Moda Sahnesi’nde Son “Othello”

Oyunun son prodüksiyonu açılışından önce fuaye alanında oyunun sunuculuğunu ve Cassio’nun fahişesi Bianca ile Ludovico rollerini üstlenen Yılmaz Sütçü ufak bir konser veriyor ve yanında da ufak bir şov yapıyor. Seyircinin salona yerleşmesinden sonra ise oyun başlamadan evvel seyirciyle hangi yörenin şivesi olduğunu ilk duyduğunda anlamadığım değişik bir şive ile (ama oyun çıkışı başka bir Kıbrıslı’dan Kıbrıs şivesi olduğunu öğrendiğim) sahneden iletişim kuruyor. Stand Up benzeri bir şovla seyirciyi eğlendiriyor aynı zamanda da oyunla ilgili bilgilendiriyor. Oyunun Kıbrıs’ta geçtiğini ve Othello’nun Mağrip’li siyahi bir komutan olduğundan ve oyunun tarihinden bahsediyor seyirciye. Sahneye dekorların üzerine yansıtılan video yerleştirmeler de sunucunun anlatımına katkı sağlıyor. Arada siyasi taşlamalar da yapıyor hatta siyasi taşlamalar içerisinde Tamer Karadağlı’ya da göndermelerde bulunuyor. Ve bunu yaparken seyirciyi uyarıyor “yakında beni alacaklar, buraya da kayyum atayacaklar. Siyasete girdiğimde beni lütfen ‘si’ diyerek uyarın ” Ve Othello’nun girişinde, Othello ile Desdemona’nın evlendiği ve babasının karşı çıktığı ilk sahnesini , Venedikliler’in Osmanlı donanması ile Kıbrıs’ta çatıştığı bilgilerini oyun içinde değil Yılmaz Sütçü nün ufak şovunda duyuyoruz (Oyun hepsi olmuş bitmiş bir şekilde başlıyor). Oyunun genel yapısı, Othello’nun  kim olduğu, yaveri Cassio ardından Iago ile olan diyaloglarını ilişkileri, Desdemona’nın ona nasıl bağlı olduğu hakkında seyirciyi girişte bol bol bilgilendiriyor. Oyunun karanlık performansa sahip geçmişinden de bahsediyor perdeyi açmadan evvel. Belki de eski Othello’ların hayaletinden bahsediyor olabilir. Yeni yönetmenin çağdaş setine yansıtılan eski yapımların ufak anlatımları da geliyor videolarla birlikte. Bence kavramsal bir revizyon kuruluyor.  Bir tür temize çıkartma işlemi yani.

Oyun Othello’nun Kıbrıs’ta elde ettiği başarıdan itibaren başlıyor. Başrolü yani Othello karakterini üstlenen oyuncu Caner Cindoruk sahneye seyircilerin arasından merdivenlerden naralar atarak giriyor yapılan bu yorumda. Ardından hep beraber bir kutlama havası ve akabinde güzel bir dans koreografisi var. Koreograf ise Dilan Yoğun. Oyun gayet pozitif ve dinamik bir yapıyla başlıyor başlıyor bence.

Othello karakterinin yaptığı erkeksi hareketler bence Othello yorumuna cok daha Türk bir bakış açısı getirirken yaptığı coşku dolu haraketler – attığı naralar gibi- de yorumun evrensel Othello’dan da çok uzak kalmadığını göstermektedir. Oyuncunun yaptığı bazı kendi  Othello yorumuna özgü jestler bir çok seyirci tarafından onaylansa da bunu onaylamayan pek çok seyirci de mevcut.

Oyunu çevreleyen iki saatin büyük bölümünde ara sıra melodrama dönüşen geleneksel bir gerilim filmi olarak oynanıyor oyun. Ve sahnede açık biçim olarak oynuyorlar (bilmeyenlere açıklıyayım sahnede görevi biten oyuncu kuliste veya sahne arkasında görevinin gelmesini beklemiyor, ahnede köşesinde görevinin geleceği zamanı bekliyor.) Yine de nefes kesici bir şekilde, yönetmen Kemal Aydoğan, yaptığı reji yorumunda sahneye kıskançlık ve güvensizlik hakkında bildiğimiz klasik hikayenin altında Othello’nun sempati duygumuzu fetheden kusurlu bir kahraman olduğu başka bir oyunu ifşa ediyormuş gibi yeni bir vizyon getirmeyi başarabiliyor. Bu oyun aynı zamanda aile içi şiddetin trajedisi hakkındadır. Othello da dahil olmak üzere erkekler kontrolcü, toksik ilişki tacizcileriyken kadınların kurbanlara indirgendiğini çok açık bir şekilde görüyoruz.

