“İyi insan” arayışı içinde olan tanrılar Çin’in Sezuan şehrine gelir. Kendilerine kalabilecekleri yer aramaktadırlar. Yoksul halkın yanaşmadığı bu misafirperverlikte, Sucu Wang‘ın da yardımıyla, tanrıların arayışlarında onlara yer yurt sağlayan kişi, geçimini fahişelikle sağlayan Shen Te adında bir kadındır. Yaptığı bu iyiliğe karşılık tanrılar, iyilik yolunda ilerlemesini istedikleri Shen Te’ye yüklü miktar para verir. Shen Te o parayla bir tütün dükkanı açar. Hayatı yoluna girmiştir ancak ardı arkası kesilmeyen taleplere hayır diyemeyişi, insanların dükkandan faydalanma arzusu bir noktada kendisinin sömürülmesine yol açar. O da bu sömürü düzenine dur diyebilmenin yolunu, zorba, merhametsiz bir hayali kuzen yaratmakta bulur: “İyi insan” Shen Te, “kötü insan” kuzen Shui Ta kılığına girer.
Tüm bunlar olurken işin içine giren aşk hikayesi ile olaylar iyice karışır: Shen Te intihar etmek üzere olan işsiz pilot Sun’a aşık olur, aşkı uğruna dükkanından bile olacakken, bir de hamile kalır. Zaten tam da bu aşamada, zorlukların üstesinden gelmek adına kuzen Shui Ta rolünü devam ettirir.
Tütün işini büyüten bu ceberut kuzenden yakınan ahali Shen Te’nin peşine düşer. Onu, Shen Te’yi alıkoymakla suçlarlar. İş mahkemeye taşınır. Yargıç kılığındaki tanrılara gerçeği açıklayan Shen Te’ye tanrıların yardımı, bu oyunu arada sırada sürdürebileceği şeklinde olur. Aslında hikaye tam da bu noktada sonlanıyor. Yani bir sonu yok gibi. Oyunun yazarı Brecht bu kült eserinde topu bize atmış:)
Üzerine düşünülecek temel konuları bu kısacık özetten bile çıkarabilmek mümkün. İlk aklıma gelenler:
*Zorlukları kadın olarak aşabilmenin güçlüğü ki bu, bizi toplumsal cinsiyet konusuna götürür.
*Brecht’in, “iyi insan”ı bir fahişe üzerinden göstermesi, bizi toplumsal yaftalamalara, “ötekiler”e götürür.
*Herkesin içinde var olan iyi ve kötüde neyin baskın olacağı ne kadar bizim elimizde? Herkesi yontmaya çalışan düzen mi insanı yoldan çıkarıyor yoksa insan zaten yoldan çıkmaya teşne bir varlık mı? Kötülüğe bulaşmamış bir iyilik ne kadar mümkün? “Ezilmemek için ezmek zorunda kalmak” üzerine çok söz edilebilir ki felsefe, teoloji, sosyoloji bunun üstüne çok kafa yordu ve günün sonunda problemin ekmeğini kapitalizm yiyor.
Oyunun burada bahsetmediğim karakterleri, olayları üzerinden bu liste uzar gider. Ancak ben artık geleyim yönetmen Sercan Özinan ve dramaturg Çınar Taşdemir‘in bu eseri nasıl yorumladığına:
Atlas Tiyatro’nun Mart 2022’de izlediğim Camus’un “Yabancı” oyununu çağrıştırır bir dekor, kostüm düzeni gördüm. Bunu maddi imkanlara da bağlayabiliriz, tarza da. Her biri bir haneyi sembolize eden perdeler görsel bir yalınlık sağlıyor, böylece odak iyice oyunculara kayıyor.
Ana karakter Shen Te’nin Shui Ta’ya geçişi hem kadından erkeğe hem de iyiden kötüye bir geçiş. Burada, bıyık, belki maske ile daha vurgulu bir fiziksel dönüşüm düşünülebilir miydi? İşte o tam bir yönetmen tercihi. Mevcut yorumu biraz yumuşak geçiş gibi buldum. Dekordaki tek mobil olabilen unsurun, bu ikili role bürünen ana karakterin evinin aynı zamanda dükkan ve fabrikaya dönüşmesi fikri hoştu. Maske demişken; maskelerin tanrı rollerinde kullanım tercihinin, oyuna uyan manidar bir yanı var.
Yukarıda değindiğim tarzın parçası kostümlerin Çin esintisi tamam ama genel olarak pek de ısınabildiğimi söyleyemem. Brecht müziği diye bir şey var, dürüst olayım bana hitap etmiyor, haliyle bu oyunda da duygum değişmedi. Paul Dessau böyle bestelemiş, sahnede piyanosu ile eşlik eden müzik direktörü Metin Bahtiyar ne yapsın 🙂 Oyuncuların koro olarak icrası, zamanla daha sorunsuz olacaktır diye düşünüyorum.
Oyunculuk performansı açısından zorlu, temposu yüksek bir oyun, kimse tek bir rolle yetinmiyor. Birbirleri ile uyumları ve rol geçişlerini beğendim ancak her performanstan eş lezzeti aldığımı söyleyemem.
Tütün işi üzerinden dönen bir hikayede puff/elektronik sigara kullanımı esprili ve seyirci dostu bir tercih. Üzerinde “Shen Te Tobacco” ve oyun tanıtım sayfasına yönlendiren QR kod olan kibritlerin seyirci koltuklarında bize bir anı olarak sunulmasını anlamlı ve şık buldum. Ethem Onur Bilgiç afiş tasarımı diye bir gerçek var, yine çok başarılı.
Yaklaşık iki saat süren iki perdelik oyun gayet güzel akıyor. Özünde derin, sert konulara değinseler de tebessüm ettiren detaylarla işi bir dengeye oturtmuşlar. Her oyundan en az bir sahne akılda yer eder. Benim için bu oyunda o sahne, fabrikada tütün saran robotlaşmış işçilerin, izlerken insanda empati kurduran ve nefesini daraltan hali.
Emek sahibi herkesi kutlarım. Oyun henüz çok taze, ömrü uzun alkışı bol olsun.
Oyunun Künyesi Yazar: Bertolt Brecht Çeviri: Özdemir Nutku Yönetmen: Sercan Özinan Dramaturg – Yardımcı Yönetmen: Çınar Taşdemir Yardımcı Yönetmen: Zivan Arya Çelik Müzik: Paul Dessau Müzik Direktörü: Metin Bahtiyar Vokal Koçu: Adnan Ata Yiğit Kostüm ve Sahne Tasarımı: Polat Canpolat Işık Tasarımı: İlayda Erdinç Afiş Tasarımı: Ethem Onur bilgiç Oyuncular: Abdurrahman Merallı, Burcu Tokuç, Ece Çelikçapa Özinan, Enes Yavuz, Gülçin Yiğit, Kardelen Arpacı, Kutay Karagülle, Lütfi Can Bulut Topluluk: Atlas Tiyatro Araştırmaları Tür: Trajedi, Dram Seanslar Afiş