Tüm ekibe beni kırmadığı ve aslı çok uzun olan ama siz okuyucu için kısaltılan bu söyleşide yer aldığı için ayrıca çok teşekkür ederim. Aralarındaki sahne arkası uyumunu gördükten sonra, cevapları kolektif olarak onayladıkları hissi ile ekip olarak verdiklerini düşünmekte bir beis görmüyorum. Karşılıklı sohbetimizden bir kesiti aşağıda sizlere sunuyorum:
Soru:Peer Gynt hem çok eğlenceli hem de çok zorlayıcı. Hayli de eski bir oyun. Özellikle bu oyunu seçme sebebiniz nedir?
Ekip: Öncelikle hepimize bir şekilde dokunmuş ve gönlümüzün attığı bir oyun tercih etmek istedik. Ayrıca, Par Tiyatroyu kurarken kendimize “Nasıl oyunlar yapalım? Bizim yolumuz nasıl olsun?” diye sorduk. Kararımız şu yönde oldu; oyunlarımız ya Türkiye prömiyerini yapsın ya da sahnelenmemiş metinleri ve halleri ile yeni şekillerde, bazen klasikleri dahi oynayalım istedik. Son olarak, derdi olan bir komedi olsun, hatta komedi yoksa bile biz derdi yerinde tutarak, komedi katıp yapalım istedik. Bu şekilde Peer Gynt sahne açılışı ile ve tüm bu saydıklarımızla birlikte, iddialı olmasıyla ayrıca bizi cezbetmiş oldu.
Soru:Oyunun dünyada oynanmış örneklerinde çok ciddi prodüksiyonlar var. Devasa sahnelerde, büyük ekiplerle oynuyor. Bir gün büyük bir prodüksiyon ve sahnede tekrar canlandırma gibi bir hedefiniz ya da hayaliniz var mı?
Ekip: Eski metinlerin üslup ve biçim olarak yenilenip ortaya konulmasını daha güzel buluyoruz. Zaten yapılmış olan, büyük prodüksiyonlu ve metne bire bir sabit kalan çok da güzel versiyonları mevcut olsa dahi, bu hali ile oynamaktan hayli keyif alıyoruz. Biz bu oyunu kumpanyanın içinde olması ile minimal bir prodüksiyonla (Not: Aslında o kadar da minimal değil emin olunuz. Gidenler anlayacaktır.) birlikte ön gördük. Yaklaşık 150 kişinin izleyebileceği bir oyun olarak düşündük.
Soru:Oyun uzunca, tabii siz özellikle “Peer Gynt Düzenleniyor” olarak yaptınız. Özellikle seçtiğiniz kısımları seçmek hayli zorlayıcı olmalı değil mi?
Ekip: Oyun çok uzun ve dünyadaki örneklerine bakınca 5 perde 4-5 saat süren versiyonları mevcut. Mümkün olduğunca kısa ve aslında 1,5 saat civarı olsun diye düşünmüştük. İnsanlara çok uzun şeyler izletmenin zorluğunu bilerek karar verdik. Kumpanya gibi yaptığımızda, geçişleri ve şakaları ile mecburen biraz uzatmak durumunda kaldık. Metnin düzenlenmesi son güne kadar devam etti. Hatta kendi aramızda yaptığımız paylaşımlarda metni düzenlerken “Peer Gynt-Düzenleniyor” şeklinde yazmıştık dosya adına. Ve günün sonunda ismi de bu ironiden çıkmış oldu. En büyük kaygımız Ibsen’in metnini yargılamaktı ve izleyicinin “Peer Gynt deli!” demesini istemedik. Sonuçta, iki perde ve mümkün olduğunca ana yazımın ruhunu, dokusunu koruyacak şekilde seçimlerimizi yaptık.
Soru:Ana metin; insanı çok doğru analiz etmekle birlikte, günümüz toplumu tarafından sert bir şekilde yargılanacak sınırlarda dolaşıyor. Özellikle birkaç sahne, oyunun tamamını anlayamayan ya da izlemeyenler için rahatsız edici olabilir. Sizleri ön yargıları ile sert eleştirilere maruz bırakabilirler. Bununla ilgili neler düşünüyorsunuz?
