Bir Metaforun Yüceliği: Wittgenstein’ın Sineği

Fatih Gümüşgöz‘ün kalemiyle yazılmış Wittgenstein’ın Sineği oyunu, izleyicilere düşünmeye ve sorgulamaya yöneltmeyi hedefliyor. Oyun, Wittgenstein’ın öne sürdüğü bir metafor üzerine inşa edildiğini söyleyebilirim. Bu metafor, sadece bir sineğin bulunduğu kavanoza sıkışmış olan insanın düşünce sınırlarını betimliyor. Wittgenstein’ın bu bağlamda sorduğu sorular derinlemesine bir düşünmeyi bizi teşvik ediyor: Sırf içinde bulunduğumuz kavanoz bir geyik sineğinin kavanozundan büyük diye kafamızı kaldırıp baktığımız şeye kavanoz yerine gökyüzü diyebilir miyiz? Bu, insanların düşünsel sınırlarını ve bakış açılarını sorgulamamızı sağlayan etkili bir retorik soru olarak karşıma çıktı.

Yazarı olan Fatih Gümüşgöz’ün bir ansiklopedide gördüğü gözleri gökkuşağı renginde sarı, kırmızı ve yeşil çizgileriyle inanılmaz güzel olan bir geyik sineği altına düşülen :Yaşarken Güzel : ‘koleksiyonlardaki örneklerinde görülmez, sinek öldüğünde renkleri kaybolur.‘ Cümlesinden bütün oyunu kafasında on beş dakikada kurguladığını öğrendim. Bu, Wittgenstein’ın felsefesine ve düşünce süreçlerine derinlemesine bir bakış sunuyor. Oyunun yönetmeni Fatih Kasap, seyircilere “herhangi bir gün, herhangi bir yerde herhangi bir kişinin bu oyunu yaşayabileceği” bir deneyim sunma amacını taşırken, bu deneyimi oyuncu Mert Çifçi‘nin karakteriyle başarıyla yansıttığını görüyoruz. Çifçi, Wittgenstein’ı tam anlamıyla tanımadığını söylese de adete karakteri yaşayarak  seyircilere unutulmaz bir deneyim sunuyor.

Ancak oyunun metni ve sahne düzenlemesi bazı eksiklikler içerdiğini söyleyebilirim. Postmodern oyunların izleyiciye bıraktığı bazı detayları belirsiz bırakma isteği, metinde ve oyunun işleyişinde olumsuz etkiler yaratmış gibi görünüyor. Örneğin, karakterin gerçekten bir başkanla telefonla konuşup konuşmadığı veya yan karakterlerin dışarıdaki insanların seslerini yansıtıp yansıtmadığı belirsizdir. Bu tür noktaların daha açık bir şekilde ele alınması izleyiciye rehberlik edebilirdi.

Oyun, birçok kişinin kendi kavanozlarına kapatıldığını, bu nedenle duyarsızlaştığını, yabancılaştığını ve korktuğunu vurguluyor . Ancak, oyun, bu kavanozdan çıkma cesareti bulsak bile kavanozu kırabilme gücümüzün ne kadar sınırlı olduğunu da düşündürdü bana. Karakter kavanozu yere atma cesareti bulduğunda kavanoz kırılmıyor, kırılsaydı onu ne beklerdi diye düşünmeden edemedim. Belki de daha büyük bir kavanoza hapsolurdu.

Wittgensteinin Sinegi 1 Tekperde.com

Dekor açısından oyunu oldukça başarılı buldum. Wittgenstein’ı dağınık masası, yerlere saçılmış kitapları ve eski pijamasıyla sahnede görüyoruz. Yan karakterler ise siyah kapalı kıyafetleri ve ellerinde pencere ve kapı izlenimi veren tahtalarıyla etkili bir şekilde sunuluyor. Bununla birlikte, yan karakterlerin daha güçlü bir şekilde temsil edilebileceği ve daha acımasız bir yaklaşım sergileyebileceği de düşünüyorum.

Oyun, Wittgenstein’ın ailesinin etkisi altında nasıl delirdiğini, kendini yetersiz hissettiğini ve yazdıklarını nasıl yok etme arzusu duyduğunu, aynı aile yüzünden kardeşlerinin nasıl birer birer intihar ettiğini ele alıyor. Bu, seyircilere düşünce provokasyonu yaparken aynı zamanda insanın zihninin karmaşıklığına ve aile ilişkilerinin derin etkilerine bir pencere açıyor..

Sonuç olarak, Wittgenstein’ın Sineği oyunu, düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eden derin bir metni ve etkileyici sahne düzenlemesiyle dikkat çeken bir oyun olmuş. Ancak, metinde bazı belirsizlikler ve eksiklikler bulunsa da, bu oyun, izleyicilere Wittgenstein’ın felsefesini ve insan zihninin karmaşıklığını anlamaları için bir fırsat sunuyor. Bir metaforun yüceliği, Wittgenstein’ın Sineği oyununda canlı bir şekilde sergiledi ve bir izleyici olarak benim  zihinsel sınırları sorgulamamama  neden oldu.

Son olarak şunu eklemek isterim felsefe ile tiyatronun iç içe geçtiği bizi düşündürürler görselliği ile düşüncelerimizi resmeden bu oyunda emeği geçen herkese kendi adıma teşekkür ederim.

Oyunun Künyesi
Yazar: Fatih Gümüşgöz
Yöneten: Fatih Kasap
Dramaturg: Hüseyin Şen
Oynayan: Mert Çifçi
Yardımcı Oyuncular: Ebru Sağlam Baştürk - Melis İskür
Müzik: Kubilay Nazlı
Işık-Ses: Yusuf Çelik
Topluluk: Kafa Sahne
Tür:
Seanslar
Afiş
Aybüke Dilaver
Aybüke Dilaver
2002 yılında Bulgaristan Plovdiv ‘de doğdum. Lisedeyken Balıkesir Sanat Merkezinde doğaçlama eğitimi aldım ve çocuk oyunlarında rol aldım. Bursa Teknik Üniversitesinde Kimya mühendisliği bölümü 3. Sınıf öğrencisiyim. Üniversitemin ilk yılında Uludağ üniversitesi felsefe topluluğunda ve okulumun tiyatro topluluğunda aktif bir şekilde görev aldım. 2023 Mart ayından beri de Kafa sahnede tiyatro eğitimi almaktayım. 2022 yılının yaz ayında nesin sanat köyünde sanat felsefesi kampına ve 2023 yılının yaz ayında Nesin Sanat Köyünde sinema kampına katıldım.

içerik ekle

sitemizde yayınlanmasını istediğin haber, eleştiri ve değerlendirme yazılarını kolaylıkla yayınlayabilirsin

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz