Benim için dans performansları üzerine yorum yapmak ya da yazmak zor ve korkutucu olmuştur daima. Bu sebeple büyülendiğim ve ilk defa dans performansı üzerine yazmam adına bana cesaret verecek bir eser çıkardıkları için MAD Dance Theatre ekibine sonsuz teşekkürlerimi sunup yazıya öyle başlamak istiyorum.
“Bir yere ait olamama hissi” anlamını taşıyan Monachopsis çoğumuzun, belki de hepimizin, zaman zaman derinden hissettiği ortak duygularımızdan biri. Eserin daha başında yapısını böyle bir ortaklık ve içten içe çok iyi bilinen bir his üzerinden inşa etmesi, fark etmesek dahi bir adım yaklaşmamıza sebep oluyor; çünkü bizde olan ya da bize benzeyen daha da yaklaştırır bizi kendine, bu tanıdık olma durumu çoğunlukla bilincimizde gerçekleşmez ama derinlerde bir yerde biliriz. İşte Monachopsis tam olarak içimizin derinliklerine sesleniyor!
Eserde her bir dansçı bütün çabasını ortaya koyuyor ve izlemesi son derece zevk veren bir bütün oluşuyor. Özellikle ortak bölümlerde her bir dansçı Monachopsis’in ayrı bir katmanını gözler önüne seriyor; bu sebeple izleyicide eseri birkaç kere izleyip her defasında ayrı bir dansçıya odaklanma isteği uyandırıyor. Ortak bölümlerin yanında solo kısımlar bu “ait olamamanın” kendini hayatın bambaşka yerlerinde gösterdiğini bize anlatıyor; her parçada tanıdık bir şeyler bulmaya devam ediyor ve sezgisel olarak kendi hayatımızdaki Monachopsis anlarıyla paralellik kuruyoruz. Toplumsal olarak içinde bulunduğumuz gruplar, ikili ilişkilerimiz, etki edemediğimiz durumlar ya da akla gelemeyecek sayısız koşul aidiyet hissini sarsabilecek kadar güçlü olabilir.
Bilinçli mi yapılıyor bilmiyorum ama müziğin ön planda olmamasından ve seyircinin sahneye çok yakın konumlandırılmasından dolayı sanatçının nefesleri başta olmak üzere bütün çabasına yakından tanıklık etme fırsatınız oluyor; bedensel ve ruhsal olarak kendini böylesine ortaya koymanın tamamen fiziksel ve eser adına olduğunu biliyoruz ama yine derinlerde bir yerde bu canhıraş çabayı tanıyoruz, ait olmak isteme çabasının ta kendisini bütün gerçekliğiyle izleme şansı yakalıyoruz.
Seyircinin sahneye yakın konumlandırılmasından bahsetmişken bunu biraz daha açıklamak isterim; seyirci, perdenin önünde duran sahnenin geri kalan üç tarafını çevreliyor. Bu durumu alanı daraltmak için kullanılan bir hamle olarak yorumladım çünkü biliyoruz ki ait hissedilmeyen koşullarda her şey üzerimize gelip bir yabancı olduğumuzu haykırır.
Ortak bölümlerde bu haykırışın yalnızca seyirci tarafından değil dansçılar tarafından yaratıldığı da görülmektedir; bütün dansçıların bir arada olduğu, uyumlu ve uyumun “Şu an, bu arada Monachopsis kırılabilir mi?” sorusunu getirdiği anlarda dansçılardan biri uyumu bozarak bir çatlağa sebep oluyor. Bu çatlak ya bütün diğer dansçıları da içine alarak derin bir kırılmaya dönüşüyor ya da çatlağın sahibi ne kadar çabalasa da o düzensiz düzene tekrar dahil olamıyor. Bu sahnelerden sonra Monachopsis’in mikro ya da makro boyuttaki insan ilişkileri ile çok yakın bir bağı olduğu hissi de tekrar canlanıyor zihinlerimizde.
Eserin sonunda bir kriz anı seyirciyi bekliyor, oyunun tümünde olduğu gibi finalde de o tanıdık his karşılıyor bütün izleyiciyi; ait olmak için gösterilen bunca çabanın boşa gitmesi ve Monachopsis’in bütün gücüyle orada kalması bir öfke ve hayal kırıklığı tufanını da içinde barındırıyor.
Monachopsis’i iki kere izleyebildiğim için kendimi şanslı sayarım, bu yazıyı sizin için sezonun son oyunundan sonra yazabildim; önümüzdeki sezon fırsat bulan izleyicilerin en az bir kere gidip bize özel sandığımız, içinden nasıl çıkacağını bilemediğimiz hisler ve durumlarda yalnız olmadığımızı hatırlamalarını tavsiye ederim. MAD Dance Theatre ve Monachopsis ekibine sezon boyunca verdikleri emeğin güzel şeylere vesile olduğunu söylemek istiyorum, alkışları bol olsun!
Vakit ayırıp okuduğunuz için siz değerli okuyuculara da teşekkür ederim.
Monachopsis’in eser olarak uzun ömürlü olması ve kendimize, ait hissedeceğimiz anlar ve insanlar biriktirerek Monachopsis’in bizi böylesine sarsmaması dileğiyle…
Oyunun Künyesi Konsept ve Koreografi: Mert Bozkurt Repetitör: Damla Şenses Müzik ve Ses Tasarım: Berkan Başaran Konsept Danışmanı: Onur Gazdağ Işık Tasarım: Ömer Matei / Yasin Emre Kurtaran Tasarım: Barış Ergüzel Dansçılar:Ataberk Dürgen,Barış Sezen Sezgin,Burak Fırat Akpolat,Doğa Arıdoğan,Efe Çolak,Gülce Güçer,İzem Akbal,Selin Doğan,Venüs Tepe Tür: Seanslar Afiş