Ekip: Amacımız bir direniş ya da hassas noktaları kırmak yerine eleştirisel bir yaklaşım ile kendisini ararken kaybolan ve kendini bir anda insanları kandıran bir hale gelen birini anlatmaktı. Burada eleştiri bir imgeden çok, onun taklidini yaparak kendini putlaştıran birini ve onun bu kandırmasına put muamelesi yapan insanları anlatıyor. Sahnenin devamında detaylı bir şekilde anlıyorsunuz. Kısaca, derdimiz inançlarla değil ve vermek istediğimiz mesajı aslında hatalı olan bir şeye veriyoruz. Sahnedeyken aldığımız tepkilerin neredeyse tamamı da doğru alanda kaldığımızı kanıtlar nitelikte.
Soru:Tekrar düzenlenme kısmından bahsedecek olursak, burada yönetmen, oyuncu ve uyarlayan Batuhan’ın emeği çok büyük, hakkını verelim. Ama anladığım kadarı ile hayli doğaçlama ve sanki her karakterin kendisini yarattığı sahneler mevcut. Burada yönetmen-oyuncu sınırlarında bir farklılık mı mevcut?
Ekip: Kolektif bir çalışmanın ürünü olarak bunlar ortaya çıktı. Burada yönetmenin yaklaşımı çok şey kattı oyuna. Oyuncu bu şekilde çok iyi hissediyor ve özgüvenle birlikte kendini yönetmenin kurduğu hayali dünyanın içinde daha rahat buluyor.
Batuhan Gelener: Eski tip oyun yönetme yaklaşımını değiştirmek istedim burada. Bu şekilde oyna, böyle konuş ve böyle dur gibi yönlendirmeleri biraz daha geniş sınırlara ve çokça oyuncuya bırakmak çok iyi sonuç verdi. Tabii ki bir çerçeve mevcut, fakat bu çerçevenin içinde oyuncuda çok keyif alacak alanlarda özgürce hareket ediyor.
Soru:Ibsen yazarken erkek hegemonyası bir dünya yaratmış, o dönem ve belki de hala geçerli olan bir dünya bu. Bu eleştirisel dünyada çokça kadın karakteri mevcut. Bunların tamamını erkek bir oyuncu kadrosu ile yapmanızın, hiç kadın oyuncu tercih etmemenizin bir sebebi var mı?
Ekip: Özellikle bir tercih yok. İlk oyun yapma niyetimiz varken henüz Peer Gynt söz konusu değildi. Oyunda çok kadın karakter mevcut ve bu şekilde renkli olacağını düşünmekle birlikte, illa böyle olsun diye çaba sarf etmedik. Biz kadronun çoğunu belirledikten sonra aslında bu oyunda karar kıldık. En önemli ve kritik gördüğümüz nokta herhangi bir cinsiyete gönderme yapmadan bu işi yapmak istedik.
Soru:Burada aslında alt metinde bu erkek hegemonyasını eleştiriyor Ibsen. Görüyoruz ki Peer Gynt ‘ün tüm yönlendirmesi kadınlarla başlıyor, o hayali yolculuklarına ilk kadınlarla çıkıyor. Güç arka planda kadınlarda. Oyunda bu mesajı vermeyi amaçladınız mı?
Ekip: Ibsen’in toplumsal eleştirileri çokça var. Kadınların ikinci planda sıkıştığı, sıkıştırıldığı derdine de sürekli dokunmakta. Hatta “Ibsen’in Sıra dışı Kadınları” adında bir tez/analiz mevcut. Biz bu mesajları es geçemezdik. Bu sebeple hiçbir sahnede kadınlarla dalga geçilmiyor. Cinsiyetten ziyade sosyal durumlarını oynamak istedik ve bunu sahnelemeye çalıştık. Laubali bir cinsiyet komedyası yapmak yerine zaten kadınların verdiği mesajlarla etki yaratan bir hal almasını istedik.
Soru:Oyunda bizden çok hikâye var, kültürel olarak bize yakın. Parmak kesip askerlikten kaçma gibi bir sahne dahi var. Metinde mevcut olan bu benzerliği, biraz daha siz arttırdınız sahnede. Özellikle sizi buna iten ne oldu?
Ekip: Kumpanyanın bunu yapıyor olması yorumlarken bizi biraz rahatlattı. Yine de çok fazla alaturkalaştırmak istemedik. Belki kimse yadırgamayacak olsa dahi rahatsız etmeden bıçak sırtında hareket etmeye çalıştık bu kısımda. Bazı kısımları çok komik bulmamıza rağmen oyun dışında bırakmak zorunda kaldık bu sebeple.
