İtiraf edeyim, yazar Ayça Güçlüten ismini, oyunu öğrenene kadar bilmiyordum; tiyatronun büyülü gücü sayesinde hem tanıdım, hem kitabını okudum hem de kendisiyle bizzat tanıştım.
Yine itiraf edeyim, 142 sayfalık kitabı okumakta çok zorlandım, bazen bıraktım, bazen birkaç sayfa geriden tekrarla başladım, mideme yumruklar yiyerek 29 eylül gecesi sabahlayıp bitirdim ve sonra sevgili Ayça Güçlüten’e instagram üzerinden kitabı hakkındaki yorumlarımı bildirdim.
30 eylülde oyunu seyretmek için Boa Sahne’ye giderken ya kitabın ruhunu aktaramazlarsa endişesi içinde idim. Fuayede Ayça hanım ile tanıştım, metnin sanırım beş sene önce oyun olarak yazıldığını ama sonra roman olarak basıldığını, yazar ile oyuncu arasındaki tanışıklık sonucu yazar tarafından tekrar oyun uyarlaması yapıldığını ve sevgili Dilek Tekintaş’ın çok başarılı dramaturjisi sonucu oyunun sahneye taşındığını öğrendim. Bu arada oyuncu için hiçbir endişem yoktu zira sevgili Nihan’ı sekiz yıldan fazla Tiyatro Görme Yeri ve Versus Tiyatro oyunlarından tanıyıp takibime almıştım.
Yönetmen Emre Saka’nın ilk bu oyunla tanıdım, güzel bir metin ve yetenekli bir oyuncu ile başarılı bir oyunun yönetmeni olarak takibime aldım.
Bomboş sahnede dünyasını bir disko topuna benzeten bir kadın var, “öteki” diyebileceğimiz, bizim dünyamızla aynı dili konuşmayan, kendi dünyasına bağlı bir kadın. Şöyle tanıtıyor kendini:
“Ben bir hiçtim. Ben her şeydim. Ne olursa olayım vardım
Ben de biri idim. Tokalaşmak istemediğiniz biri
Çevrenizi dikkatle taradığınızda bile gözlerinizin görmeyi atladığı biri.”
Benim ön sırada oturma nedenlerimden biri lenf ödemli ayaklarımı uzatabilmek diğeri, bence en mühimi önümde bir kafanın sağa sola kıpırdanması, zira oyun başladığında ben sahneye yoğunlaşıp seyrederim oyunu, hatta bazen kafa hareketlerimle eşlik ederim sahnedekilere. Nihan’ı seyrederken de zaman zaman hikayedeki kahramanı gördüm sahnede, zaman geldi susamlı akide şekeri istedi canım, zaman geldi anne kelimesinin anlamını bilmeden “Küçük”ü arayan kadın içimi acıttı. Sanırım 70 dakika sonunda Nihan sahnede yorulmuştu, ben seyirci koltuğumda.
Bu arada bence oyunun başarısına büyük katkısı olan iki kişiyi anacağım, müzikte zamanında evinde bana bestelerini dinletmiş olan Orhan Enes Kuzu ve olağanüstü görsel tasarım, fevkaladenin fevkinde video mapping hazırlayan Onur Duru, her ikisinin yaptıkları işleri takdir etmişimdir ancak Disko Topu çalışmalarına bayıldım. Haksızlık etmeyeyim, oyunun başarısında sahne ve kostüm tasarımını yapan Ceren Yılmaz (kendisini İrma Vep’in Esrarı oyununun harika sahne tasarımı ile tanımıştım) ve de ışık tasarımını yapan , aynı zamanda oyunu sahneleyen Lemur Company’nin kurucusu, sekiz sene öncesinin D22 günlerinden tanıdığım Ataberk Öge’yi de kutluyorum.
Oyunun Künyesi Yazan: Ayça Güçlüten Yöneten: Emre Saka Dramaturg: Dilek Tekintaş Oyuncu: Nihan Doğa Işık Tasarım: Ataberk Öğe Müzik Tasarım: Orhan Enes Kuzu Mapping ve Görsel Tasarım: R. Onur Duru Sahne ve Kostüm Tasarım: Ceren Yılmaz Asistanlar: Anıl Yıldırım, Doğancan Yay, Hande Bektaş Prova Fotoğrafları: Serkan Işın Prova Mekanı: Dan Kadıköy Topluluk: Lemur Company Tür: Trajedi & Dram Seanslar Afiş