Bu oyunu izlemeden önce 39 Basamak’ı sadece Alfred Hitchcock’un bir filmi olarak biliyordum. Hatta oyunun afişini Kadıköy Rıhtım’da gördüğüm zaman da oynanacak eserin Alfred Hitchcock’un filmine gönderme yapan bir oyun olduğunu düşünmekteydim. Ancak oyunu izlemeden önce hem eserle hem de oyunla ilgili biraz araştırma yaptım.
Kendimden utandım! Utandım çünkü ben ki casusluk ve polisiye romanlarını bu kadar seven hatta kendi çapımda polisiye öyküler yazan bir yazarken böylesi popüler bir romanı nasıl bilemem. Eser dünyadaki casusluk romanlarının avangardı. Avangard, kelime anlamını bilmeyenler için daha da açayım. Casusluk romanlarının öncüsü. James Bond dahi bu eserden feyz alarak yazılmış. Oyundaki karakterin ismi John Buchan. Gerçek hayatta da eseri yazan kişinin ismi John Buchan’mış. Ben Alfred Hitchcock filminden pastiş yapılmış zannederek oyunu ona göre izledikten sonra eleştirimi de ona göre yazacağımı düşünürken eve gelip bilgisayarımın başına oturduğum vakit bu oyunun John Buchan’ın oldukça popüler olan romanındanpastiş yapıldığını öğrendim.Ve oyunun uyarlandığı romandan İngiliz tiyatroları için oyunlar, radyo tiyatrosu uyarlamaları ve beş tane daha film uyarlaması yapılmış.
Auteur konumunda hem yazar hem yönetmen olan Oğuz Utku Güneş, kalemini bir ressamın fırçasını kullandığı gibi kullanıyor, tarihi stilize ediyor ve ona izleyicilerin pek şüphelenemeyeceği değerler veriyor. Orijinal eser “Otuz Dokuz Basamak“ın uğursuz inceliği ve kibar küçümsemesiyle karşılaştırıldığı zaman melodramlarımız, dokundurmalarımız ona karşı çok kaba ve kavgacı görünüyor. Ancak ne var ki bu kabalık ve kavgacılık rahatsız etmek yerine izleyiciyi kahkahalara boğuyor.
Hitchcock‘un John Buchan‘ın romanının beyazperde için ürettiği versiyonuyla uyarlamayı yaptığı romanına kattığı sanata ve popülariteye dair bir fikir edinmiş olursanız. “Çok Şey Bilen Adam” gibi bir filminde de oynadığı fotoğraf oyunu da oldukça normal bir insanı dahi heyecanlandırabilirken bu oyun da Türk geleneksel tiyatro kültüründen daha doğrusu geleneksel Türk kültüründen gelen gölge oyunları ile Türk izleyicisini nasıl tatmin edebileceğini siz düşünün.
Belki de yönteminin/yazarın ayırt edici özelliği, seyircinin gelecek darbeye hazır olmadan önce suratına atılan bir tokat niteliğinde doruk noktalarına çıktığı an yaptığı sert vurgulardır.
Maceranın tatlı, umutsuz kahramanı John Buchan, içinde bulunduğu kötü durumun hem komik hem de trajik aşamalarında mükemmel bir karakterdir. Ona ihanet ederek işe başlayan ve neredeyse çok geç olduğunda hikayesine inanan ve oyunun sonunda hizmetlerinden dolayı paşadan önemli bir telgraf alacak, ölürken de Adıvar soy ismini/ ünvanını hak edecek olan Halide ismindeki oyun kişisi büyüleyici, entelektüel, kültürlü ve yeteneklidir. Tüm oyuncular, Feshane şenliklerinde gösteri yapan “Her Şeyi Bilen Hafız Efendi“yi diğerlerinden ayıran o doğru bildiğinden emin olduğu özelliğini ve yönetmenin orijinal eser olan 39 Basamak’ı kültürümüze bu şekilde uyarlamasını, böyle bir pastiş yapma yoluna giderken niyetini anlama anlayışını koruyor tüm izleyenler. Cinayetle suçlanan hain İskoç yazar rolünde: Berk Yaygın. Halide, Rus Casus ve Egeli Gelin rolünde: Pelin Abay, parmakları birbirine nah şeklinde düğümlenmiş 39.buçuk Basamak’ın başkanı ve zaman zaman da zaptiye, casus, peçeli kadın rollerinde, 39 Buçuk Basamak’ın başkanı: Adil İlter, Nuran (Norma) Bites, Sunucu Agop Ayvaz ve zaman zaman da zaptiye, casus, peçeli kadın rollerinde: Deniz Özmen ve Hafız Efendi, Esas Nazlı, Numan (Norman) Bites, Abbas, zaptiye, casus, peçeli kadın rollerinde Murat Akkoyunlu vardır. Oyundaki müzik tasarımı bizim Anadolu’ya ait türkülerimiz ve onların çeşitliliği- zenginliği ile casus filmlerinde popüler hale gelmiş takip, dedektiflik müzikleri veya kimi kahramanlarla özdeşleşmiş müziklerin bir sentezi. Eşsiz müzik tasarımıyla garb ile şarkı harmanlayabilmiş,batıdan gelen ve orijinal oyunun dokusunda yer alan casusluk temalı müzikler ile buram buram memleket kokan türkülerimizi harmanlamayı başarmış Vehbi Can Uyaroğlu oyunun müzik tasarımcısı. Sahnede sadece bahsettiğim gibi bu müzikleri canlı olarak izleyicilere çalmakla kalmıyor zaman zaman da canlı ses efektleri yaparak reji odasında bilgisayardan gelecek sesleri tamamen canlı bir şekilde izleyiciye aktarıyor. Zaman zaman da oyunda farklı görevi olması veya sahnenin dışında olması gerektiğinden dolayı gölge oyununu Ömer Dinar’ın elinden alarak kendisi yapıyor.