Soru:Gölge oyunları, derinlik kullanımı mevcut. Hatta bazı sahneler üst düzey tebriği hak ediyor. Örneğin; Solveig’in bulunduğu son sahne bir natürmort tablo gibi. Gölge kullanımı çok eski bir teknik ve artık yeterince göremediğimiz kanısındayım. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ekip: Oyunda ışık ve gölge ile epik olma halini desteklemek istedik. Buna hizmet eden basit ama etkili detaylar kullandık. Tiyatro oyunu yaptığımızın bilincinde olarak müzik, ışık, hareket ve gölgeyi kullandık.
Soru:Birçok sahne aslında kompakt olarak çekilmiş. Bir anda tüm ekip dip dibe geliyor ve sahneyi daraltmasına rağmen geniş bir perspektif sunuyor. Özellikle bu daralmaların bir sebebi var mı?
Ekip: Sahnelerde sıkılaşmalar biraz Peer Gynt‘ün dünyasını ve dışlanmışlığını anlatıyor. Sahnelerde hep bir toplanma mevcut. Hatta daha uzun sahneleri bile daraltarak sıkıştırılmış topluluklar oluşturduk Peer Gynt‘in karşısında. Girdiği her dünyada ayrıksı halinin kabullenilmesinin kararını verecek bir mahkeme karşısına çıkarmış olduk. Zaten görüyoruz ki Peer Gynt‘ün annesi hariç neredeyse hiç kimsesi yok. Ve dahil olmak istediği alemlere de dahil olamıyor. Görüyoruz ki o alemin en güçlüsü ve en zenginiyken dahi onların içinde değil.
Soru:Peer Gynt efsanesine yazılan klasik müzik bestesi var. Bunu kullanmayı hiç düşündünüz mü?
Ekip: Farklı bir sahneleme biçiminde ikisi birleştirilebilir. Biz oyun içi haricindeki anonslardan dahi kaçınarak, ortam seslerini kendimiz verdik. Şarkıları kendimiz söyledik. Hoparlör ve bilgisayarı minimum kullanmaya çalıştık. Bu, kumpanyanın epik ve natürel kısmına bir bakış açısı aynı zamanda.
Soru:Tiyatronuz prömiyeri bu oyunla yaptı. Malum, bizler de ister istemez alaturkayız biraz, nazar boncuğunuz şurada dursun. Neden ismi “Par Tiyatro”?
Ekip: Par; tiyatrodaki en basit ışık anlamına geliyor. Kulakta çok güzel tınlamakla birlikte akılda kalıcı olduğunu düşündük. Yurtdışında bir turne olduğunda kolay telaffuz edilmesi mümkün. Ama bizim asıl kabul ettiğimiz anlamı, İngilizce ‘de “Eşit” alt anlamı var. Oyuncusundan, ışıkçısına, sahne önünden arkasına kadar herkesin eşit olduğu bir tiyatro bizim düsturumuzu mükemmel yansıtıyor.
Kapanış
Böylece bu efsaneyi incelerken elimizden geldiğince bir izleyici gözü ile gördüklerimizi tarif etmeye çalıştık. Yer alan birçok açık ve üstü kapalı mesaja yer vermeye fırsat dahi bulamadık. Kendini arayan hayalperest bir adamın yolunu aydınlatalım derken, yoldaki detaylarda kendimizi kaybetmemizde şaşılacak bir durum yok.
Ibsen’in her halini farklı açıdan yorumladığı bu dünyayı, kumpanyanın “Düzenleniyor” u ile görmek hayli keyifli. Sfenksten tutun, doğuda bir peygambere, daha batıda cinlere, daha başka yerde eğrilik ve şeytana göz atmak, bunu da 2 saat içinde yapmak isterseniz bu oyuna gitmenizi tavsiye ederim.
Oyunun Künyesi Oyuncular: Alperen Aldanmaz, Bekirhan Ak, Bora Akın, Can Çelik, Egemen Topcu, Batuhan Gelener Yazar: Henrik İbsen Uyarlayan/Yönetmen/Müzik: Batuhan Gelener Yardımcı Yönetmen: Ekin Kıvanç Kavurma, Fırat Kırca Kostüm Tasarım: Elanur Yıldız, İnci Oğuz, Öykü Çakmak Afiş Tasarım: Aytuğ Erdil Işık Operatörü: Ege Erkal Sahne Amiri: Uğur Yıldız Süre: 2 Perde / 120 dak Topluluk: Par Tiyatro Seanslar Afiş