Kemal Aydogan 1 Tekperde.com
Yönetmen: Kemal Aydoğan

Desdemona‘nın hizmetçisi Emilia‘nın (Seray Akülker) “Eğer eşler düşerse” dediği karılar ve kocalarla ilgili konuşması erkek ve kadın ilişkileri konusunda oldukça mantıklı bir sözdür bana göre. Desdemona‘nın yanı sıra oyunun diğer istismara uğramış kadınıdır Emilia. Şiddetçi ve tacizci kocası Iago‘nun (Ahmet Saka) yanındadır ve ezik-şiddete uğramış kadın rolünü çok başarıl canlandırır. Seray Akülker bu Emilia yorumuyla şovu çalar ve bir süreliğine bu yapımın yıldızı olur.

İlay Erkök de Desdemona rolünde son derece sadakatli, lorduna(kocasına) çok bağlı bir eştir ve radikaldir. Kocasına uçsuz bucaksız bir aşkla bağlıdır ve sadakati-sevgisi bir eşin kocasına duyduğu sadakatten-sevgiden çok bir köpeğin sahibine duyduğu sadakate-sevgiye benzer. Asla alay etmez ve kocası dışında hiçbir şeyden korkmaz. Yetersiz repliklerine rağmen oyunda Othello‘nun dengi gibi görünüyor oyun içerisinde. O, Caner Cindoruk’un Othello’su gibi tutkulu bir kimyaya sahip olmasa da aralarında Othello ona sırtını dönene kadar şefkat, aşk ve karşılıklı saygı var.

Othello kimliğindeki Caner Cindoruk ise, köleliğin mirasını üzerinde taşırken komutan olmuş klasik Othello’yu değil daha çağdaş, daha erkeksi ve daha coşkulu bir Othello’yu oynar bize. Kaldı ki yapılan jestler de oldukça çağdaştır. Karısını öldürdükten sonra onu çok sevdiğini iddia etmese de izleyici bunu jestlerinden anlar. Onun karısını boğarken an ve an çözülmesini izleriz ama erkeklik egolarından, kıskançlıklarından vazgeçemiyor olduğunu da hissederiz aynı zamanda.

Bu arada Ahmet Saka’nın Iago‘su sahnedeki en ham karakter. Modern bir çizgi romandan fırlamış tarzda bir Joker figürü ile pandomimde canlandırılan kötü adamın karışımı bir kötü karakter gibi yaratılmıştır sahnede.

Samimi ve itaatkar yaver Cassio rolünde Mesut Karakulak ve Roderigo rolünde Mert Şişmanlar’ın iyi destekleyici performansları da oldukça izlenebilir ve tempolu. 

Oyunun çağdaş dokusuna karşılık Yunan trajedisine öykünür bir havası da var. Ancak oyun eski usullere göre değil aksine modern melodrama dönüşen vizyona göre yeniden biçimlendirilmiş. Gerilim mecazları gayet etkili ama bence yetersiz, gök gürültüsü, yağmur, pürüzlü sesler, Yılmaz Sütçü’nün davul çalarak yaptığı ufak şov, arkada dekorların üzerine projeksiyon ile yansıtılan közler (animasyonlar), ani spot ışıkları, az sayıda video yerleştirme ve karanlık girdaplar. Ayrıca video yerleştirmelerle yansıtılan animasyonlar da içsel şeytanları temsil ediyor gibi görünüyor.          

Yönetmen Kemal Aydoğan, modern çağda tiyatro teknikleri içerisinde kullanılan göz kamaştırıcı ışık efektlerine ve bunun gibi numaralara çok yaslanmamış ama yine de video yerleştirme içerisinde bazı ufak animasyonlardan faydalanmış. Bunun cazibesine iyice kapılarak oyunu boğmak istememiş belli ki. Görseller arkada dekorların üzerinde aydınlanır. Yerleştirilen dekorlar cinnete gelen Othello eylemi ile yüksekten düşer. Telaşlı bir oyun finali boyunca gerilim duyarız. Emine Ayhan çevirmenliğindeki Shakespeare’in bazı dizeleri, faşist bir linç çetesi tarafından Othello’ya fırlatılan doğaçlama sözler gizlemiştir içerisinde(Shakespeare’i kim tam olarak çözümleyebildi ki bu güne kadar?). Kemal Aydoğan’ın oyunu çıkartmak için yazara çok güvenmediğine, kendi bildiği gibi yorum yapmak istediğine dair bir his var içimde. Ancak ne olursa olsun, oyun boyunca yaşanan gerginliğe rağmen finalde işler sakinleşir ve oyun boyunca metnin engelsiz bir şekilde çalışmış olduğunu anlarız.

