Prömiyerini İstanbul Tiyatro Festivali’nde yapmış Feramuz Pis, Tiyatro Dea tarafından hazırlanan bir oyun ve süresi de yetmiş dakika. Yer yer komik öğeler de bulunsa da oyun aslen bir trajedi & dram oyunu. Ben oyunu Metropol AVM içerisinde bulunan Ataşehir DasDas’da seyrettim. Bu tarihten sonra izlemek isteyenler için de 29 Kasım Çarşamba günü 20:30 da House Of Performance da ve 17 Aralık Pazar günü saat 16:00 da Baba Sahnede tekrar temsilleri olacak.
Ve tabi ki söylemeden geçmek istemiyorum oyunun sahne arkası ekibinin de oyuncuların da tamamı yerli ve oyunda kullanılan tüm her şey orijinal yani her şeyi kendileri yapmışlar.
Oyun açılışında Freddie Mercury’e ufak bir selam gönderiyorlar. Oyunun ilerleyen sahnelerinde koro acapellalarında da Bohemian Rapsody’nin oyuna uygulanmış halini göreceğiz. Ve girişte bir diyalog esnasında Freddie Mercury ismi de geçiyor. Evin annesi rolündeki Çiçek Dilligil, çocuklarına “biz Freddie Mercury dinlerken siz daha velettiniz” gibi bir şey söylüyor. Anlaşılan o ki oyunun yazarı Sema Elçim, Freddie Mercury’i oldukça seviyor.
Oyunun açılışındaki küçük müzik dinletisinden önce oyuna ismini de veren ailenin özürlü çocuğu ve en büyük çocuğu Feramuz’u oyun boyunca çok sevdiğini anlayacağımız Yeşil Dev -Hulk- olmuş ve o şekilde kasılarak Hulk hikayeleri anlatır, Hulk tiratları söylerken görürüz. Akabinde diğer iki kardeşi popüler iki süper kahraman olmuş karşılıklı dövüşürken görürüz. Kız çocuğu Dilara Mücaviroğlu Wonder Woman, Erkek çocuğu Ataberk Öğe ise Spiderman karakterlerine bürünürler. Ve oyunun açılışı iki süper kahramanın dövüşü şeklindedir. Birisi doğruluk kementini atar , öbürküsü ağ fırlatır. Oyunun ilerleyen sahnelerinden birinde bu dövüşün tekrarlandığını göreceğiz. Oyun burada popüler kültüre de bir gönderme yapıyor. Ama bizim için esas önemli olan iki süper kahramanın dövüşünün ortasında evin annesinin konuya dahil olarak evin küçüğü kıza “abinle doğru düzgün konuş” , ardından da abiye “sen de kardeşine düzgün davran” diyerek kavgayı bir Türk annesi gibi bitirme çabaları. Ardından süper kahramanların kapışması olarak başlayan kapışma okuyan iki küçük kardeş arasında olabilecek sıradan bir tartışma konusuna döner. Küçük kardeş abisinin ona sevgilisini sordurttuğunu ve abisinin sevgilisini takip etmek zorunda olmadığını söyleyerek tartışmayı alevlendirir. Abi de neden sevgilisini takip etmediği konusunda tartışmayı uzatır.
Oyun, İstanbul’da eski köhne bir evde, kötü bir mahallede yaşayan süryani bir ailenin hikayesini anlatıyor bize. Süryani olduklarını, azınlık olduklarını oyunun ilerleyen dakikalarında diyaloglarından öğrenecek olsak da ailenin bir Hristiyan ailesi olduğunu oyuna geldiğimiz dakika mevcut sahne tasarımından anlıyoruz. Çünkü tasarımda evin duvarı olarak tasarlanmış dekorun üzerinde haç var. Dekor tasarım da Makbule Mercan’a ait.
Oyunun ilerleyen zamanlarında Süryani olduklarını diyaloglarından duyacağımızı söyledim, bununla beraber Mardin’den göç etmeye zorlandıklarını, daha d kötüsü kültürel farklılıklarından dolayı toplumdan hep dışlandıklarını öğreneceğiz. Daha da üzüleceğimiz şey ise anne ve babanın kuzen olduklarını ve başka kültürden kimse ile evlenemeyecekleri için aileleri tarafından birbirleriyle evlenmeye zorlandıklarını öğrenmemiz olacak. Evet beraber büyümüş iki kuzen büyüdükleri zaman aileleri tarafından evlenmeye zorlanmıştır. Çünkü yaşadıkları toplum içerisinde onların dilini-dinini-örfünü-adetini anlayabilecek kimse yoktur. Bu sebeple de birbirlerini anlayabilecekleri, aile geleneklerini devam ettirebilecekleri düşüncesi ile iki kuzeni evlendirmişlerdir.