Gölge oyunundan bahsetmişken oyundaki gölge oyununun ne olduğunu açıklamadan da kesinlikle devam ettiremeyeceğim yazımı. Oyun karakterinin hangi şehre gittiğini veya hangi macerayı yaşadığını izleyiciye bilgilendirmek için sahnenin arkasından projeksiyonla sahneye yansıtılması gereken bilgileri Ömer Dinar zaman zaman da Vehbi Can Uyaroğlu ellerinde önceden hazırlanmış ortaları delik mukavva karton benzeri ekipmanların üzerine fener tutarak gölge oyunu şeklinde perdeye yansıtıyorlar.
Oyundaki tek gönderme/alıntı casus filmleri ile bitmiyor tabi ki. Belki de en popüler video konsol oyunu diyebileceğimiz Super Mario Bros’dan da alıntı yapılmış. Zaptiyeler John Buchan’ı kovalarlarken klasik zaptiye formunda değil klasik zaptiye görünümüne bir de Super Mario bıyığı eklenmiştir. Ve Süper Mario gibi hareketler yaparlar. Tabi işin esas eğlenceli kısmı bununla bitmez. Sahnede canlı müzik yapan Vehbi Can Uyaroğlu o anlarda canlı canlı Super Mario müziğini çalar. Hatta ve hatta zaman zaman da bu müziği de bizim yöresel Anadolu türkülerimiz ile harmanlar.
Oyunu canlı tutan bu değildir tabi sadece. Oyunun 39 Buçuk Basamak ismine gönderme niteliğinde tasarlanmış merdivenlerden oluşan tasarımı zaman zaman kenarlarına karakterlerin/tiplerin oturması ile tren kompartımanı zaman zaman da araba koltuklarına dönüşüyor. Oyuncular da sahne tasarımı dolu dolu kullanırken yeri geldiği zaman anlatımda tiyatro sahnesinin ve dekor tasarımının anlatıma ne kadar yetersiz olduğu ile ilgili espriler yaparak dekoru daha canlı hale getiriyorlar. Sahnenin dekor tasarımı sektörde daha bir çok oyunun dekor tasarımında imzası olan Makbule Mercan’a ait.
Oyunu daha gösterişli kılan diğer unsur da tahmin ettiğiniz üzere ışık tasarımı. Ekip içerisinde bir ekipman görevini çok iyi yaptığı için diğer ekipmanlar da elinden gelenin en iyisini yapmışlar bence. Bu da oyunu daha canlı bir hale getirmiş. Diğer öğelerin(benim tabirimle ekipman) ne kadar başarılı olduğundan bahsetmiştim. Ama ışık tasarım da oldukça başarılı bence. Oyunun başlangıcında konuşanı takip eden hüzme ışık. Ve oyun boyunca sahne neyi gerektiriyorsa bize onu en etkin haliyle veren donanımlı, gösterişli bir ışık tasarımı mevcut oyunda. Işık tasarımı Ayşe Sedef Ayter’e ait.
Oyunun sadece bir değil tüm öğelerinin başarılı oluşu ve birbirleri ile harmanlanması bize başarılı bir oyun vermiş diyebilirim. Ancak esas başarı bence garb ile şarkın bu derece komik olduğu kadar bu derece de kurallı ve etkin bir halde sentezlenebilmesi.
Evet oyunda garb ile şarkın bu derece sentezlenebilmesinden bahsediyorum. Anadolu aksanı ile konuşan Türk zaptiyeleri bir örnek mesela (Zaman zaman bu zaptiyeler söylediğim gibi Super Mario kılığına giriyorlar.). Oyun içerisinde, Mevlana Celaleddin Rumi gibi evrensel değerlerimizden bolca alıntılar yaparken, Halide Edip Adıvar gibi milli değerlerimizi bu derece sembolize edebilmeyi başarabilmiştir. Ama aynı zamanda da Super Mario Bros, James Bond ve hatta Elm Sokağı Kabusu gibi popüler batılı yapıtlardan da alıntılar yaparak içeriğinde hepsini harmanlayabilmiş. Ne konuştuğu anlaşılmayan İskoç John Buckan’a Anadolu şivesi konuşturulduğu zaman anlaşılması, Anadolu kültürü ile yazılan ve hareket eden sahneler, Anadolu’ya özgü bazlama kültürü, katil olarak tanıtılan John Buchan’ın söz konusu kişiyi bulmak için(spoiler vermek istemiyorum) Konya Akşehir’e gitmesi(Orijinal eserdeki karakter İskoçya’ya gidiyordu) , Rus Casus’un Akşehir telaffuzu anlaşılamadıktan sonra Akşehir’i tanımlamak için Nasreddin Hoca’yı onu özetleyen kelimelerle anlatması , Rus Casus Kadın’ın halk arasında oldukça popüler ve klişe olan -daha doğrusu halk ağzı ile söylenen- Rus aksanı ile Biz Yapacak Barabar Duj esprisi,orijinal eserdeki her şeyi bilen bay bellek şovmenin Feshane şenliklerinde elinde tespih tutan Hafız Efendi olarak uyarlanması garb ile şarkı sentezleyen başlıca öğelerdir. Ve tabi dahası da var. Ama bunları yazmayacağım. Oyunu izleyip kendiniz görmenizi istiyorum.
Size casus filmlerinden alıntı yaptığından bahsettim, alıntı yaptığı Super Mario, Elm Sokağı Kabusu gibi film ve video konsol oyunlarından bahsettim. Bir de Elm Sokağı Kabusu ismindeki korku/gerilim filminden yaptığı alıntıdan detaylıca bahsetmek istiyorum. Oyunda John Buckan rolünde Berk Yaygın sürekli aynı karakteri oynamaktadır. Fakat diğer iki erkek oyuncu kostüm değiştirerek sürekli farklı tipleri canlandırırlar. Hatta figüranları bile onlar oynarlar. Oyunun bir yerinde de tıpkı orijinal filmindeki “1-2 Freddy geldi 3-4 hemen kapıyı ört” şeklindesöylediği ninniyi oyuna uyarlayarak söyleyen çocuk tipini de Murat Akkoyunlu canlandırır. Oyunda yapılan sadece balonla oynarken ninni söyleyen çocuk göndermesi değildir. Aynı zamanda balonun kırmızı olması ile hem orijinal filme sadık kalınır hem de kırmızı ile alarm, ajanlar, korku ve panik simgelenir. Aynı zamanda da bir çok korku filmine gönderme yapılır.
Oyunda sadece bir belki iki yerde İngilizce konuşmaya rastlarız. İngiliz aksanı ile Türkçe konuşan tip de yoktur ama Anadolu ağızlarını da İstanbul Türkçesini de bolca duyacaksınız oyunun içerisinde. Hem de sadece Anadollu insanından değil, İskoç yazarın da ağzından. Bununla da kalmayacak Konya’ya gelin gitmiş Egeli Gelin’i izlerken Ege şivesine de doyacaksınız.
Oyun ne kadar tarihi gözükse ve bize alternatif tarihten bahsetse de bence oyun akım olarak absürd tiyatroya olmasa bile eser bazında incelediğimizde absürdizme daha yakın. Bol bol da sarkazm yolu ile iğnelemelerde bulunulmuş. Karakterlerin anagnorisis(karakterin bilgisizlikten bilgiye geçişi)lerine de bolca şahit olacaksınız. Ve içerisinde de bolca leimotif (tekrarlanan nakarat) mevcut. Oyunda karakterle özdeşlik kurarak katarsis yaşayabileceksiniz. Yani oyun Aristotalyen anlayışla yazılmış bariz bir dramatik tiyatro örneği.
Bu anlattığım her şeyin dil birliği, olay bütünlüğü ve tez-antitez yaratıp hepsini içinde barındırma durumu vardır oyun metni içerisinde. Bizim topraklarımızda da durum aynı değil midir sizce? Tüm zıtlıklar ve birçok kültür bir arada bulunmaz mı? Bu yönüyle bu oyun garb ile şarkın harikulade sentezidir. Şu ana kadar bahsetmedim ama sadece metin yani tipler – karakterler ile müzik tasarımı bunu gösteren öğeler değildir. Kostüm tasarımı da garb ile şark’ın buluştuğu bir diğer noktadır. Yöresel Anadolu elbiseleri ile batıdan gelen giyim ve kuşam kültürü de bu oyunda bir aradadır. Kostüm tasarımı ise yine Makbule Mercan’a ait.
(*) Oyunu Fişekhane Sahnesi’nde 10.12.2023’te izledim
Oyunun Künyesi Yazan /Yöneten: Oğuz Utku GÜNEŞ Yönetmen Yardımcısı: Olga ÜNAL Reji Asistanı: Gökhan Efe ŞENYAPAR Dekor Kostüm Tasarımı: Makbule MERCAN Işık Tasarımı: Ayşe AYTER Müzik Tasarımı: Vehbi Can UYAROĞLU Dekor Kostüm Asistanı: Semih BAŞARI Afiş Tasarımı: Sezen ÖZYILDIZ AŞKIN Oyuncular: Berk YAYGIN, Deniz ÖZMEN, Murat AKKOYUNLU, Pelin ABAY BlueBandMan: Vehbi Can UYAROĞLU BlueMan: Ömer DİNAR Topluluk: Tiyatroadam Tür: Komedi Seanslar Afiş