Oyunun ismi kocaman bir tuzak. Oyun İki Kore’nin birleşmesini veya savaşını anlatan politik bir oyun değil kesinlikle. İki taraflı sahnesi olan (Meydan Sahne adını verdiklieri) bir tiyatroda, tıpkı bir derbi maçında gibi, İKİ KORE’NİN BİRLEŞMESİ, yürek burkan hikayeden, aşırı komik olan hikayelere kadar ondan fazla modern hikaye sunuyor izleyiciye.
Kafa karıştırıcı başlığı anlamak için Hafıza isimli hikayede, hafıza kaybı yaşayan karısına sürekli yaşamlarını anlatan kocayı konu alan bölümü beklememiz gerekiyor. Kocasına karşı resmi ve çekingen tavırlarından, gerçekten unutmuş olduğu ve onu tanımadığı açıkça görülüyor.
Solmuş hafızasını yeniden canlandırmak için ona onlarca senelik evliliklerini ve iki çocuklarını hatırlatıyor, bunun üzerine “Birlikte yattık mı?” sorusuyla onu şaşırtıyor. Sıkıntı içerisinde verdiği cevabı ise “Evet, iki kez, Kuzey ve Güney Kore’nin yeniden birleşmesi gibi” Oyun yazarı Fransız Pommerat‘ın politik benzeri başlığının anlamını gösteriyor.
Moda Sahnesi’nin Fransız yazardan yorumu olan eser, olağanüstü çeşitliliğe sahip birbirinden farklı öyküler içeriyor. Oyuncular da her öyküye adapte olabilirken, kulislerinde üst değişimlerini de eksiksiz ve oldukça hızlı gerçekleştiriyorlar.
Mini dramaların çoğu, ayrılık-aşk-ihtiras-aldatma gibi konuları içeriyor. Ama dahası da var tabi. Her biri kendi zirvesini yaşayan farklı oyunların bütününden tek bir oyun ve yedi oyuncudan oluşan bir kadro, sürekli olarak trajedi, melodram, komedi türleri arasında gidip gelen elliden fazla oyun kişisinin/tipin hikayesini izleyiciye yansıtıyor. Hayatın kederli durumlarını incelikli – bazen de ince davranmadan sertçe- mizahla hafifletme yeteneği, oyun boyunca kendini gösteriyor.

Seyirciye çok çeşitli ve ayrı türlerde hikayeler anlatan bir seçki oluşturulmuş oyunda. Bir temizlikçi kadın (Asiye Dinçsoy), temizledikleri odanın tavanından sarkan cesedinden habersiz, mesai arkadaşlarına kocasının dedikodusunu yapar. Onu nasıl diz çökerteceğinden bahseder. Gıybet etmeyi ve kibirlenmeyi sorgularız. Bir anne (Asiye Dinçsoy), oğullarının orduya katılmasına izin verdiği için kocasına (Sedat Kalkavan) ateş püskürür. Sorguladığımız şey babaların ve annelerin evlatlarını sahiplenme şekilleri ve erkeklik algılarıdır. Bir kadın (Damla Pehlevan), hiçbir şeyden haberi olmayan kocasını (Sedat Kalkavan) sebepsizce yatağından çıkarak terk eder. Şunu sorgularız “aşk beraber yaşamak için yeterli bir sebep mi?”. Hayali çocuklara sahip olmaları sayesinde ve bunu da terapistlerinin önerileri ile yapan bu sayede de evlilikleri ayakta kalabilen çocuksuz bir çift (Sedat Kalkavan ve Neriman Uğur), sosyal bir etkinlikten eve döndüklerinde onu kaybetmekle suçladıkları bir bebek bakıcısı (Melek Ceylan) tutar. Bu sefer sorguladığımız şey ise bir aile hayatının nasıl ayakta kalabileceğidir. Hamile, zihinsel engelli bir kız hikayesi ise oyundaki en dokunaklı hikayedir bence. Oyun kişisi olan tip kürtaja rıza göstermeyi kararlı bir şekilde reddeder. Doktoru ısrar etse de kız itirazında kesin kararlıdır. Bu da hem çatışmayı hem de dramatik yapıyı oluşturur bize. Kişilik haklarını , kişilerin şahsi alanlarını ve özgürlüklerini sorgularız bu sefer de. Bir gelin (Asiye Dinçsoy), damadın (Sedat Kalkavan) dört kız kardeşinin her biriyle flört ettiğini keşfettiğinde, aşk ilişkilerinin panoraması oluşur. Oyuna genel olarak hakim olan trajik yapı saf komedi alanına girer. O kadar trajedinin içerisinden izleyiciyi kahkahalara boğarak onlara komedinin zirvesi yaşanır. Gürültülü ve komik bir tartışmanın ardından ortalık karışır ve kadın evlilikten vaz geçer. Kayıt memuru çifti asla oyunun içerisinde asla göremeyiz. Ne olduğunu söylemeyeceğim ama sonu da sürprizli biter. Burada çok sorgulanacak bir şey bulamadım çünkü daha eğlenceli olsun diye yazılmış bir hikayedir bu. Ama gerçekten de çok komik, çok eğlencelidir. İzlerken gerçekten karın kaslarıma giren ağrıyı hissettim.