Oturdukları ev çok eskidir. Ve sürekli elektrik tesisatı arıza vermektedir. Yine oyunun ilerleyen dakikalarında evin bu aileye aile yadigarı olduğunu öğreniriz. Anne, kesinlikle evi sattırmak istememektedir. Ancak evin diğer fertleri artık bu evde yaşamaktan usanmışlardır. Ev hem eski hem köhne hem de ufaktır. Evin kızı, hayatında hiçbir zaman kendi odası olmadığından doğduğu günden beri abisi Feramuz ile aynı odayı paylaştığından şikayetçidir. Evin ortanca çocuğu evin artık başlarına yıkılacağını söyler. Baba da evi satmaktan yanadır. Ama anne, evin aile yadigarı olduğu gerekçesiyle kesinlikle satmaya yanaşmamaktadır.
Baba, eve zam aldığı haberi ile gelir. Ancak aldığı zam çok küçük bir miktardır. Ve çalıştığı yerde on sekizinci senesini devirmesine rağmen hala aynı ücretle çalışmaktadır, hiçbir kıdem atlayamamıştır. Hala daha alt personeldir. Ardından annenin de evin özürlü çocuğu Feramuz ile ilgilenmek için erken emekli olduğunu öğreniriz. Yani ailenin maddi durumu ortadadır. Ama evdekilerin esas derdi maddi değil özürlü çocukları Feramuz ile ilgilidir. Feramuz özürlüdür, kendi kendine tuvaletini yapamaz, Feramuz Pis diyerek tuvaletinin geldiğini söyler, tuvlete götürülmediği zaman olduğu yere yapar, yalnız kaldığında evde ateş yakar, zaman zaman kendi kendini tokatlar. Yani özel bakıma muhtaç bir çocuktur Feramuz. Oyunda başka konular olsa da oyun ana eksende ailenin diğer fertlerinin Feramuz ile olan iletişimi etrafında döner. Feramuz, yaptığı anormal davranışlar ile ailedeki herkesi ne kadar çıldırtsa da aile fertleri yine de Feramuz’u çok sever. Çünkü ne olursa olsun o bir evlattır, abidir. Ama ne var ki anneleri Feramuz’u uyurken bağlamak zorundadır. Çünkü aile uykudayken Feramuz’un ne yapacağı belli değildir.
Demin ailenin Süryani ailesi olduğundan ve oyuna geldiğiniz anda dekor tasarıma bakarak ailenin Hristiyan olduğunu anlayabileceğinizden bahsetmiştim. Ama bunun esas vurgusu eve gelen ve hatta eve sorun yaratmaya gelen misafirle karşılıklı taşlamalarında diyalog içerisine duymakta kalmıyoruz. Aile gelen ve saygısızlık yapan misafire karşı koro olarak şarkılar-ilahiler söyleyerek kendi haklarını, kültürlerini savunurlar. Ve bahsettiğim Freddie Mercury’nin Bohemian Rapsody uyarlaması da burada duyuluyor.
Oyunun bir çok yerinde politika, etnik köken sorunsalları oyunun içerisine dahil edilmiş durumda. Müslüman-Hristiyan çatışması ve etnik köken çatışması güzel bir şekilde işlenmiş. Mesela saygısızlık yapan misafirden bahsetmiştim. Eve gelen misafir “siz ramazanda, kurbanda ne yapıyorsunuz. Oruç tutmazsınız, bir şey yapmazsınız.” Şeklinde alaycı soru yöneltiyor. Aile de buna koro yaptıklarını söyleyerek koroyla, ilahilerle karşılık veriyor. Ve din + kültür çatışmaları oyunun hiçbir yerinde durmuyor. İlerleyen zamanlarda evin ortanca çocuğu sevdiği kızla uyuşabilmek için ramazan orucu tutuyor. Buna karşılık da sevdiği kızın da onunla birlikte Pazar günü kliseye geleceği vaadini almış. Ama oruç tuttuğunu ailesinden saklamaya çalışıyor. Ufak kız kardeşi buna müsaade etmiyor, abiyle alay ederek evdekilere ispiyonluyor. Ayrıca sevdiği kızın annesi de bu durumdan oldukça rahatsız ve çocuğu kızından uzak tutmaya uğraşıyor. Bunun bir çok sebebi olsa da sebeplerinden bir tanesi ailenin Hristiyan olması. Ve bu kadın da eve gelip dini inançlarından hatta oturdukları mahalleden dolayı aileyi aşağılayan misafirin ta kendisi.
Oyuna adını da verdiği üzere “Feramuz Pis” , Feramuz’un tuvalet ihtiyacını anlatıyor. Feramuz kendi başına tuvalete gidemediği gibi tuvaletini yapması için de ona çok sevdiği Hulk oyuncağını veriyorlar. Ne kadar “pis pis” diyerek tuvalet ihtiyacını söylese de eve sorun yaratmaya gelmiş misafirin yanında da altına kaçırdığı oluyor.
