Bu sezon sahnelenen tek kişilik gösterimler gerçekten yüksek kalite ve özgünlükte. Hem oyunculuk olarak hem metin ve sahneleme olarak dünya standartlarında olmaları beni çok gururlandırıyor şahsen.Ayrıca herkesin kah kendinden yola çıkarak anlattığı kah farklı hikayeleri kendi süzgecinden geçirerek kolajladığı bu metinler seyirciye bambaşka pencereler açarak inanılmaz bir renkliliğe ve üst düzey bir tiyatro anlayışına imza atıyor.
Sahne olarak çok sevdiğim Bahçe Galata’da oyun izleme fikri beni hep çok mutlu eder. Neden derseniz bir kere Galata Kulesi’nin hemen karşı sokağına girdiğinizde adeta sanat bölgesi gibi olan bir mekana da adım atmış olursunuz. Renkli dükkanlar, sahneler insana kendini farklı hissettirir. Sonra Bahçe Galata’nın bulunduğu otantik binaya girip oyunu beklemek harika bir deneyimdir. Ben de böyle bir deneyimi yeniden yaşamak için bu gösterime gittim.
Koffi Kwahule’nın yazdığı “Close Up”, Ezgi Coşkun rejisiyle ve oyunun tek oyuncusu Ulaş Akşit’in performansıyla bu güzel mekanda başlayıverdi tabi tam saatinde ve başlar başlamaz da yine bir özgünlükler resitali izleyeceğimizin sinyalini verdi daha ilk dakikalardan.
İlk olarak oyunun kahramanı oldukça sıra dışı. Tecavüzcü, nekrofil, pedofil ve de soğukkanlı bir katil var karşımızda ve bir an bile mimikleri jestleri sabit durmuyor. Ulaş Akşit’in hiç aksamadan konuştuğu tüm cümleler adeta her hareketiyle uyumlu bir dans içinde. Her kelimede bir mimik ve jest bile görebiliyoruz bazı anlarda. Ufak tefek nefes duraklamaları dışında da (o da artık insani bir ara) tempo müthiş.
Adını insanların ne kadar kötü bir hayat sürdüğünü anlatmak adına bir sene bok içinde yaşamış peygamber Ezekiel‘den almış karakter aynı zamanda bir sanatçı. Tecavüzlerle ve diğer suçlarıyla geçirdiği yıllarda üzerinde çalıştığı eserinin bir baş yapıt olduğunu düşünüyor ve kimse beğenmese de bunun baş yapıtlığından bir şey eksiltmeyeceğine inanıyor .Tek amacı bunu telif bile almadan herkesin izleyebileceği bir platforma (Hollywood gibi) taşımak. Seyretmesi, katlanması zor bir karakter aslında seyirci açısından. Çünkü kanlı bir katil, canavar ve aynı zamanda annesine düşkün iyi eğitimli bir sanatçı. Bilinçaltı ise suçlar, çirkinlikler dolu kara bir delik gibi.
Cesur sulara açılmaktan hiç çekinmeyen metin seyirciden sabır beklerken arada sırada sert tokatlar atmayı ihmal etmiyor. Arka planda barkovizyonda izlediğimiz görüntülerin sarsıcılığını ve metindeki yerini oyunu izleyerek deneyimlemenizden yanayım. Aslında metin tamamen erkek zihnindeki arketiplerle ilgileniyor ve oralarda sancılı ve sarsıcı turlar atıyor. Bozulan kadın bedenine ve asırlardır süregelen erkek egemenliğine ve bunların arka planına da değinen oyun başka bir evrensel temayı da yakalıyor aslında.
Bu kadar zor bir karakteri bir an bile aksamayan hatta kan ter içinde ama seyirciyi boğmayan bir performansla oynayan Ulaş Akşit, bence alkışları fazlasıyla hak ediyor. Metne hakimiyeti, duygu geçişleri, beden ve mimik kullanımındaki ustalığıyla gelecek yıllarda da sahnelerde adından söz ettireceğini düşünüyorum.
Ha bu arada en sevdiğim yerler sandalye üstündeki mizansenleri ve arka perdedeki videolardaki dublajları oldu. Geri kalan kısımlar da zaten özgünlük ve yüksek sanat sembolleri geçişi gibi.
İzleyiniz, izlettiriniz.
Oyunun Künyesi Yazan: Koffi Kwahulé Çeviren ve Yöneten: Ezgi Coşkun Oynayan: Emin Ulaş Akşit Danışman: Leela Alaniz Yönetmen Yardımcısı: Alper Büyükbudak Işık, Projeksiyon Tasarımı: Utku Kara Sahne, Projeksiyon Tasarımı: Hande Cedimoğlu Müzik: Umur Erdem Koreografi: Yeşim Coşkun Dramaturji: Ece Yassıtepe Ayyıldız, Bülent Ayyıldız Ortak Yapımcı: Ayşe Ertaş Yüksel Video Çekim: Sibel Akdeniz Video Kurgu: Alper Büyükbudak Videoda Yer Alan:Hazal Taşbek, Selen Öztürk, Muharrem Özcan ve Mustafa Kırantepe Afiş: Hande Cedimoğlu Tür: Dram Seanslar Afiş