Finalde daha fazla sorun ortaya çıkıyor. Sahne tasarımcısı Bengi Günay’ın denizcileri çağrıştıran tepeye birkaç çapa ve altına bir çok koli benzeri dekorun üst üste konulmasıyla oluşturulmuş sahne tasarımını Othello kendinden geçerek dağıtıyor. Bu tasarım bence Desdemona’nın Othello’nun gaddarlığına kurban olduğu büyük aksiyon oluşturan hareketli sahnenin açık arenadaki taş sıralarda canlandırılması için durağan kalıyor. Burada basit de olsa o aksiyonu vurgulayabilecek modern şovlara ihtiyaç var. Ve hepsinden de kötüsü Desdemona’nın bu ölüm sahnesi korkunç derecede sade görünüyor. Oyunun ilk yorumu diyebileceğimiz Shakespeare’in metni, Othello’nun Desdemona’yı evlilik yataklarında bir yastıkla boğduğunu gösteriyor. Burada yatak ve yastık eksik olduğundan, Othello onu koluyla bir boyunduruğa sokar ve onu MMA dövüşçüsü gibi boğar. Oyunun mobilyalarını kaldırmak oyunun duygusal alanını yok etmiş ama oyunculuklar bunu çok başarılı bir şekilde kurtarıyor. Othello’yu canlandıran aktör Caner Cindoruk’un şöhretli, coşkulu ve erkeksi bir savaş kahramanından paranoyak bir katile dönüşmesi oldukça inandırıcı olduğu gibi oldukça da güzel gösteriliyor izleyiciye. Sahnelenen büyüleyici, masum ama kafası karışmış bir Othello’dur. İlay Erkök de Desdemona’yı şaşırtıcı bir çeviklik ve son derece özgüvenle oynuyor.

Dekor gibi, ışık tasarım gibi, ses efektleri gibi alanlarda hiçbir eksiği olmamasına ve hepsi çok efektif, çok vurgulu, çok yerli yerinde kullanılmasına rağmen biraz fazlası olsa daha iyi olurdu diyebileceğim oyun oldukça büyük bir prodüksiyona sahip. Ve üzerinde de oldukça çalışılmış bir iş gerçekten de. Moda Sahnesi ve Yönetmen Kemal Aydoğan sayesinde defalarca yorumlanmış Shakespeare yorumlarını çok daha farklı bakış açıları ile seyredebiliyoruz senelerdir. Bir dahaki Moda Sahnesi, Kemal Aydoğan yorumu ise Fildişi Sahili doğumlu yazar Koffi Kwahule’nin Big Shoot isimli oyunundan yorumlanan Dıkşın: Büyük Şans. Şimdiden herkese iyi seyirler.

*Oyunu 13.01.2024 tarihinde 20:30 seansında Moda Sahnesi’nde izledim.

Oyunun Künyesi
Yazan: William Shakespeare
Yöneten: Kemal Aydoğan
Çeviren: Emine Ayhan
Sahne Tasarımı: Bengi Günay
Müzik: Dengin Ceyhan
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Projeksiyon Tasarımı: Okan Temizarabacı
Kondisyoner, Koreografi: Dilan Yoğun
Oynayanlar: Caner Cindoruk, Yılmaz Sütçü, Mert Şişmanlar, İlay Erkök, Seray Akülker, Ahmed Saka, Mesut Karakulak
Asistanlar: Mesut Karakulak, Bawer Karahancı, Ada Yarar
Oyun Fotoğrafları: Orçun Kaya
Stajyerler: Eren Evren, Burak Karaca, Burak Çakıcıoğlu: 
Topluluk: Moda Sahnesi
Tür: Belirtilmedi
Seanslar
Afiş
bilge az
bilge az
1987 Eskişehir doğumlu, çocukluk ve gençlik yıllarını Kuşadası’nda geçirdikten sonra eğitimi için İstanbul’a yerleşerek Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde okudu. Kişisel sergilerinin yanı sıra çeşitli sergilerde yer aldı. Şu anda eğitim hayatına Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Programı Dram Yazarlığı ve Dramaturgi bölümünde devam etmektedir. Kendi imkanlarıyla öykü, oyun, eleştiri yazmaktadır. Tekperde internet tiyatro gazetesinde ve aylık matbu basılan bir tiyatro dergisinde tiyatro oyunu incelemeleri yapmaktadır. Çoğunluğu kendi başından geçen anıları öyküleştirdiği ilk öykü kitabı “Cuma Gecesi Semti” eğitim gördüğü bölümde ödev olarak kendisinden istenilen otobiyografileri, biyografi değil öykü olarak yazması ile oluşmuştur. Elinde biriken ödev niteliğindeki bu öyküleri yazdığı diğer öykülerle birleştirmiştir. Şimdi de öykü yarışmaları için hazırladığı öyküleri ve internette yayınladığı öyküleri kitaplaştırmak üzere biriktirmektedir.

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz