Lezzetsiz insanların kırık dökük şölenine davetlisiniz, Fazilet Hanım’ların evinde… Nasıl da her şey tastamam görünüyor onların hayat penceresinden. Her şey tadı tuzu olmayan ve olağan bir döngü içerisinde. Mis! Fazilet Hanım, dul kız kardeşi Aynur, komşuları İnci, arkadaşları Hamiyet… Bu tatlı hanımlar kendi kurdukları bu döngü içerisinde ağız tadıyla yaşayıp gidiyorlar. Ta ki beklenmedik bir misafir evlerine teşrif edip onların ağızlarının tadıyla alay edene kadar… Yazar Mehmet Baydur’un kendi ağzından dediği gibi; düdüklüde pişmiş kıymalı bamya yemeyi sevenlerin, sevmeyecekleri bir oyun: Düdüklüde Kıymalı Bamya…
Eskişehir Şehir Tiyatroları benim için çok özel bir yere sahiptir oldum olası. 20 küsur yıldır bu kurumda icra edilmiş onlarca oyunu izleme şansına erişmiş sadık seyircilerden birisiyim. Tiyatroya dair bir şeyler öğrendiğim ilk yerlerden birisidir Şehir Tiyatro’su, bende kıymeti başkadır. Bu yüzden oyuna dair bazı unsurları, ister istemez retrospektif bir bakışla inceleyeceğim.
Oyunda kullanılan dekor, bizi alaturka bir evin salonundaki gerçekliğe davet ederken, arka plandaki boşluk ve sahnenin tepesinde duran kadife perdelerle süslü çarpık çatı, soyut bir hissiyat yaratıyor. Perde açıldığında oymalı ahşap mobilyaların cila kokusu burnumuza kadar gelerek bizi o gerçek bir dünyaya davet ederken; sahne bir döner platform üzerine kurulduğu için, bu sürekli değişen perspektif bizi yine soyut bir alana itiyor. Oyun baştan sona gerçek olan ve olmayan arasında devinip duruyor. O yüzden oyunu izlerken “Bu olanlar hem gerçek, hem de değil” çıkarımında bulunmadan edemedim. Rejisör Murat Atak’ın bu tercihi görsel olarak etkili görünse de metinsel ve alt-metinsel olarak ne kadar etkili, tartışılır.
Oyunun dokusundaki alaturka hava, dekordan sonra en çok müziklerle ruhumuza işleniyor. Baş köşede duran radyodan gelen o aşina nağmeler, bizi aslında kendi kültürümüzün ve toplumsal karakterimizin özüne doğru çekmekte çok önemli bir role sahip. Neticede bizler işitselliğin, görsellikten daha üstün olduğu Doğu topraklarının eğlenceli çocuklarıyız. Müzik bizim ruhumuzdan taşar. İşte tam da bu yüzden yazarın oyuna hâkim olmasını istediği alaturka hava, seyirciyi doğru bir rotaya çeviriyor.
Bu oyuna dair kafamı en çok karıştıran unsur oyunculuklar oldu. Kadroda yer alan bütün oyuncuları daha önce defalarca başka oyunlarda ve başarılı rollerde izlemiş biri olarak, onları bu oyun yapısı içerisinde izlediğimde çok şaşırdım. Çünkü tüm oyuncuların tonu birbirinden çok farklıydı. Fazilet rolünü büyük başarıyla oynayan Burcu Tutkun Turan ve Aynur rolünde beni çok eğlendiren Mahide Yumbul, bana kalırsa oyunun tonunu en gerçek yerinden yakalamayı başarmış olan oyunculardı. Oyunu izlerken bazen 90’larda çekilmiş bir skeç dizisinden fırlamış tiplemelerle, bazen de karizmasından ödün vermek istemeyen oyunculuklarla karşılaştım. Performans bağlamında kötü hiçbir şey yoktu. Ancak benim bir oyunda aradığım en birincil unsur, oyunculuklar arasındaki uyumdur. Bir tarafta rolü abartısızca oynayan oyuncular varken, diğer yanda metnin özüne ters bir abartıda oyunculuk sergileyenlerin, aynı dünyanın insanları olduklarına ikna olmam mümkün değildi. Bu noktada oyuncuların bireysel olarak başarısız olduklarını düşünmesem de yönetmen tarafından oyuncu yönetiminin daha verimli yapılmış olmasını tercih ederdim.
Söz konusu Mehmet Baydur olduğu zaman, metni klasik yapıda değerlendirmemek gerekir belki de. Çünkü o çok detaylı karakterler yaratma konusunda ustadır. Bir araya geldiklerinde birbirlerinin sınırlarını ihlal edebilecek ya da normal şartlarda birbirlerine denk gelmeleri mümkün olmayan insanları, ustalıkla bir araya getirir. Ve aslında bu tek başına yeterlidir hikayenin oluşması için. Bu alakasız insanların bir noktada kesişmeleri, hikayeyi kendiliğinden doğurur. Düdüklüde Kıymalı Bamya da yazarın bu bağlamda yazılmış en güzel eserlerinden birisi.
Oyunun yönetiminden kaynaklı olarak, yazının başından beri bahsettiğim, “gerçek hissettiren” ve “gerçek hissettirmeyen” unsurlar sayesinde, yer yer lezzetine varamadığım bir oyun deneyimiydi Düdüklüde Kıymalı Bamya. Oysa tıpkı düdüklüde pişmiş bir kıymalı bamya yemeği gibi, ilk birkaç lokmada haz alsam da bitirdiğimde ağzımda ekşi bir tat kalmalıydı. Karnım doysa da tam olarak tatminkar bir şekilde kalkamadım sofradan. Belki de artık aşçıların ezelden beri bildikleri yemek pişirme metotlarını biraz yenilemeleri gerekiyordur, kim bilir…
Oyunun Künyesi Yazan: Memet Baydur Rejisör: Murat Atak Dekor Tasarım: Büşra Eroğlu Işık Tasarım: Soner Erdoğmuş Dramaturg: Şafak Özen Oyuncular: Burcu Tutkun Turan, Mahide Yumbul, Gamze Demirer, Özgür Onan, Elçin Tezcan Balcı, Nagihan Orhan, Alp Sunaoğlu, Bilge Büyükerşen Topluluk: Eskişehir Şehir Tiyatroları Tür: Komedi, Trajedi & Dram Seanslar Afiş