Shakespeare‘in sorunlu komedyasını yeniden sahneleme dürtüsünü anlayabilirsiniz. . Emine Ayhan çevirmenliğinde Hırçın Kız’ın son radikal yorumu Moda Sahnesi’nde Şirreti Evcilleştirmek ismiyle sahneye konulmuş. En iyi Shakespeare yorumu, satırlarının sanki bu sabah yazılmış olabileceğini bize hissettirmeli. Bu yapım onun oyununu pul pul değişen bir yılan derisi kadar canlı ve daha eğlenceli bir hale getiriyor.
Başroldeki çiftimizde, aralarında herhangi bir heyecan veya öfkeyi ateşleyen en keskin sözlerin bile olmadığı, taklaya uğramış bir yumuşaklık var. Melis Birkan’ın itaatkâr Kate‘i kurnazdan ziyade şirretliği ile ön plandadır; Timur Acar’ın cazibesiz Petruchio‘su ise can sıkıcı derecede ezik ve varoş olarak yartılmıştır. Enerjik bir harekete en yaklaştıkları şey tuhaf Petruchio’nun elindeki yemeği Kate’e yedirecek gibi gösterip yedirmediği sahnedir.
Bazıları bu yorumun çok ileri gittiğini söyleyebilir ama bence yeterince ileri gitmemiş. Tüm zamirleri yeniden değiştirseniz ve kadınların hakim olduğu bir Rönesans dünyası hayal etseniz bile, büyük sorundan kaçamazsınız: eylemin fiziksel ve psikolojik tahakküme bağlı olması. Oyunun Petruchia‘yı sevimli bir havalı ve inatçı partnerine karşı tuhaf bir sevgi besleyen biri haline getirdiği itiraf ediliyor. Ancak yine de kocasının “benim malım, malım… her şeyim, karım bana itaat eder” dediği de duyuruyor, onu hâlâ duyusal ve uyku yoksunluğuna maruz bırakıyor ve daha da önemlisi, kalıcı bir evliliğin hâlâ “korkunç kurallara ve Hak üstünlüğü”. Bir kadının ağzından çıkan bu sözleri duymak biraz yıkıcı olsa da, bunun nihayetinde güçle ilgili bir oyun olduğunu hatırlatıyor.
Kate rolünde Melis Birkan’ın alışılmadık derecede yumuşak ve itaatkar bir Katherine olması geçmiş yorumlarda yaratılan oyun kişisi Katherine ile daha da zıtlaşıyor. Onun daha çok yıkıcı bir anarşist ya da en azından tedaviye ihtiyaç duyan hasarlı bir figür olabileceğini umuyordum.
Ama oyunu genel olarak ele aldığımız zaman bir bütün olarak oyunda bir tutarlılık var, bu da şüphesiz Moda Sahnesi gibi profesyonel bir sahne ve tamamen profesyonel bir ekip tarafından yorumlanmasının bir sonucu. Niyetler her bakımdan bulanıktır. Bengi Günay tasarımı olarak künyeye işlenmiş ancak sahnede tasarım adına görebildiğimiz tek şey geniş yuvarlak bir yatak. Sahne tamamıyla boş dekor adına hiçbir şey yok ve oyuncular boş sahnede oynuyor. ancak bu bence gerçekten güzel bir şey çünkü tüm oyun oyuncuların sahne performansının sırtında dönüyor. Yani sahneyi zenginleştirip seyirciyi cezbetmek adına yapılan hiçbir eylem yok. Daha öncesinde kayıttan pek çok National Theatre oyunu izlemiştim ve onların pek çoğunda izleyiciyi büyülemek adına yapılmış devasa sahne şovları, efektler, tasarımlar vardı. Oyunculuk yanı sıra izleyicinin ilgisi bu büyülü şovlara da kayabiliyordu. Ancak bu oyunda öyle bir şey yok izleyicinin tüm ilgisi oyuncuların performansları üzerinde oluyor.
Karakterler rol değiştirdiğinde fizik veya seste neredeyse hiç değişiklik olmaz. Hiç kimse aslında kimseye tepki vermiyor gibi görünüyor ve bazı şiirsel konuşmalar çok can alıcı. Yer yer kelime oyunlarına ve taşlamalara da yer verilmiş keskin şakalar, küfür ve argolar ve kaba talimatlar da mevcut. En önemlisi, eğer bu oyunu bugün sahneleyecekseniz, sonunu sunmanın akıllıca bir yolunu bulmalısınız oyunun künyesine baktığım zaman dramaturg ismini göremedim ama yönetmen Kemal Aydoğan ve çevirmen Emine Ayhan bunu becermiş. Shakespeare, Petruchio‘nun taciz benzeri hareketlerinin ve Kate üzerinde uyguladığı baskıcı eğitimin Kate‘in kadınların aşağılık olduğunu ve erkeklere itaat etme görevlerini kabul etmesine yol açtığı yönünde yazmış oyunun metnini. 2023’de tonu değiştirmek ya da tavır almak bir yönetmenin işi. Ama hayır, bu üretim ironik bir şekilde ileriden şarj oluyor. Kate rolünde Melis Birkan, hicivden eser kalmadan, “Kadınların bu kadar basit olmasından utanıyorum” dercesine feminist bir tutumda bulunuyor. Oyunu izlediğin anda Kate’in tutumu karşısında yanaklarımdan ve parmak uçlarımdan bıyıkların ve pençelerin filizlenmeye başladığını hissediyorum.

Melis Birkan, Kate’in cinsel teslimiyet havasına rağmen, etkilenmemiş bir tutumla yaptığı, Lord Hazretleri sayılan Petruchio’nun oyunu bırakmasından sonra elinden gelenin en iyisini yapıyor ve o da özgürlüğünü savunarak oyunu bırakıyor. Oyunun finalinde ise oyundan usanarak Petruchio rolüne büründürülmüş ama gerçek Adı Christopher Sly olan kişiyi vuruyor.
Gayet net ve anlaşılır olan alt olay örgüsü en canlı halindedir. Bianco’nun zarif eline sahip olmak. Oyunun başlarında Petruchio’nun da oyuna dahil olmak istediği yerde Tamer Karadağlı’ya bir taşlama var. “Oynayacak da kim oynayacak? Tamer Karadağlı mı oynayacak bu rolü” diyor Petruchio. Seyircinin kahkahasının ardından Petruchio’nun uşağı gibi rol yapan ve gerçekte evin sahibi olan karakter cevap veriyor “Efendim. Tamer Karadağlı oynayamaz. Malum kendisi çok yoğun, hani sürekli bakan ziyaretleri filan” . Ardından içinde “daşşak” kelimesi geçtiği bir yerde uşağına sinirleniyor Petruchio. “O ne biçim söz lan tiyatro sahnesinde!”. Ardından uşağı yanıtlıyor “Aman efendim sanki burası devlet tiyatrosu mu?” .Bunun benzeri taşlamalar ve argo sözler küfürler de bolca mevcut oyunun içerisinde ancak hiçbiri izleyiciyi rahatsız etmiyor. Hepsi yerli yerinde kullanılmış. Zaman zaman Petruchio küfrederken sesi kesiliyor ve sahnedeki diğer oyuncular “Bippppp” diyerek bağırıyorlar.
Prodüksiyon olarak devasa bütçelerin, devasa sahne tasarımlarının, günümüz pek çok oyunda kullanılan video yerleştirmelerin, üstün bir ışık tasarımının (ışık sadece yerli yerinde, gerekli olduğu kadar kullanılıyor) veya devasa prodüksiyonla yapılan sahne şovlarının kullanılmamasına karşın yine de yeterince güzel görünüyor. Zaten de dediğim gibi oyun, oyuncuların performansları üzerinde gidiyor. Oyun, Moda Sahnesi’nin büyük salonunda oynanıyor ve sahne Meydan sahne formatında tasarlanmış. Yani bilmeyenler için daha da açayım iki tarafa seyircilerin yerleşeceği tribün açılmış sahnede bu iki tribünün ortasında. Ve dediğim gibi sahne üzerinde yuvarlak geniş yataktan başka hiçbir dekor yok. Oyuncular sahneye sürekli salonun sağ ve sol tarafındaki boşluklardan girip çıkıyorlar, bu giriş ve çıkışlarda sahne dışından tiradlarını okuyarak da çıkıyorlar ve oyun esnasında zaman zaman sahnedeki yangın çıkışını da kullanıyorlar.
Bir de oyuna özel rap müzik üretilmiş. Eğer oyunu modern çağa göre yeniden canlandırmak istiyorsanız, baştan sona yeniden yazmanız gerektiğini ve bu çağda yaşatmanız gerektiğini düşünüyorum. Ama oyun yazıldığı dönemde yani 1500’lü yılların sonunda geçiyor. Oyun her ne kadar ortaçağda geçse ve oyunda ortaçağda geçtiği gösterilse de oyun günümüze çok güzel uyarlanabilmiş. Yine de, prodüksiyon için gösterilen onca özene, oyun için onca çalışmaya rağmen, bu yapımdan aydınlanmış olmaktan ziyade gülmekten karın kaslarımda oluşan ağrılar ile ayrıldım. Öyle ki Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri’nde Timur Acar’a Yılın Komedi Erkek Oyuncusu ödülü verilmiş. Şimdiye kadar oyunla ilgili görüşlerimden bahsederken içerisinde bahsetmedim ama oyun gerçekten de çok komik.
Oyun ne kadar dramatik tiyatro geleneğini ortadan kaldırmamış olsa da zaman zaman oyuncular küçük de olsa seyirciler ile iletişime geçiyor. 4. Duvarı yıkmak olarak veya epik tiyatro olarak düşünmeyin oyun bariz bir dramatik tiyatro örneği, kesinlikle interaktif tiyatro da değil. Ama zaman zaman oyuncu seyirciye dönüp diğer oyuncuyu alkışlattırıyor ve Petruchio rolünde “Timur Acar” sonlara doğru oynamak istemediğini söylediğinde seyirciye “siz de bir şey söylesenize ya bir saattir burada beraber gülüp eğleniyoruz” diyor.
Shakespeare’nin orijinal oyununu bilmeyenler için kısaca özetliyeyim. Oyunun başında bir zengin sarhoş bir varoşu ortadan kaldırır, bu da makul bir şekilde uyandığı zaman tüm bu yaşadıklarının bir rüya olduğunu düşündürür ona. Ona özel bir komedya gösterisi hazırlatır. Ama ne var ki o da özenir ve oynanan komedyaya dahil olmak ister. Komedya içerisinde cazgır bir kadının evlendikten sonra kocası tarafından evcilleştirilmesi anlatılıyordur. Oyunda esas izleyeceğiniz ise oyun içinde oynanan oyundur.
Oyun boyunca aklıma takılan şey ise, fiziksel istismarın ve finansal fırsatçılığın neden kadınlar tarafından erkeklere göre daha sevimli olduğunu hiçbir zaman eleştirmediğidir.
Katherina‘nın uygarlığı ya da evcilleştirilmesi düğün gününe kadar tam anlamıyla başlamaz. Katherina, Petruchio‘nun asi davranışından dolayı utandığında, bu izleyicinin Katherina‘nın kişisel düzeyde savunmasızlığının gördüğü ilk işarettir. Asiliği onun vahşi ruhunun parçalandığının işaretidir. Ağlamak yerine keskin mimikler, tiradlar gösterir seyirciye. Bu tepki uygarlık sürecindeki utandırma yöntemi olarak açıklanabilir. Toplumsal utanç, Katherina‘yı uygarlaştırmanın ilk adımıdır. Düğünler, özellikle kadının statüsünü koruyan halka açık törenlerdir; Kate‘i toplum içinde utandırmak, böylece onu medenileştirmek için bir evcilleştirme aracı olarak kullanılır. Her ne kadar kurnaz bir üne sahip olsa da, evleneceği adamın geç ve utanç verici gelişi nedeniyle bir kadın olarak statüsü ilk kez kamuoyunda utandırıldığı düğün günüdür. Bu onun toplumdaki rolünün ve aynı zamanda kadın olarak rolünün utandırılmasıdır aslında.
Oyunda Petruchio’nun kurnaz Kate‘i evcilleştirmenin bir sonraki adımı özel bir alandır. Evsel veya kadınsı alan olarak kabul edilen özel alan, Petruchio’nun Katherine’in davranışını kontrol etmek için politika taktiklerini ve insansal ihtiyaçları kullandığı yerdir. Genellikle manastırlarla ilgili olan çilecilik taktiklerini kullanır. Kate diğerlerinden izole edilmiş ve yiyecek ve uykudan mahrum bırakılmıştır. Bu, Kate’i fiziksel olarak taciz etmek zorunda kalmadan, onun davranışları üzerinde kontrol sahibi olmasına yardımcı olur. Her ne kadar Petruchio bu davranışının özel bir nezaket Kate’i özel olarak tedavi etmek olduğunu ileri sürse de, özel hayata ilişkin feminist görüşlerin farkına varıldığında daha da fazla insanlık dışı olduğu ortaya çıkar. Nezaket ve çilecilik Rönesans’ta bile yakından ilişkilidir. Her ne kadar yeni Rönesans ruhu bağlamında manastır yaşamı daha az popüler olsa da, onunla ilişkilendirilen değerler aynı kaldı.
Oyunun bu noktasında Kate‘in hayatta kalabilmek için toplumsal rollere uyması gerektiği açıktır. Petruchio‘nun taktikleri sayesinde Kate aç, yorgun ve yalnızdır. Medeniyete ve kamusal alana yeniden girebilmek için iradesini Petruchio‘ya sunmak zorundadır. Petruchio, Kate‘in bedenine hakim olurken ruhuna da hakim olur ve daha nazik daha itaatkar bir Kate ortaya çıkmaya başlar. Petruchio‘nun, Kate’e ilk kez kötü muamele etmesini izlerken bu, Katherina‘nın toplumdaki diğer insanlara karşı ilk kez sempati gösterdiği ve kendisi de kurban rolünü üstlenmeye başladığı zamandır. Shakespeare, kadını daha zayıf, daha sempatik ve kurban olarak gören ataerkil varsayımlarla oynuyor ve aynı zamanda onu uygarlaştırıyor.
İzleyici, Petruchio‘nun başarısının ilk tadına, evde ve evin akabinde evlerinden başka bir düğüne, Bianca ve Lucentio‘nun düğününe giderken ulaşır. Kate’in evde tedavisinden bu yana ilk medeniyet adımıı olacak. Oyunun sonlarında Petruchio, Kate’in itaatinin bir testi olarak ayın güneş olduğunu iddia ediyor. Katherina, gün ışığında seyahat ettikleri için havanın güneş olduğunu söylerken haklı. Petruchio, geri dönüp eve dönmekle tehdit ederek Katherina‘nın itaatkar bir eş olduğunu söylemesini sağlayabilir. Tehdidin kullanılması ise yeni bir aile içi şiddet modeline gönderme yapıyor. Kate’in eş olarak yeni sosyal rolünü dayatma ve şiddet yoluyla da olsa kabul etmesi, ne kadar barbarca ve eşitsizlik çerçevesinde olsa da en azından toplum içinde toplumun medeni bir üyesi olarak Petruchio’nun başarısının göstergesidir.
Oyunun sonu, Katherine‘in düğünde utanmasından bu yana kamusal alanda resmi olarak yeniden ortaya çıkmasını gösteriyor. Oyundaki rolünü kadınların kocalarına itaat etmesini anlatan bir monologla bitiriyor. Bu Rönesans romantizminin kanıtı, Kate‘in baskın kocasına aşık olmadığının ama sadık olmak zorunda olduğunun farkına vardığının kanıtıdır. Katherina‘nın evcilleştirme süreci uygarlığının tamamlanması mıdır? Yoksa başka bir şiddet örneği midir. Orta Çağ’da özel hayatın idealleri olan evlilik, oyunun sonunda kamusal alanda sergileniyor. Böylece Kate herkesin önünde evcilleştirilir. Ancak daha az konuştuğu ve dilinin ehlileştirildiği göz önüne alındığında, Kate‘in yeni empoze edilen rolüne inanıp inanmayacağı tartışmaya açıktır. Ayrıca modern okuyucu/izleyici için bu medeniyete ulaşma şekli, fiziksel istismardır. Oyundan varacağımız sonuçta, Shakespeare’in Şirretin Evcilleştirilmesi komedisi doğası gereği karanlık hale gelir ve yalnızca Rönesans yaşamıyla ilgili sosyal konuların abartılmasıyla komedi olarak kabul edilir. Shakespeare’in oyunundaki tokat gibi görünen ve esprili diyalogları ortaçağda toplumsal cinsiyet rollerinin aşırı abartılması olarak ortaya çıkmıştır ancak bu yorum ile de özel olarak yerleştirilen günümüz Türkiye’sine ve günümüz Türkiye’sindeki tiyatro anlayışına yönelik taşlamalar, modern eleştiriler ile var edilmiş uygarlığın hicvi niteliğindedir.
(*) Oyunu Moda Sahnesi’nde 25.11.2023’te izledim.








Oyunun Künyesi Yazan: William Shakespeare Çeviren: Emine Ayhan Yöneten: Kemal Aydoğan Dekor Tasarımı: Bengi Günay Kostüm Tasarımı: Gamze Saraçoğlu, Asena Saban Işık Tasarımı: İrfan Varlı Afiş Tasarım: Kardelen Akçam Oyun Şarkısı: Aykut Karatay Oynayanlar : Melis Birkan,Timur Acar,Uluç Esen,Sedat Küçükay,Elif Gizem Aykul,Gürsu Gür,Çağlar Yalçınkaya,Ali Büyükkartal,Yasin Yürekli Asistanlar: Mesut Karakulak,Onurcan Çelebi Topluluk: Moda Sahnesi Tür: Komedi Seanslar Afiş