Sendrom – Fact Tiyatro

Fact Tiyatro, ilk oyunları Sipariş Listesi’nin ardından ikinci oyunları Sendrom ile seyirci karşısında! Oyunu izledikten sonra kendime birkaç gün süre tanıdım; oyunu güzelce sindirdim ve ben de karşınızdayım. Hadi başlayalım!

Tek kişilik bir oyun olan Sendrom, kendi hayat yolculuğunu anlatan bir kadının hikayesini konu alıyor; oyunun oyunculuğunu ise Dilara Vural üstleniyor. Oyunun içeriğine değinmeden önce Dilara Vural’ın performansından bahsetmek istiyorum. Son zamanlarda tek kişilik oyunlara alışsak da bence hala oldukça riskli bir alan, oyuncunun ve ekibin aldığı teknik risklerin yanında seyircinin oyunla kurduğu ilişkisi için de söz konusu olan riskleri kastediyorum. Herhangi bir şeye odaklanma süresinin oldukça azaldığı bu günlerde seyircinin odağının tek bir oyuncuda tutulabilmesi takdir edilmesi gereken bir durum, Dilara Vural da bunu hakkıyla yapıyor. Ankara’dan İstanbul’a uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından oyunu izlememe rağmen oyun boyunca gözümü oyuncudan bir an bile ayırmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Üstelik bu oyuncunun devamlı hareket halinde olması ile de sağlanmamış, oyunun büyük bir bölümünde oyuncu oturduğu sandalyeyi terk etmiyor. Seyirciyi tutan, hikaye ve Dilara Vural’ın karakterin içinde akışkan bir biçimde geziniyor oluşu; karakter seyircinin karşısında, bütün gerçekliği ile varoluyor ve oyuncu kendi benliğini görünmez kılmayı başarıyor.  Dilara Vural bu başarılı performansı ile Afife Tiyatro Ödüllerinde, Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı kategorisinde adaylardan biri.

Oyunculuğun ardından ışık ve dekor hakkında da bir şeyler söylemek isterim. Dekor, oyuncunun oturduğu tek bir sandalyeden oluşuyor, yani dekorsuz bir oyundan bahsediyoruz. Beni asıl etkileyen ise ışık tasarımı oldu; oyun, tabanı led panellerden oluşan bir platformun üzerinde oynanıyor. Anlatılan farklı mekanların ve duyguların atmosferi ise bu ledlerin değişmesi ile destekleniyor. Bu ışık tasarımı pekala da alıştığımız bir biçimde yapılabilirdi ama seyircide bu kadar kuvvetli bir his bırakabileceğini sanmıyorum. Karakter hayat hikayesini anlatırken tabiri caizse ayağının altındaki zemin yer yer kayıyor ya da değişiyor; ledlerden oluşan zeminin ise bu grafiğe paralel olarak değişip dönüşmesi, oyunun uyandırdığı hisleri ve yarattığı atmosferi oldukça kuvvetli bir noktaya taşıyor. 

