KentFestKentFest

Karanlıkta Kalan Suç: Son Gece Mahallesi

Yağmurlu bir Ankara akşamında Şinasi sahnesinin koltuklarında yerimizi alıyoruz fakat salonun ışıkları kapanmıyor. Sahneye Gökhan Kutum geliyor (kendi kimliği ile) ve oyun başlıyor. Ankara Devlet Tiyatrosu’nun yeni oyumlarından Son Mahalle Gecesi. Pınar Gürbüzoğlu kaleminden, Umut Tanyolu rejisi ile hayat buluyor sahnede. 

İlk başlarda bende bir konferansa gelmişim havası uyandırıyor oyun. Gökhan Kutum, bize bir mahallede yaşanan cinayet ve suçlu bulma hikayesi anlatacağından bahsediyor. Ardından “karanlıkta kalan suç” kavramının önemli olduğunu, seyircilerden unutmamaları gerektiğini rica ediyor. Işıklar sönüyor, Kutum kulise gitmeden askıdan aldığı ceketle, bu cinayet davasındaki adli psikolog Fuat’ı üzerine giyerek çıkıyor karşımıza. Fuat dava dosyasını okurken, olayı yine bize yönelik anlatıyor, o sırada mahallenin dört tane erkek kişisi arkada yerlerini alıyor. Böylece dördüncü duvarı yıkan ve açık biçim bir oyun izlemeye başlıyoruz.

Mahalledeki kişiler sözü Fuat’tan alacakları zaman üzerlerine yeleklerini giyip konuşmaya hazır biçimde beklemeye başlıyorlar. Olayı hem Fuat’ın okuduğu dosyadan, hem mahalledeki erkeklerden hem de oyunun asıl kişisi olan Şaziye’den dinliyoruz. Oyuncuların sahneden hiç ayrılmamaları, her şeyi sahne üzerinde gerçekleştirmeleri o kişileri yaşamıyorlar da taklit ediyorlarmış gibi izlenim veriyor bana. Oyuncularda devamlı role girip çıkma hali var. Bu da etiyle kemiğiyle “o kişi” olmak yerine “oyunculuk” göstermek için bulunmaz bir fırsat olmalı.

Öğreniyoruz ki, hem ana oyun kişimiz hem de baş şüphelimiz olan Şaziye, bir dbk hastası ve alter kişilikleri var. Sorgu sırasında, yeni taşındığı son gece mahallesindeki kadın komşularının karakterlerine bürünüyor ve olayı o şekilde (kadınların ağzından) dinlemeye başlıyoruz. Fuat’ın tek amacı, Şaziye’nin üzerine giydiği komşularından arınıp, Şaziye’ye ulaşmak. Bu “üzerine giyinmek” durumu, hem oyuncuların üstlerine yelek alarak karaktere bürünmesi hem de bir oyun kişisi olan Şaziye’nin komşularına bürünmesi açısından hoş bir detay olmuş. 

Yoneten Umut Tanyolu Tekperde.com
Yöneten: Ç. Umut Tanyolu

Oyunda anlatı içinde anlatı yani bir nevi oyunculuk içinde oyunculuk durumu var. Oyun kişilerinin hepsinden (komiser hariç) aynı olayı, farklı bakış açıları ile öğreniyoruz. Hal böyle olunca oyunun sonlarına doğru yaklaşırken bir “twist” ile son beklentisine girdim desem yanlış olmaz. Fakat oyun gayet doğal akışında, olayı aça aça gitti. Şirin Giobbi, altı farklı kadını başarı ile canlandırıyor. Seyirciye yüzünü her dönüşünde, başka bir karakterle çıktı karşımıza ve karakterlerin hiçbiri birbiri ile çakışmadı. Hem bizi hikayeye inandırdı hem de çok güzel bir performans sergiledi. Keza diğer oyuncular da içten ve doğal bir oyunculuk sergilediler. 

Dekorda en arka tarafta yağmur görüntüsü andıran bir duvar kullanılmış. Oyun sonlarına doğru bunun da neyi ifade ettiğini anlamaya başlıyoruz, yani yağmurla ilgili bir mesele eşliğinde sona eriyor oyun. Bir arınma veya bir uyanışı simgeliyor diyebiliriz. Venüs’ün Doğuşu tablosu da dikkat çeken ayrıntılardan biriydi. Şaziye’nin evine astığı bir tablo olarak çıkıyor karşımıza. Venüs’ün aşk tanrıçası olduğunu düşündüğümüzde, oyunda ikili ilişkiler arasında aşka dair “saf” bir yönelim sezinlemediğimden dolayı, bir tersinleme olarak kullanılmış olabilir. Venüs, dünyaya saf sevgi ve güzellik getirmek için doğmuştur. Şaziye’nin hamileliği ve nihayet bebeğine kavuşması da bunun bir simgesidir. Ki Şaziye’nin mahalleli tarafından dışlanmasına neden olan etkenlerden biri de evinde asılı olan bu tablodur.

Bunlar haricinde oyunun vermeye çalıştığı mesajları ve kurgusunu sağlam bir zemine oturtamadım. Şaziye’nin beş kadını birden öldürmesinin motivasyonu oldukça zayıf kaldığından bir izleyici olarak da beni ikna edemedi. Kadınca bir mesaj verilmek istenirken, kadınların da kadınları yalnızlaştırıp sırf “meraklarından” bir şeyleri öğrenmeye çalışmaları, kadınla kadının birliğini de yıkmış. Eğer ki verilmek istenen mesajı “insanca” bir taraftan okumaya çalışırsam her şey olması gerektiği gibi gerçekleşmiş derim. Sonuç olarak verilmek istenilen mesaj bana pek net gelmedi. Daha kuvvetli bir sebep ve olay beklerdim bunun için. Hikayeden çok oyunculuğun akılda kalıcı olduğu bir oyun olmuş. En nihayetinde açık biçim tarzında oyunlardan hoşlananlara tavsiye edebilirim, şimdiden iyi seyirler…

Oyunun Künyesi
Yazan: Pınar Gürbüzoğlu
Yöneten: Ç. Umut Tanyolu
Dekor Tasarımı: Emre Satı
Kostüm Tasarımı: Ceren Karahan
Işık Tasarımı: Hakan Özdemir
Müzik: Oktay Köseoğlu
Yönetmen Yardımcıları: Mihriban Rezzan, Seyhan Efe
Oyuncular: Z. Şirin Giobbi, Gökhan Kutum, Tansel Aytekin, Abdullah İndir, Sedat Keçeci, Berkay Veli, Erdi Erciyas
Sahne Amiri: Serpil Kılıç
Kondüvit: Alper Şarvan
Suflöz: Seyhan Çirkin
Işık Kumanda: Kenan Ergin
Dekor Sorumlusu: Sinan Ogay
Aksesuar Sorumlusu: Murat Üstün
Topluluk: Ankara D.T
Tür: Dram
Seanslar
Afiş

Umut Tanyolu

A.Silvia Aydoğan
A.Silvia Aydoğan
Kendini bildi bileli sanatın neredeyse her dalına bir şekilde eli değmiş biri. Okudukça yazıyor, yazdıkça okuyor. İkinci lisansını DTCF Tiyatro Bölümü Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı’nda sürdürmekte.

içerik ekle

sitemizde yayınlanmasını istediğin haber, eleştiri ve değerlendirme yazılarını kolaylıkla yayınlayabilirsin

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz