Sezon içinde izlenecek çok oyun oluyor. Herkesin seçimini belirleyen kriterler var. Bazen konu, bazen ekibin tamamı ya da bazı unsurları, bazen de yepyeni isimler ile tetiklenen keşif ruhu. “CANAVAR” oyununu tercih sebebim tamamen ekip kaynaklı oldu. Hatta ne konuya baktım, ne oyuna dair yazılanlara, ne de izleyen tanıdıklarıma fikirlerini sordum. Anlayacağınız kendimi büyük bir sürprizin içine attım.
Bazı oyunları izledikten sonra neyi nasıl yazacağımı bilemiyorum. Duygu kilitlenmesi gibi bir hal bu. Bu hali yaşamak için ya oyunda konu edilen şeylere benzer deneyimler yaşamış olabilirsiniz ya da gelişmiş bir empati yetiniz olmalı. İkinci grupta olduğuma sevinmem gereken bir oyun sonrasındayım. Ancak bu şükür dolu sevinci bastırıyor içimde yuvalanan hüzün ve nefret karması duygu yumağı.
Oysa her şey çok neşeli başlamıştı: İki kız kardeşin (Aslı ve Derya), ufak bir Anadolu kasabasında birlikte yaşadıkları evin mutfağına açtık gözümüzü. Hayatın tatsız yanlarını düşününce, mutlu olunabilecek sıradanlık emarelerine tanık olduk; ocakta demlenen çay, masadaki sardunya, örülen örgüler, dönen muhabbetteki ufak yakınmalar, sürtüşmeler vb.

Oyun ilk ivmeyi, kızların kuzeni yazar Kemal’in kasabaya imza günü için gelmesi ve kızları ziyaret etmesi ile kazanıyor. Ortak anılar, yad edilen eski günler ve tüm bunlara atfen el birliği ile girişilen yemek hazırlama telaşı. Tam da bu noktada, seçilen yemek “Kapama” ile bize oyunun şifresi veriliyor aslında.
Bu sıradanlık ve neşe iyi hoş ama oyunun böyle gitmeyeceği aşikar. Nitekim kuzen Kemal’in mütecessis edayla sorduğu sorular, detaylarını öğrenmeye çalıştığı bir olay, oyunun tüm seyrini değiştirdiği gibi, bizim de sinir sistemimizi alt üst ediyor. Bu kısımda da oyunun ilki ile bağlantılı ikinci şifresi geliyor, bir nida “Şşşşşhhh“
İşte bu kısım oyunun, paylaşılmaması gereken sırrı. Bu öyle bir sır ki, seyir zevkinizi kaçırmamak, insanların emeklerini heba etmemek adına, hissettiklerimi detaylandırmaktan bile imtina ediyorum. Evet gözler nemlenecek, burun sızlayacak çünkü hikaye zor ve Tülin Özen, Gülçin Kültür Şahin, Hakan Emre Ünal oynamanın ötesinde, gerçek kılıyorlar bize o zor hikayeyi. Bende fitili ilk ateşleyen, Tülin Özen‘in canlandırdığı Aslı karakterinin duygu patlaması oldu. Devamı da son ana kadar katman katman geldi.
Kimilerine katharsis imkanı sundu oyun, kimilerine empati yüklendi. Neyse ki finalde buruk da olsa bir kahkaha ile “hayat devam ediyor” mesajını verdi. Ve evet bence de “Aslı’yı Burcu Biricik canlandırmalı” 🙂
Tunç Şahin, yazıp yönettiği hikayesini birbiriyle puzzle parçası gibi örtüşen, çok iyi isimlere teslim etmiş. Sezon sonuna doğru sahnelenmeye başlayan oyunun eminim ki yolu uzun, alkışı bol olacaktır. Emek sahiplerini kutlarım.









Oyunun Künyesi Yazan & Yöneten: Tunç Şahin Yardımcı Yönetmen: Ömer Güneş Oyuncular: Tülin Özen, Gülçin Kültür Şahin, Hakan Emre Ünal Sahne Tasarım: Aslı Dadak, Barış Yıkılmaz Işık Tasarım: Yasin Gültepe Ses Tasarım: Safa Hendem Reji Asistanları: Şevval Öztay, Mislina Kurtuldu Kostüm Tasarım: Emre Donmaz Yapımcılar: Ersan Çongar & Mine Güler Uygulayıcı Yapımcı: Elif Özge Maltepe Topluluk: İki Tiyatro Süre: Tek perde – 80 dk Tür: Trajedi & Dram Seanslar Afiş