Neredeyse her zaman oyunu anlamak ve doğru analiz etmek için metni irdelemek, reji tarafını önde tutmak gerekir, bu oyun için istisnalar mevcut, başrolden yola çıkarak oyunculuğu ön planda tutacağım. Demet Evgar’ın oyuna verdiği yön çok büyük, ayrıca etkili de. Evgar’ın ışıltılı bir sahne performansı var. Kalabalık bir ekiple çalışmasına rağmen, yardımcı roldeki oyuncuların kendisine alan açmasına ihtiyaç duymadan dinamik bir şekilde oynuyor. Sahneye hükmettiğini performansı ile gösteriyor, dekora dahi ihtiyaç duymuyor, zira sahnede dekor da epey az. Hangi anda ne yapacağını doğru planlamış, bence anda kalmasına rağmen gelişine yaptığı bir performans saniyelik dahi olsa yok, oyunu iyi çalışmış ve tüm hamlelerini muntazam planlamış. Hal böyle olunca çalışma ile azim starlığı getiriyor, başta bahsettiğim ışıltıyı ortaya çıkarıyor. Sahnede olmak için yaşadığını ve varlığıyla sahnenin her noktasını doldurduğunu düşündüğüm çok az oyuncu var, Demet Evgar mutlaka o listede. Büyüleyici bir oyuncu. Öyle ki üç saat sahnede kalsa ve mana bulamayacağımız bir metinle performans sergilese, seyirci koltuktan kalkmadan seyretmeye devam edebilir. Çabasızmış gibi gösterdiği disiplin ve emek dolu performansı ilmek ilmek işlenmiş.
Büyük prodüksiyon deyince akla ilk gelen ihtişamlı dekorun neredeyse hiç olmadığı bir sahnede bu kadar görkemli bir oyun izleyeceğimi düşünmezdim. Kalabalık kadro dekor ile beslenir düşüncesinin önüne geçmiş. Giydikleri kıyafetler de oyunu ve hikayeyi parlatıyor. Tabi burada kamerayla sağladıkları yenilikçi bir dekor hamlesi var, onu es geçemeyiz, kocaman salondaki tüm seyirci Afife karakterine ait duyguları gerçek anlamda çok yakından hissetmiş oldu. Seyircideki o hissi stabil şekilde tutan kameramanı da kutlamak gerek.
Metnin işlenme biçimini düzeyli buldum, temelde ele alınan konuyu ve konunun başrolündeki Afife Jale’yi çok dağılmadan ve iyi bir sahneleme örneği ile sunuyorlar. Oyunun içinde zamanda geriye gittiğimiz sahneler belirsiz bir geçişle dikkat çekmeden yapılsa da anlamından kaybetmiyor, anlaşılır halde ilerliyor.
Demet Evgar’ın oyunculuğunu detaylı yazdım, tekrar oyuncularımıza dönersek Necip Memili’ye de değinmemiz gerekir. Çünkü kendisi neredeyse başrole göz kırpacak kadar iddialı oynuyor, Evgar’ın kendi performansına taktığı tacı adeta desteklercesine daha da parlatıyor. Farklı karakterleri tek bedende gösterirken hiçbir karakterde soru işareti bırakmıyor. Bira Fabrikası’ndan sonra ikinci kez sahnede görme fırsatı bulduğum Memili, kendini ziyadesiyle kanıtlamış görünüyor. Performans kısmını konuşuyorken son olarak tüm yardımcı rolleri seyretmekten keyif aldığımı söylemeliyim.
Oyunun gitmeyi tercih ettiği yolu başarılı buldum. Tek başına bile işlenmeye ve kullanılmaya çok müsait bir hayat hikayesi varken orada tıkılıp kalmadan, sadece Afife Jale’nin iç dünyasını gösterip ilerlemek yerine, yine onun ekseninde kişisel olarak yaşadığı zorlukları toplumsal yansımaları ile göstermesi beraberinde verdiği hisler gayet yerindeydi. Oyunu hiçbir anında bu manada yetersiz görmedim.
Fiziksel anlamda sahne kullanımı yukarıda yazdıklarımı destekler haldeydi. Hatta sahne tasarımı ve koreografiyi oyundan çıktıktan sonra oyun hakkında tekrar tekrar konuşmaya teşvik edecek kadar başarılı buldum. Görkemli müzikhol sahnesi ve dansçıların gösterişli performansı göz alıcıydı. Dramanın içinde şovlara ve şarkı performanslarına eşlik etmek güzeldi. Tadında olmasını da sevdim, zira müzikal havasına bürünmesini zaten istemezdim.
Oyunda Afife Jale’nin hayatının dibe doğru gidişi daha yumuşak geçilmiş, bu beni o esnada biraz mutsuz etmişti ama verdiği hissin orada tıkılıp kalmamasını sonradan düşününce doğru buldum. Aslında gösterilmek istenen ve gösterilen de o kadının fiziksel olarak yaşadığı rahatsızlık bir yana zihninde ve hayatında ne yaşayıp nelere maruz kaldığıydı. Oyunun son kısımdaki etkili hamlesi dikkat çekiciydi. “Ateş böceği değilim ben” cümlesi hala aklımda dönüyor. Bu cümleye bakınca kendisini sahnede olma uğruna feda etmeye mecbur kalmasıyla birlikte maruz kaldığı yaşama dair çok mana yatıyor. Ne kadar büyük yük, dünyalar kadar ağır belki de. Afiş tasarımının çok sade ve bir o kadar anlamlı olması da bu noktada tebriği hak ediyor.
Kendini gerçekten feda eden ve ateşe atan Afife Jale’ye saygı duymak, salt tiyatro değil sanat adına bir öncü olduğunu bilmek gerekiyor. Bunu bize hatırlatan harika “Afife” ekibine bir alkış da buradan olsun. Günümüz tiyatrosunun böyle oyunlara ve oyunculara ihtiyacı var.
Oyunun Künyesi
Yöneten: Serdar Biliş
Yazan: Selin Cankı Ceylan
Müzik: Tuluğ Tırpan
Hareket Tasarımı: Candaş Baş
Sahne ve Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş
Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
Ses Tasarımı: Ozan Yılmaz
Multimedya Tasarım ve Prodüksiyon: Illusionist
Şarkı Sözleri: Ilgın Kopuz ve Sezen Aksu
Oyuncular: Demet Evgar, Tilbe Saran, Necip Memili, Bora Akkaş, İdil Sivritepe, Bedir Bedir, Atılgan Gümüş, Orkuncan İzan, Ekremcan Arslandağ, Öykü Su Okur, Bilge Çınar, Basma Seiba
Ensemble & Dans & Koro: Dila Yağcı, Alize Çalık, Begüm Canbulatoğlu, Mert Aksu,Gökçe Aksu, İlayda Evgin, Hilal Sibel Pekel, Şiva Canbazoğlu, İsmet Köroğlu, Hande Ömürlü, Bengi Şiir Umutlu, Feride Hakim, Nilay Çelebi, Ahmet Kahvecioğlu
Müzisyenler: Emre Günay, Sedat Utku Güçoğlu, Ekin Cengizkan, Ayberk Garagon, Emre Türkmen, Yavuz İsa Keskin, İlayda Gülümser, Ezgi Arda, Merve Türkmen, Yunus Hugül
Topluluk: Zorlu PSM , 484 Urban Garden
Tür: Trajedi, Dram
Seanslar
Afiş