Ali Haydar Tekperde.com
Yazar / Yönetmen / Sahne Tasarım: Ali Haydar Çataltepe

Son olarak oyunun metnine değinmek istiyorum. Açıkçası yazının başında belirttiğim birkaç günlük sindirme süresini tamamen metin için ayırdım. Bir yazarlık öğrencisi ve yazar adayı olarak metin bütün eğitim hayatım boyunca sorduğum soruları bana tekrar sordurdu ve bu sorular üzerine biraz daha düşünmemi sağladı, bu sebeple öncelikle oyunun yazarı Ali Haydar Çataltepe’ye teşekkür etmek istiyorum. Göze sokulmadan, altı kalın çizgilerle çizilmeden oyunun merkezine hafıza kavramı alınmış. Her zaman söylediğim gibi, oyunu izleyecek olan değerli okurlarımızın ilk defa karşılaşma hazzını zedelememek için fazla detay vermeyeceğim ama karakterin mesleğinin bu hafıza kavramı üzerinden seçilmiş olması da oyunun katmanlarını bir derece daha kuvvetli hale getiriyor. Metinle ilgili etkilendiğim bir başka durum ise ebeveyn ve çocuk ilişkisi üzerine söyledikleri oldu. Oyun, annesini ve babasını, özellikle babasını, anlatan karakterin gözünden anlatılıyor; fakat bunun yanında seyircilere anlatılan durumu ebeveynlik kavramı üzerinden tartışabilecekleri bir kanal da sunuyor. Birilerinin çocukları olarak çoğu zaman ebeveynlerin, ebeveyn olma bilgisine doğuştan sahip oldukları yanılsamasıyla hayata başlıyor ve bu şekilde devam ediyoruz; hata yapma paylarını ellerinden alıyoruz. Bu aydınlanmanın ardından ebeveynlerin hata oranının, çocuktaki “sendrom” yoğunluğu ile doğru orantılı olduğu yüzümüze vuruluyor. Bu ikilem arasında izlediğimiz oyunu tekrar tekrar düşünüyor ve sindirmek için zamana ihtiyaç duyuyoruz.

Seyircisine böyle bir düşünsel alan yaratırken seyir zevkinden de taviz vermeyen, üstelik seyircide derin hisler bırakmayı da ihmal etmeyen Sendrom ekibini ve Fact Tiyatro’yu içtenlikle tebrik eder, Ankara’da her oyunlarını merakla bekleyen bir seyircileri olduğunu belirtmek isterim. Yolları uzun ve açık olsun…

Vakit ayırıp okuduğunuz için siz değerli okuyucularımıza da teşekkür ederim.

Hafızalarımızda güzel anıların bol olması ve sendromlarımızın bizi acılar içinde kıvrandırmadan hayatı öğretmesi dileğiyle…

Oyunun Künyesi
Yazar / Yönetmen / Sahne Tasarım: Ali Haydar Çataltepe
Yardımcı Yönetmen: Veysel Fezail
Oynayan: Dilara Vural
Sahne Tasarım: Dilara Vural
Işık Tasarımı: Eren Uğurhan, Uğur Yıldız
Ses ve Efekt Tasarım / Müzik: Tunç Oğuz, Can Birben
Yönetmen Yardımcısı: Dilek Sağır, Arya Akkutlu, Şeyma Nur Özbakır
Fotoğraf: İdil Sezgin
Topluluk: Fact Tiyatro
Tür: Trajedi & Dram, Komedi
Seanslar
Afiş
Yağmur Şakoğlu
Yağmur Şakoğlu
09.09.2002 tarihinde Ankara’da doğdum. Bir hukuk kariyeri isteyerek geçirdiğim çocukluğum on dört yaşında, tiyatro hocamın kendi öğrencilik yıllarını anlattığı bir anda yeniden şekillendi. Bir hukukçu olmaktan ziyade sanatla dolu bir yaşamın bana çok daha uygun olduğuna karar verdim. Hocamın “Dtcf Tiyatro” diye bahsettiği okuluna henüz hiç görmeden vurulmuştum, benim için on dört yaşımdan üniversite sınavına kadar olan zaman yalnızca “Dtcf Tiyatroyu” kazanmak için verilen emekten ibarettir diyebilirim. Bütün bu sürecin sonunda istediğimi aldım; şu an size “Dtcf Tiyatro” Yazarlık Anasanat Dalı üçüncü sınıf öğrencisi olarak yazıyorum. Kendimi bildim bileli yaptığım yazma eylemini mesleğim olarak seçerek hayatıma devam ediyor, derin bağlarla bağlandığım tiyatroyla ilişkimi devam ettiriyorum.

içerik ekle

sitemizde yayınlanmasını istediğin haber, eleştiri ve değerlendirme yazılarını kolaylıkla yayınlayabilirsin

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz