Serkan Keskin oyunculuk hayatına doğup büyüdüğü şehir olan İzmit’te başladı. 1997 yılında ünlü tiyatro yönetmeni Işıl Kasapoğlu’nun genel sanat yönetmenliğinde kurulan İzmit Şehir Tiyatrosu bünyesinde açılan tiyatro kursunda başladı. Hocaları arasında Barış Falay, Zuhal Gencer, Melih Düzenli gibi tiyatrocular vardı. Kurs eğitiminin yanı sıra 1998-2001 yılları arasında İzmit Şehir Tiyatrosu’nun oyunlarında irili ufaklı roller aldı. İzmit Şehir Tiyatrosu’nda oyunculuk yaptığı sırada, tiyatro eğitimini geliştirmek için İstanbul’a yerleşti.
1999-2002 yılları arasında yine Işıl Kasapoğlu‘nun bölüm başkanı olduğu Akademi İstanbul tiyatro okulunda eğitimi aldı. Tiyatro eğitimini tamamladıktan sonra 2002 yılında kurulan Semaver Kumpanya’ya katıldı. Uzun yıllar bu grupta oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı. Serkan Keskin oyunculuk hayatı boyunca sinemada Yavuz Turgul, Zeki Ökten, Reha Erdem, Zeki Demirkubuz ve Onur Ünlü gibi yönetmenlerin filmlerinde oynadı.
Tiyatroda ise, William Shakespeare, Moliere, Bertolt Brecht, Max Frisch ve Abel Gonzales Melo gibi dünya tiyatro edebiyatının ve Orhan Kemal, Turgut Özakman, Sait Faik, Güngör Dilmen gibi yazarların eserlerinde rol aldı. Keskin 2011 yılında, TRT tarafından yayınlanan, Leyla ile Mecnun dizisindeki İsmail Abi karakteri ile daha geniş kesimlerce tanındı.
Aşağıda Serkan Keskin’in şimdiye kadar oynadığı tiyatro oyunlarını sizler için listeledik. İyi okumalar…
1İstanbul Mon Amour (Yönetmen)

İstanbul Mon Amour Işıl Kasapoğlu’nun yaklaşık 40 yıl önce tasarlayıp kaleme aldığı bir proje. Orhan Veli Kanık’ın ünlü İstanbul’u Dinliyorum şiirine nazire olarak düşünülmüş; İstanbul’un değişen kent kültürünü, seslerini, insanlarını, gündelik yaşamını şiirsel zeminle iç içe ve kontrast halinde sunan, bir tarafıyla romantik ve estetik, bir tarafıyla da patetik ve kaotik bir gösteri. Semaver Kumpanya, 40 yıl gibi kısa sayılabilecek bir zaman içinde, hızlı ve büyük değişimler geçiren İstanbul karşısında geçmişte kalmaya yüz tutmuş bu projeyi güncelleyerek, deyim yerindeyse, yeni sürümüyle izleyici karşısına çıkarıyor
2Nasreddin Hoca (Oyuncu)

Nasreddin Hoca, ülkemizde yaşayan insanının pratik zekâsını, espri anlayışını, hazır cevaplığını kısaca aklının işleyiş yollarını temsil eden keyifli bir halk kahramanı. Tiyatronun, edebiyatın, mizahın mutfağında çalışanlar için ise tükenmez bir esin kaynağı. Nasreddin Hoca, el kuklası, ipli kukla, gölge kuklası, gibi birçok kukla türünün ve kukla tekniğinin aynı mekânda kullanıldığı bir kukla gösterisi. Elli civarında kuklanın yanı sıra oyuncular da sahnede yer alıyor ve Hoca’nın hikâyelerini Işıl Kasapoğlu’nun dilinden seyirciye aktarıyor.
3Onikinci Gece (Oyuncu)

Onikinci Gece, Shakespeare’ in en bilinen oyunlarından. Kılık değiştiren insanların, karıştırılan ikizlerin, herkesin birbirine aşık olmasıyla karmaşıklaşan ilişkilerin komedyası. Günümüz dünyasına dört yüz yıllık bir metinden; aşka dair, insana ve yüzlerine dair, çıkar ilişkilerine dair göndermeler.
4Mem ile Zin (Oyuncu)

Topraklar değişse de, Ademler ve Havvalar destanların, oyunların ve kulaktan kulağa fısıldanan hikayelerin baş kahramanı olmuşlar. İster İngiltere saraylarında ister Anadolu’da, ister Mezopotamya’da geçen öyküleri, anlamlarından ve masalsılıklarından hiçbir şey kaybetmeden günümüze ulaşmayı başarmış. Mutsuz aşk öyküleridir çoğunlukla bildiklerimiz: Romeo ve Juliet, Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun ve daha bir çoğu. Hep kavuşamamanın, engellerle gölgelenen aşkın ve sevginin getirdiği acının öyküleridir bunlar. Kavuşabilenler yaşar aşklarını. Kavuşamayanlarsa destan olur, dolaşır dilden dile, ulaşır yaşamdan kitaba, topraktan sahneye. Nevruz’da iki aşk başlar, biri mutlu biri mutsuz. İkisi de aynı derecede seven iki çiftin öyküsü. Kaderinde birleşmek yazan Siti ile Tajdin mutsuz aşıkların öyküsünün satır aralarında kaybolur giderler. Onların birleşmesi Mem ile Zin’in ayrılıklarının vurgusu olur. İki sevgili acı dolu bir yaşamı mezarda birleşerek noktalarlar.
5Fırtına (Oyuncu)

Shakespeare Fırtına’da, 17. yüzyılın hemen başında gelenekselden moderne, aristokrasiden burjuvaziye, karanlıktan aydınlığa doğru yol alan bir gemiye benzetmişti dünyayı. Dünya artık global kapitalizme ve küresel sömürgeciliğe demir atmış gibi görünüyor. Fırtına, Shakespeare’nin metnini tersine çevirerek, bugünkü küresel dünyaya Semaver Kumpanya’dan yeni bir bakışı seyirciye sunmaktadır.
6Cesaret Ana ve Çocukları (Oyuncu)

Bir gün dünyada savaşlar bitecek, silahlar susacak diye umutlanır dururuz. İyi yürekli ve saf insanlarız çünkü. O zaman neden her gün bir yerde bir savaş patlak veriyor? Neden onlarca, yüzlerce, binlerce insan ölüyor savaşlarda ve neden biz iyi yürekli ve saf insanların sesi çıkmıyor hiç? Herkes iyi yürekli ve safsa, kötüler kim peki? Savaşı isteyenler kim? Bütün bunlar ne uğruna? Para mı, çıkar mı, iktidar mı, egemenlik mi? Peki bütün bunlar için savaşa değer mi? Bertolt Brecht Cesaret Ana ve Çocukları’nda tüm bu soruları yüzümüze bir tokat gibi vuruyor. Cevapları bulmak size kalmış.
7Bir İnfazın Portresi

Çağdaş İngiliz yazar Howard Barker’ın ‘’Bir İnfazın Portresi’’ adlı oyunu ile devam ediyor. Dilimize Ani Haddeler ve Yavuz Pekman tarafından çevrilen oyunun yönetmenliğini ise Zeynep Su Kasapoğlu yapıyor.16.yy.’da, İnebahtı Savaşı sonrası Venedik’te geçen oyun, ülkenin en önde gelen ressamı Galactia’ya devletin kazanılan zaferi ölümsüzleştirmek için bir tablo sipariş etmesiyle başlar. Galactia’nın gerek kadın olması, gerek yakın çevresi ve ülke koşulları, ressamın üzerinde ağır bir baskı oluşturur. Galactia için asıl zor olan ise savaşın bir kazananı olduğuna inanmamasına rağmen bir zafer tablosu çizmek zorunda kalmasıdır. Ressamla Venedik Cumhuriyeti arasındaki bu mücadelenin sonucu da en az savaşın kendisi kadar ağır olacaktır.
8Metot (Oyuncu ve Yönetmen)

Bir şirketin toplantı odası; iş görüşmesine gelen dört kişi, tüm hünerlerini ortaya koyup işi kapmak için gizem dolu çeşitli sınavlardan geçecekler.
İspanyol Jordi Galceran’ın 2003 yılında kaleme aldığı ve günümüz iş dünyasının acımasız yönlerini ortaya koyduğu bu oyun, yazarına dünya çapında bir ün getirdi. Semaver Kumpanya’nın sunduğu bu psikolojik gerilimi, nefeslerinizi tutarak izleyeceksiniz.
9Veriler (Yönetmen)

Veriler, bir İsrailli ve bir Filistinli polis memurunun, bir cinayeti çözmek için bir araya gelişini anlatıyor. Daha önce faili meçhul kalarak kapanmış bir cinayet dosyası, Amerika ve İsrail arasında yaşanan diplomatik ilişkiler sonucunda, iki memurun karşısına tekrar çıkar ve Yossi ile Halit işbirliği yapmak zorunda kalırlar.
Philip Arditti’nin Türkçe’ye çevirdiği bu üç kişilik oyun, iki düşman ülkenin polis memurunun bir cinayetin yanı sıra, savaşı, barışı, düşmanlığı, dinleri ve önyargıları sorgulamasını anlatıyor.
10Kuşlar (Oyuncu)

Aristofanes’in en bilinen oyunu ve dünya klasiklerinin en önemli eserlerinden biri olan olan “Kuşlar”, yazıldığı günden bu yana 2500 yıl geçmesine rağmen hem geçmişe hem de günümüze ışık tutmaya devam ediyor. Oyun, Atina devletinde yaşayan iki arkadaşın savaşlardan, adaletsizliklerden ve yönetimin keyfi tutumlarından bezerek, kendilerine yeni bir yurt aramalarıyla başlar. Ancak, bir ütopyanın peşine düşen iki arkadaş, hayalini kurdukları yeni düzende, kendi kaçtıkları tuzaklara düşmekten kurtulamazlar.
Semaver Kumpanya’nın yeni “Kuşlar” yorumu, komedyanın özünde bulunan taşlama, doğaçlama, satirik tavır, müzik ve dans kullanımı gibi unsurları, bize ait geleneksel komedi türlerindeki karşılıklarıyla yeniden ele alıyor.
11Cimri (Oyuncu)

“Dünyadaki insanların en az insan olanı; yeryüzündeki canlıların en katı yüreklisi, pintilerin en pintisidir. Onun sevmesinden kuru, onun okşamasından kısır bir şey olamaz. Vermek öylesine zoruna gider ki, selam bile vermez kimseye, onu bile alır; yalnız alır…”
Böyle betimliyor onu tanıyanlar Cimri’yi… Kimdir bu Cimri? Gerçekten de dedikleri kadar acımasız, katı yürekli, pinti ve kötü müdür? İnsan doğuştan mı böyle olur? Sadece yazılmış bir karakter midir? Etrafımızda var mıdır böyleleri? Nasıl bir şey olurdu böylesi bir insanla yaşamak? 17. yüzyılda yaşamış Fransız komedya yazarı Moliere’in ünlü eseri Cimri’de belli bir zümreye bakmakla bir genelleştirmeye bakmak arasındaki pencereden birçok insanın ve ailelerin iç ve dış yapısına bakacak, garip rastlantılara tanık olacaksınız.
12İçerdekiler (Oyuncu)

“Ah şu dışardakiler! Demek hiçbirinde akıl yok bunların, aklın şu kadarı yok. Yapmacık bir düzenin içinde kuklalar gibi oynayıp duruyorlar…”
İçerde olmak ile dışarda olmanın farkı nedir? Gerçekten özgür olmak ne demektir? Ya kişi içerdeyken de dışarıya çıkmanın bir yolunu bulursa?
Ya dışardakiler, kendi doğruları ve kendi inandıkları içinde tutsaksa?
345 gündür içerde ve suçu henüz kanıtlanmamış bir mahkum…
345 gündür mahkuma suçunu itiraf ettirmeye çalışan bir komiser…
345 gündür süren bir yok olmama mücadelesi ya da bir zalime dönüşme hikayesi…
Ya bir 345 gün daha…*
*Oyun, polisin tevkif kararı olmadan herhangi bir kişiyi süresiz olarak tutuklu bulundurabileceği bir ülkede geçmektedir.
13Semaver ve Kumpanya (Oyuncu, Yardımcı Yönetmen)

Tarihin neresinde dururlarsa dursunlar, hayatta istedikleriyle uğraşan, istedikleri için savaşan insanlara dair küçük bir öykü…
14Akşam Yemeği (Oyuncu)

15 yaşındaki oğlunuz ile kuzeni, evsiz bir kadının vahşice ölümüne sebep olursa hayatınıza nasıl devam edersiniz? Oğlunuzu, ailenizi ve sahip olduklarınızı koruma pahasına her şeyi örtmeye mi çalışır yoksa onu ele mi verirsiniz? Herman Koch’un aynı adlı romanından uyarlanan oyun, seyirciyi şık bir restoranda, akşam yemeğine davet ediyor. Masada iki evli çift ve devasa bir sır var. Mönüde ise leziz yemekler, şarabın yanı sıra orta sınıfın ikiyüzlü ahlak anlayışı ve konforunu kaybetme korkusu… Akşam Yemeği, Volkan Sarıöz’ün yönetiminde ironik, gerilimli ve sahici bir yüzleşme oyunu.
15Dünyada Karşılaşmış Gibi (Oyuncu)

‘’Okudu mesajımı, telefon elimde bekledim, yazmaya başladı, yazdı yazdı, sildi sonra, vazgeçti… Ne yazdı? Niye sildi? Ne oldu?’’
Karakolda, sıradan bir gecede, kayıpların ardından kesişen hayatlar…
16Madde 22 (Oyuncu)

Oyun 2. Dünya Savaşı’nda, İtalya’da konuşlanmış bir Amerikan üssünde geçer.
Bombardıman subayı olan Yossaryan, uçuş görevinden kaçmak için her türlü yolu deneyerek sık sık komik duruma düşerken arkadaşları ve komutanlarının eğlence kaynağına dönüşür.
Oyun, savaşın ortasında savaşın parçası olmayarak aklını korumaya çalışan Yossaryan’ın eğlenceli öyküsüyle, izleyicilere uzun süre belleklerden silinmeyecek bir deneyim vadediyor.
17Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Oyuncu)

Doğu ve batı, eski ve yeni, geleneksel ve modern kutupları arasında salınıp duran Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölümsüz eseri Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Serkan Keskin’in onlarca surete büründüğü bir oyunculuk şöleniyle sinema ve tiyatronun iç içe geçtiği çağdaş bir uyarlama olarak izleyici ile buluşuyor.