Oyunla ilgili dikkatimi çeken bir diğer konu da oyuncular ellerinde imkan oldukları halde üstlerini değişmek için sahnenin dışına, kulise çıkmıyorlar. Sahne tasarımda evin diğer odalarıymış gibi gösterilen köşelere yerleştirilmiş banklarda oturarak üstlerini değiştiriyorlar. Ve oyunun oynandığı sahnenin de Ataşehir Das Das olduğunu göz önünde bulundurursak oyuncuların kulislerinin olmama ihtimalinden de bahsedemeyiz kesinlikle. Dramaturjik olarak burada ne anlatmak isteniliyor veya bir şey anlatılmış mı ben tam olarak anlamadım ama bu eylemin kasıtlı yapıldığı da apaçık ortada.
Aynı şekilde tiradı biten, rolü olmayan kulise veya sahnenin-dekorun arkasın gitmiyor kenarda aynı banklar üzerinde bekliyor. Repliği geldiği zaman sahneye atlıyor. Sonra yine bankın üzerine oturarak bekliyorlar. Bu açık biçim oluyor. Ben bunun aynısını National Theatre’ın oyunculara plastik sandalyeler üzerinde çıplak ayaklarla oynattığı Anton Çehov -Martı yorumunda da görmüştüm.
Özürlü çocuk Feramuz zaman zaman akışı bozarak tanrı anlatıcıya bürünür. Ve aksiyonun akışını mizahi bir dille anlatır. Burada da epik tiyatrodan kesitler görüyoruz.
Oyun epik oyun olmamasına rağmen içeriğinde ufak tefek epik öğeler barındırıyor. Zaman zaman oyun içinde olduklarını, tiratlarını ve sahnelerini söylüyorlar. Hayatlarından bahsederken “hayatlarımız” değil. Bu oyun diyorlar. Zaten oyunun internet sayfalarındaki tanıtımlarında da bir çok türden etkilenerek melez bir tür olarak yaratıldığı söyleniyor.
Oyunun afişine görsel olan sahne bence oyunun o kadar da önemli bir sahnesi değil. Ama madem ki oyunun afişine can vermiş o zaman ben de bahsetmeden geçemeyeceğim. Feramuz bir an coşar ve eline süpürge alır. Başına da taç geçirerek 3.Richard olur. Ve 3. Richard’ın tiratlarını okur. Bu sahne de görselleştirilerek oyunun afişine konulmuştur.
Oyunun sonlarına doğru anne de baskılara dayanamaz ve baba yadigarı evi satmaya karar verir. Oyunun sonunda baba yadigarı köhne evi satarlar. Aile çok sevinçlidir. Çünkü kiraya geniş bir eve çıkacaklardır. Ve ailenin her bireyinin kendi odası olacaktır. Daha da önemlisi yeni odasının içerisinde Feramuz’u yatarken bağlamak zorunda kalmayacaklardır. Feramuz yeni odası içerisinde kapalı tutulacaktır. Ev satıldıktan sonra aile içinde bir kutlama yaparlar. Ve ortanca kardeş de sevdiği müslüman kızdan vazgeçmiştir artık. O kızdan vazgeçtiğini o kıza aldığı kolyeyi kardeşine vermesinden anlarız (oyunun içinde bu kolyeyle ilgili başka bir aksiyon da görmekteyiz). Kutlama yapılırken modern zamanların en büyük hastalığı olan selfie çekilmek istenir. Ama küçük kardeş herkesi aynı anda kadraja alamaz. Bu durumda yine akışı bozarak oyuna dışarıdan bir oyuncuyu dahil ederler.
Kutlama sonrası ailenin tüm fertleri yatacak ve ertesi gün yeni bir hayata uyanacaktır. Ortanca çocuk, annesine bu gece abisi Feramuz’u bağlamamasını zaten bu evde son gecesi olduğunu söylese de anne kabul etmez. “Nasıl olsa yeni gideceğimiz evde hiç bağlamayacağız” der. Ve Feramuz’u son defa yatağa bağladıktan sonra tüm aile fertleri uyumaya giderler. Herkes uykudayken zaten elektrik tesisatlarında sorun olan evde elektrik yangını çıkar. Yangın çıktığını ses efektleri ve görsel efektlerden anlarız. Feramuz yattığı yerden kalkarak duruma uygun jestlerle çıkan yangını dramatize eder. Bu oyunun finalidir. Finalde aradıkları ferah eve kavuşamadan tüm aile fertleri köhne evin içerisinde yangına kurban giderler.
Oyunun Künyesi Yazar: Sema ELCİM Yönetmen: Oğuz Utku GÜNEŞ Yardımcı Yönetmen: Ayşe AYTER Işık Tasarımı: Ayşe AYTER Dekor Tasarım: Makbule MERCAN Ses ve Müzik Tasarımı: Vehbi Can UYAROĞLU Kostüm: Oğuz Utku GÜNEŞ Dövüş Koreografisi: Çağdaş TEKİN Fotoğraf: Esra Fıstık Afiş: Acar ALPAY Oyuncular: Çiçek Dilligil, Çağdaş Tekin, Aybanu Aykut, Batur Belirdi, Melisa Berberoğlu, Dilara Mücaviroğlu, Ataberk Öge Topluluk: TiyatroDEA Tür: Trajedi & Dram Seanslar Afiş