllerinden var olmayı ve kendini var etmeyi sürekli denedi oyun boyunca da. Hem narin hem de yıkıcı bir hesaplaşma yaşadı kendisiyle. 

Oyunda en etkilendiğim kısımlardan biri Cahide’nin kızı Ender’le olan konuşmasıydı. O sıralarda alkol bağımlılığının iyice etkisini göstermesiyle kızına ilgisiz ve sert davranması, zihnindeki gölgeler kaybolduğunda ise Ender’in arkasından pişmanlıkla haykırması duygu yoğunluğu çok fazla olan bir andı. Yalnızca kızı ile yaşadıklarına detaylı bir şekilde değinilmedi. Cahide’nin annelik sorgulamalarını ve kızı ile olan ilişkisini biraz daha görmek isterdim.
Bir yandan oyun boyunca Cahide özeleştirisini de yaptı, bulunduğu durumdan da yakındı, eski günleri de özledi, aradı, istemedi, sorguladı… Bir an karşınızda Cahide Sonku varmış gibi hissetmemeniz elde değildi. Kendimce ufak bir tespitimi de söyleyeyim yeri gelmişken; oyunun seyir zevkine varabilmeniz için Cahide Sonku’nun hayatına az çok hakim olmanız gerektiği görüşündeyim. Bir zamanın bu yıldız oyuncusu hakkında en ufak bir fikre sahip olmayan birine oyun çokta cazip gelmeyebilir. Oyunun en etkilendiğim başka bir anı ise Cahide’nin seyircilere karşı ‘’Hepiniz zehirlisiniz!’’ diye haykırması ve hemen ardından anlattığı alkol alabilmek için arkadaşlarının boğazına yapışarak bile olsa onlardan para isteme hikayesiydi. 

Oyun beni deyim yerindeyse duygudan duyguya sürükledi hatta ağlattı bile. Parlayan bir yıldızın acı dolu sönüşünü, plastik bardaklardan içki içecek kadar yapayalnız kalışını, kızı tarafından bile terk edilişini soluksuz ve gerçekten üstün bir performans sayesinde pür dikkat izledim. Güldeniz Türküstün oldukça başarılıydı. Çok doğal, içten şekilde hissederek oynadı demek az kalır, yaşadı Cahide’yi. Nefis derecede seyir zevki yüksek bir akşamdı. Hep hatırımda kalacak ve etkisinden hemen kurtulamayacağım bir oyun olacak sanırım. Yanlış bilmiyorsam 4 sezondur sahnede. İzmir Devlet Tiyatro’sunun kesinlikle izlenmesi gereken oyunlarından. Emeği geçen herkesi kutluyor ve oyunu şiddetle tavsiye ediyorum.

Oyunun Künyesi
Yazar: Gökhan Erarslan

Yönetmen: Ebru Nil Aydın

Dekor Tasarımı: Hasan Yavuz

Kostüm Tasarımı: Z. Yıldız Köse

Işık Tasarımı: Osman Uzgören

Müzik: Kemal Günüç

Yönetmen Yardımcısı: Ömer Polat

Asistan: Ender Şeviker

Oyuncular: Güldeniz Türküstün, Murat Çidamlı, Fatih Özyiğit, Ömer Polat, Hakan Özgömeç, Almila Su Aytutuldu, Ebru Nil Aydın, Poyraz Deniz Genç, Ender Şeviker, Derya Kara Erk, Bengi Ebru Atakan, Ecem Çataloğlu Ismık, Gizem Cessur

Topluluk: İzmir DT

Tür: Dram
Seanslar
Afiş
A.Silvia Aydoğan
A.Silvia Aydoğan
Kendini bildi bileli sanatın neredeyse her dalına bir şekilde eli değmiş biri. Okudukça yazıyor, yazdıkça okuyor. İkinci lisansını DTCF Tiyatro Bölümü Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı’nda sürdürmekte.

içerik ekle

sitemizde yayınlanmasını istediğin haber, eleştiri ve değerlendirme yazılarını kolaylıkla yayınlayabilirsin

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz