“Yapamadım bana izin vermediler” diyen güzeller güzeli Eylül Cansın ve ölüme giderken çektiği yüreklerimizi acıtan o samimi, acı dolu, tüm o nefretine rağmen naif ve iyi kalpli, kendisine engel olan o insan görünümlü yaratıkları bile Allah’a havale etmekle yetinen güzel ruhlu isyanını içeren videosunu hatırlarsınız.
Bu naif isyanda ve ölümün yakınındayken bile tek düşündüğü köpeğini, gözyaşlarıyla annesine emanet etmesi gerektiği, masum gözyaşları ve o çok haklı isyanı. İnsanca yaşamaya çalışan manasız, ahlaksız ve acımasız bir “öteki”leştirmeye maruz kalmış milyonlarca insandan bir trans kimlik Eylül. İki yüzlü bir toplumun vicdansız ve insanlık dışı taciz ve baskılarıyla yaşamaya, insanca ve onuruyla yaşamaya çalışan bir güzel ruh, gencecik, masum bir yürek.
Eylül ve benzer kaderleri paylaşan kadınların hikayesini tek kişilik bir oyunla, cesurca ve tüm yüreğini katarak sahneye taşıyan, yazan, yöneten ve de oynayan Uğur Kanbay ise hem bu cesareti, hem kusursuz oyunculuğu, hem de sahnelere kazandırdığı bu güzel eseriyle alkışları çok çok hak ediyor.
Tek kişilik oyunları sahneye koyup, seyircinin ilgisini kaybetmeden, tempoyu düşürmeden oynamak her oyuncunun harcı değildir. Tiyatro severler ve gerçek oyuncular bunu çok iyi bilir. Tek başına sahneyi doldurup o ilgiyi hep canlı tutmak zorundasındır. Uğur Kanbay performansıyla bunu fazlasıyla başarıyor ve zaten birçok ödülle ve seyircinin yoğun ilgisiyle de bunu kanıtlamış durumda.
Sahnede adeta Eylül’ü izliyorsunuz. Canlanmış gelmiş de derdini; bu anlayışsız, duyarsız ve iki yüzlü topluma anlatıyor gibi. Sadece o da değil… Diğer ötekileştirilmiş kadınlar da Kanbay’ın performansında hayat buluyor. Hepsinin çığlığını duyabiliyoruz ve çok net bir şekilde o kimliklerle yüzleşiyoruz. Böylelikle tiyatro en önemli amacını – o yüzleşmeyi – gerçekleştirmiş oluyor bu güzel oyunla. Sadece acılar da değil, gerçek bir insanda var olan tüm iniş ve çıkışlar, eğlence, mutluluk ,aşk Kanbay’ın rahat ve eğlenceli oyunuyla karton bir karakter izlemediğimizin altını da çiziyor ve oyunun içinden bir an çıkmadan sanki dev kadrolu bir oyun izliyormuşçasına koltuklarımıza yapışıyoruz.
İnteraktif bir yanı da olan “Eylül” seyirciyle kurduğu eğlenceli, çizgiyi aşmayan ama samimi diyaloglarıyla da çok keyifli. Bu kadınların diğer tüm insanlar gibi aşkları, aşk acıları, hayata tutunuşları, insanlarla ilişkileri de samimi bir üslupla yansıyor bizlere.
Olağanüstü yeteneğinin yanında Uğur Kanbay harika bir hikaye anlatıcılığı da üstlenerek her detayı bize geçiriyor ve aslında sert bir tokat da yemiş oluyoruz. İnsana insan olduğu için değer verebilmek gibi basit bir insani görevi üstlenemeyen toplumlara sahnelenmesini ve gerekirse bu insanların yaka paça bu seyirci koltuklarına yapıştırılmasını çok isterim naif bir umutla.
Oyunun dekor ve kostümleri hikaye ve oyuncuğun biraz gerisinde de kalsa gayet yerinde ve amaca uygun. Reji harika, hikaye çok gerçek ve gerçekten çok yetenekli bir oyuncu izlemek isterseniz hala sahnelen bu oyunu kaçırmayın derim.
Oyunun Künyesi Yazan–Yöneten-Oynayan: Uğur Kanbay Yardımcı Yönetmenler: Ali Bal-Yunus Eski Reji Asistanı: Gökhan Efe Şenyapar Sahne Tasarımı: Sfrpztf Müzik: Bahadır Gülşen Hareket Düzeni: Deniz Akarslan Işık Tasarımı: Yasin Gültepe Kostüm – Makyaj: Kübra Yılmaz Asistanlar: Akay Akyıldız-Eren Bilal Aslan-Soner Göleli Süre: 120 dk / İki Perde Topluluk: Sfrpztf Tür: Dram Seanslar Afiş