Oyunun içerdiği tüm hikayeler bu anlattıklarım değildir elbet. Dahası da var. Bunlar benim aklımda kalanlar. Bence gidip hepsini yerinde görmeniz gerekiyor. O yüzden de daha hikayelerden bahsetmeyeceğim.
Oyun düşünüldüğü zaman veya başka bir Moda Sahnesi prodüksiyonunu izlerken de aklınıza takılacak olan beklentilerden bir tanesi tiplerin/karakterlerin üstlendikleri toplumdaki statü ve ahlaki değerleridir. Daha da önemlisi bunların belirsiz oluşudur. Diğer oyun yorumlarında/uyarlamalarında karakter olarak üretilmiş ancak bu oyunda tip olarak kalabilmiş oyun kişilerinde bu değerler belirsiz de olsa hepsi tek başlarına bu değerleri üstlenebilme çabası içerisindedir. Daha basit bir tanımla ellerinde yeterince belirgin olmayan değerlere sahip çıkmak hatta belirgin olmayan bu değerleri belirgin kılmak için çaba sarf etmektedirler.
Hislerine en çok tanık olduğumuz ve tanıdığımıza inandığımız ya da kendimize benzetip özdeşlik kurduğumuz karakter/tip leri iyi ya da kötü diye ayırmayız. Özellikle bu oyunda sonunu az çok tahmin edebildiğimiz(Sürpriz sonlu hikayeler de mevcut) hikayeleri sonucunu bildiğimiz halde bizi her izlediğimizde tekrar tekrar heyecanlandıran bir spor müsabakasını izler gibi izleriz.
Yazar Pommerat oyun içerisinde izlediğimiz tiplere çeşitli diyalog alanları yaratarak onların birbirleri arasında iletişim kurmalarını sağlamış. Bu yaptığı şeyin neticesinde de gerçek hayatta olduğu gibi tiyatro oyununu içerisinde de birbiriyle ilişiksiz ondan fazla hikayeyi birbiriyle kaynaştırır.
Oyun içeriğindeki on küsür hikaye, izleyiciye anlatılan didaktik öğretiler olmaktan çok(aslında kesinlikle öyle değildir) hayatın gerçeklerini daha gerçekçi bir yöntemle kabullenme ve yargılarını buna göre yapmayı sağlar izleyicide.
Anlarız ki yazarın hayata bakışı da bu temel üzerine inşa edilmiştir(diğer işlerini okumadan/izlemeden ezbere bu çıkarımı yapabiliyorum). Tiyatro-edebiyat anlayışı ve gelecekte imzasını atacağı eserleri de bu yöntemle gelişecektir.
Tiyatroda olsun sinemada olsun geçmiş dönemlere dair bir şeyler izlemeyi severken çağdaşa yönelik eserleri daha az cazip buluyoruz. Çünkü zaten her gün canlı canlı izlediğimiz hikayeler oluyor da ondan. Ama bana kalırsa geçmişi yorumlayabilmek adına gününü de çok iyi anlamak gerekiyor. Bu eser de günümüze, çağdaş yaşama dair çok güzel ve çok da gerçekçi hikayeler sunuyor bizlere. Ayrıca içerisinde bir iki tane de abartı, absürd hikaye de barındırıyor.
Günümüze ait değerlerin neredeyse tamamını “İki Kore’nin Birleşmesi” ‘ndeki hikayeler içeriğinde barındırmaktadır. Fakat ben hangisi daha iyiydi hala daha karar veremedim. Zaten oyuna girdiğinizde hepsini arka arkaya izleyeceksiniz. Onun için bir an evvel gidip izlemenizi kesinlikle öneriyorum.
Oyun Moda Sahnesi’nin kendi prodüksiyonlarından. Auteur pozisyonda Fransız yazar, yönetmen Joël Pommerat tarafından kaleme alınmış. Yönetmeni Moda Sahnesi’nin bir çok oyununda imzası olan Kemal Aydoğan. Her ay değişik günlerde ve seanslarda (bazı günler çift seans olarak) Moda Sahnesi’nde oynamaya devam ediyor. Ayrıntılı bilgiyi Moda Sahnesi’nin sayfasından alabilirsiniz. Ne kadar birkaç sezon oynayacağı apaçık belli olsa da bence kesinlikle bu sezonda kaçırmamanız gereken bir oyun bu.
(*) Oyunu Moda Sahnesi’nde 17.12.2023 16:00 seansında izledim.











Oyunun Künyesi Yazan: Joël Pommerat Yöneten: Kemal Aydoğan Çeviren: Mine Çerçi Sahne Tasarımı: Bengi Günay Işık Tasarımı: İrfan Varlı Piyano – Şarkı Düzenleme: Damla Pehlevan Kontak Doğaçlama Çalışma: Dilan Yoğun Oynayanlar: Neriman Uğur, Levent Tülek, Sedat Kalkavan, Asiye Dinçsoy, Reyhan Özdilek, Melek Ceylan, Damla Pehlevan Asistanlar: Mesut Karakulak, Ayşe Sinem Kayır Sahne Tasarımı Asistanı: Cansu Uygun Yapım Asistanı: Eren Evren Oyun Fotoğrafları: Orçun Kaya Topluluk: Moda Sahnesi Tür: Trajedi, Dram Seanslar Afiş