27. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında İKSV bu yıl çok beğendiğim bir yol izleyerek, Beyoğlu’nun tarihi yapılarından bazılarını da uygulama alanı içine alıp, sahne kapsamını başka bir boyuta taşıyor.Bu bağlamda, Eski Alkazar Sineması, yenilendikten sonraki adıyla “Hope Alkazar” ÇİRKİN adlı oyuna ev sahipliği yapmakta.
Mekanı, Refik Anadol‘un “Alkazar Rüyası” isimli dijital enstalasyon çalışması ile görme fırsatım olmuştu. Oyun için aynı adres seçilince, işin içinde dijital unsurların olabileceğine hükmedip, açıklama metni ile kendimi doğrulamış oldum.
Sizin sebepleriniz ne idi ve ne olacak bilmiyorum ama benim oyunu izleme sebebim tam bir yazar, yönetmen, oyuncu birliği. Dijital unsurlara oyun öncesi çok heyecanlanmamıştım doğrusu.
Öncelikle oyun konusuna değinmek isterim: Kurgulanan anlatıya masal desem masum tınlıyor, mitolojik doğu efsanesi desem daha yerinde olabilir. Firüze Engin efsunlu bir dünya yaratmış, baş köşeye de aşk ve ihaneti koymuş.
Şiva, çirkin yaftasını doğumuyla yemiş, gerçek üstü güçleri ile kötü bilinip ötelenmiş bir kadın. Çok güzel olmayı istemesi tek arzusu. Bu isteğinin gerçekleşmesi, tanrısı tarafından ona koşulan şartlara bağlı ve o buna razı. Peki ne, insanı yaşamının biricik arzusundan alıkoyar? Bu yolda kim yanında, kim değil?
Bu soruların cevabını, bizim onu sahnede ilk gördüğümüz, bin yıldır yaşayan halinden dinleyerek bulacağız. Beraberce ölümsüzlük cezası ile lanetlendiği tavuğu ve Şiva, zamanda çok geriye giderek bize ortak hikayelerini anlatacak. En can yakan yerinden kaçmak için uyunan ama her defasında içine uyanılan bir kabusu bin yıllarca yaşamak.
Bu kısa özet sizde nasıl bir merak uyandırdı bilmem ancak oyun öncesi pek de heyecanlanmadığımı söylediğim dijital uygulamalar, ışık, müzik, dekor, kostümler ve muazzam Nihal Yalçın ve Onur Berk Arslanoğlu performansı eklenince iş bambaşka bir noktaya ulaşmış. Bu kadarını beklemiyordum. Karmaşık hislerle çıktım salondan; hüzün, kızgınlık, korku, acıma, merhamet.
Tüm bu karanlık duyguların ağırlıklı olarak Nihal Yalçın’ın güçlü Şiva performansından gelişi, Onur Berk’in, kelimelerinin arasına serpiştirdiği tavuk nidaları ve bedensel tavuk hareketlerinin sevimliliği ile dengelendi. Ne güzel bir balans bu.
80 Dakika süren oyunda, olun alanını bir podyum gibi düşünün. Podyumun ortasında bir kaya dekoru, sonunda ana dekor var. Oyun yüksek oranda bu iki alan arasında geçse de, oyuncular podyumu kapsamlı kullanma gayreti içinde. Bunları neden diyorum: Oyunu ya görece uzak karşı cephedeki tribünden izleyeceksiniz ya da podyumun iki yanında, iki sıra halindeki oturma alanlarından. Şahsen ben yan alanın ortası bir oturum tercih ettim, bu beni daha oyunun içinde hissettirdi. Yerler numarasız olduğu için bu tip şeyleri önemsiyorsanız biraz erken gidip sıraya girmenizi öneririm.
Güray Dinçol, imzasını attığı işler ile hayran bırakmaya devam ediyor ve bu, bizler için ne büyük şans. Festival sonrası sezon boyunca devam edecek oyunda emeği olan herkesi kutlarım.
Oyunun Künyesi
Yazan: Firuze Engin
Yöneten: Güray Dinçol
Yaratıcı Yapımcı: Yağmur Dolkun
Sahne ve Yapım Tasarımı: Veli Kahraman
Immersive Sanat Direktörleri: Lalin Akalan, Amir Ahmadoghlu (xtopia)
Müzik: Ahmet Kenan Bilgiç (Comfortnoise)
Koreografi: Büşra Firidin
Kostüm Tasarımı: Candan Seda Balaban
Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
Ses Tasarımı: Turgut Mavuk (Comfortnoise)
Yardımcı Yönetmen: Aslı Ekici
Yaratıcı Teknoloji Uzmanı: Çağatay Güçlü (xtopia)
Görsel Sanatçılar: Amir Ahmadoghlu, Burak Dirgen (xtopia)
Grafik Tasarım: Nada Aydın (xtopia)
Görüntü Sistemi Yönetimi: Display Team
Yapım Sorumlusu: Eyüp Çelik
Reji Asistanı: Mislina Kurtuldu
Proje Koordinatörü: Esra Küçükşen (xtopia)
Görsel İletişim, Tasarım: Özge Güven
Fotoğraf: Murat Kahya
Ortak Yapımcılar:Institute of Time, Betaland Audiovisual
Oynayanlar: Nihal Yalçın, Onur Berk Arslanoğlu
Topluluk: Dolkun Production
Tür: Trajedi & Dram, Komedi
Seanslar
Afiş