“Kozalar”, 1971 yılında Adalet Ağaoğlu tarafından kaleme alınmıştır. Oyun, soğuk savaş döneminde insanlığın yaşamları, toplumun genel sorunları üzerinden işlenmiştir. Aktarım, burjuva sınıfından üç kadının oldukça modern salonlarında oturup örgü örerek günlük yaşantılarını birbirlerine nispet yaparcasına anlatmaları üzerinden yapılmıştır. Öncelikle belirtmek isterim ki oyunun yönetmeni olan Ayşenil Şamlıoğlu, oyunu kendi kozasından çıkararak farklı noktalara yaklaştırmış ve bunu seyirciye en ifade edilebilir biçimde göstermeye çalışmış. Her şeyden önce oyundaki rahatsız edici gürültüler, kargaşa ve gerilim yaratan müzikler, silah sesleri gibi öğeler oldukça çarpıcı bir noktaya işaret etmekte. Üç kadın, savaşın, kaosun, devamı bilinmezliğin içinde kozalarına çekilerek kendi dünyalarında hiçbir şey yokmuşçasına günlük yaşantılarına devam etmekte ve hala birbirlerini çekiştirip üstünlük göstermeye çalışmaktalar. Bu bir anlamda hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olamayan modern insanın kendisine özgür alan yaratma isteğini açığa çıkarıyor. Modern dünyanın içinde daima bir kalıba uymaya ya da uydurulmaya çalışılan insan tam anlamıyla düşüncede ve eylemde özgürleşemiyor. Kapitalizmin dayattığı ‘’mekanikleşme’’ ile de insan tamamen bir meta olarak görülüyor ve zamanla insanlık buna alışıyor. Bu durumda da aslında insan kendine ‘’yabancılaşıyor’’ Bu bağlamda oyunun sahnelemesinde oyuncuların tek tip mekanik hareketleri bu yabancılaştırmayı somut olarak gösterirken ses ve ışık da insanın içten içe özlem duyduğu ve şu anki sisteme sitemde bulunduğu iç sesini açığa çıkarıyor. Yine oyun kişilerinde gözlemlenen abartılı konuşma, abartılı kostüm ve makyaj da aslında onların tercih yapma özgürlüklerini kaybettiklerini, burjuva sınıfına ait belirli kurallar çerçevesinde yaşadıklarını bize yansıtıyor. Burada aynı zamanda insanın kendine yabancılaşması da söz konusu.
İnsanlık aslında çağdaşlaşma adı altında attığı her adımda özgürlükten uzaklaşıyor. Özgür olmak, tamamen insanın özünün direkt olarak hiçbir etki altında kalmadan ve baskılanmadan ortaya çıkarılması demektir. Fakat insan en ilkel zamanlarında en özgür zamanlarını yaşadı. Gelişim, kültür, medeniyet adı altında onlara dayatılan her kural insanı yalnızca köreltti. Önceden kıyafet bile giymeyen insanlık önce giyinmeye başladı. Sonrasında kendi yaşamını kendi sürdürmeye çalışan, doğada; çadırda, mağarada yaşayan insan yine gelişim adı altında çok katlı bloklara kapatıldı. Tüm bunlar gerçekleşirken insan gelişimin en son noktasında özünü anımsadı ve geri dönmek isteği oluşmaya başladı. Özgürlüğünü elde etmek isteyen insan ise artık isyan etmeye, eyleme geçmeye başladı.
Buna hiçbir şart ve koşulda izin vermeyen sistem dolayısıyla da bu oyundaki üç kadın üzerinden insanlığın kendilerine koza örmeye başladığı görüldü. Bu kozaları örüp içinde yaşamaya başlayacaklardı ve bu koza özgür oldukları tek yer olacaktı.
Kozalar oyununa bu açıdan bakıldığında gerçek anlamda bir eleştiri, bir karşı çıkışın gösterildiği anlaşılmaktadır. Oyunu etkileyici kılan nokta da günden güne çağdaşlaştığını sanan insanın aslında içindeki öze dönme isteğini açığa çıkarıyor oluşudur. Oysa bana kalırsa kozalar inşa etmek yerine yargıları ve tabuları yıkmak daha anlamlı olacaktır.
Oyunun Künyesi Yazar: Adalet Ağaoğlu Yönetmen: Ayşenil Şamlıoğlu Oyuncular: Demet Evgar, Binnur Kaya, Esra Dermancığlu Yönetmen yardımcısı: Tuğçe Tamer Koreografi: Candaş Baş Müzik: Sabri Tuluğ Tırpan Işık tasarım: Cem Yılmazer Dekor tasarım: Murat İpek, Yiğit Evgar Kostüm tasarım: Tomris Kuzu Ses tasarım: Okan Yalabık Makyaj tasarım ve Uygulama: Cansu Sakız Fotoğraf: Edze Ali; Video: Yiğit Evgar Afiş tasarım: Furkan Birgün Yapım Koordinatörü: Neyir Can Bagoren Reji Asistanları: Dilay Ekmekçioğlu, Ali Can Altun Teknik asistanlar: Ömer Güneş, Yasin Gültepe Uluslararası Proje Koordinatörü: Göknür Gündoğan Topluluk: Tiyatro Pangar Tür: Komedi Seanslar (Açıklanmadı) Afiş