Pandemide okuma arşivime giren bir metindi ‘Shakespeare’in Bütün Oyunları’. Eser ile tanışıklığım o zaman olmuştu. Bu sezon, yanılmıyorsam kasım ayında; bir başka oyun için bilet alma işini teknolojik bir kusurdan dolayı internetten halledememiş, Antalya Devlet Tiyatrosu’nun gişesine gitmiş ve bahsini ettiğim başka oyun için (o oyun için ayrı bir yazım olacak) biletimi temin etmiştin. Tiyatro binasının kapısından çıkarken ‘Bu akşam ne var acaba? Yer var mı ki?’ diyerek gişeye geri döndüm ve -o ana kadar gözümden nasıl kaçmıştı bilmiyorum- o akşamki oyunun ‘SHAKESPEARE’İN BÜTÜN OYUNLARI’ olduğunu öğrendim. Şans ki yer bulmuştum, Antalya Devlet Tiyatrosu’ndan izleyeceğim ilk oyun olacaktı. Bu oyun vesilesi ile Antalya DT’nin müdavimi olacağımdan henüz habersizdim.
Oyun konu itibarıyla ne yaptığını pek de bilmez üç erkek oyuncunun, izleyiciye Shakespeare’i hatırlatmak ve hak ettiği değeri ona yeniden kazandırmak niyetindeki çabaların sonucunda ceplerini doldurmak olduğunu anlatıyor. Desdemona, Ophelia, Juliet, Hamlet, Romeo, Macbeth, Othello… derken, uzunca olan tüm bu eserleri, kendilerince hafif kısaltmış olarak hazırlıyorlar ve hali hazırda bu kısaltılmış oyundan yepyeni bir oyun doğuyor.
Oyun saatinden yarım saat önce tiyatro binasında hazırdım, oyun izlemek için. Fuaye alanı, oyun saatine biraz daha yaklaştıkça tıklım tıklım doldu. Tiyatro için sevindirici bir durum. Salona girdiğinizde sahneyi boğmayan, derinliği kesecek bir dekorla karşılaşıyorsunuz. Oyunun başlamasını on dakika var, koltuğumdayım, sahneyi incelemekten ve telefonu kapatıp kapatmadığımı sıklıkla kontrol etmekten kendimi alamıyorken ‘E sahneyi oyuncular dolduracak demek ki’ diyorum kendi kendime. İnteraktif komedi izleyeceğim, keyfim yerinde, ilk kez o tiyatroda oyun göreceğim için oyuna dair herhangi bir beklentim yok ancak komedi olduğu için kendimce kriterlerim var ama bir hayal kırıklığı yaşamayayım diye çok yüksekte bir beklenti beslememek için hayallerimi bastırıyorum. Oyun başladığı andan itibaren cevabımı sahnede devleşen oyuncular takır takır veriyor. Aman Allah’ım ne şahane ne muhteşem bir oyuna seyirci olarak dahil oldum ben.
“Peter” rolü ile Niyazi Mert Kurt oyunu başlatıyor, siz de kendinizi oyuncu ile sohbet ediyor hissediyorsunuz, ardından “Jon” rolünde İsmail Sabri Memiş ile tanışıyor seyirci ve “Chris” rolünde de Şükrü Gürel’i görüyoruz, oyun serilmeye başlıyor. Seyircide müthiş bir enerji var, oyuncular oyuna zaten hazır olmakla birlikte seyirciyi de muazzam şekilde oyuna dahil etme noktasında hazırlıyorlar. Yaptığı rejilerle, yönetmenin öngörüsünden bahsetmemek olmaz tabii. Oyunun yönetmeni Gökçe Yurtsal’ın adını anmamak ayıp olur.
Oyun bir başlıyor ki sahne, aktörlerin süratinden alev alıyor resmen. İki perde boyunca, o enerji, o ritim, o hız hiç mi düşmez? Hiç düşmüyor, aksine katlanarak artıyor, küçük bir kar topunun yuvarlana yuvarlana çığa dönüşmesi gibi git gide büyüyor ve hızlanıyor. İzlediğim oyunda kaç ara alkış oldu saymadım ama defalarca kahkahalarla çınladı salon. Merakı kaçmasın diye açıklıkla söylemiyorum ancak oyunun bazı yerlerinde salonun da oyuna dahil olması isteniyor aktörler tarafından, o kısımlarda arkamdaki seyirciler ve onlarında arkasındakiler ve daha da arkadakiler resmen bir tribündeymişçesine, neşe ve şen şakraklık ile oyuna dahil olarak, katkı sunmak noktasında, birbirleriyle yaşatıyorlardı. Herkes çok memnun.
Seyirciyi böylesine oyuna bağlayabilmek oyuncuların müthiş performansları ve interaktif olanı yönetebilecek parlak zekaya sahip olmaları ile alakalı, her oyuncuyum diyen yapamaz böylesini. Müthiş bir performans, müthiş beceri. Sahnede gördüğümüz üç sanatçı da harikalar yarattılar. Belki rolün şatafatı ve kuşkusuz oyuncunun başarısı ile Şükrü Gürel’i ayrıca takdir ediyorsunuz. Bu rolü ile kesinlikle bir ödül hak ediyor. Antalya’da ödenekli ve ödeneksiz tüm tiyatroların aşağı yukarı bütün oyunlarını (belki bir ikisi hariç) görmüş olduğumu varsayarsak ve değerlendirmeleri prodüksiyon bazlı değil, salt oyunculuk üzerine yapacak olursak şehrin en iyi komedisi ‘SHAKESPEARE’İN BÜTÜN OYUNLARI’ oyunudur demekten hiç çekinmem, tereddüt de etmem.
Oyun sonunda ağzım açık ayrılıyorum salondan, gururlu ve mutlu. Seyirciler kendi aralarında ‘mutlaka gelelim bir daha, nasıl yaptı ya hareketi, şey de çok iyiydi ya, bu sefer bak şunları da getirelim ama kesin bir daha gelim …’ diye birbirleriyle konuşarak ayrılıyorlar salondan.
Diyeceğim şu ki benim kasım ayında izlediğim ve bildiğim kadarı ile ikinci sezonunda olan ‘SHAKESPEARE’İN BÜTÜN OYUNLARI’ oyununu mutlaka izlemeye gidin, hatta sadece siz değil, eşi, dostu, arkadaşları, tanışları toplayın öyle gidin. Belki daha önce tiyatro izlememiş yada tiyatroyla arası pek de olmayan tanıdıklarınız varsa özellikle onları kollarından tutup, sürükleyerek bu oyuna götürün, ülke tiyatrosu mutlaka bir seyirci kazanmış olur, bu oyunda yüzde yüz performans sergileyen oyuncular sayesinde.
Sadece bu oyun özelinde olmamakla birlikte, şunu söylemeden de geçemeyeceğim; Antalya Devlet Tiyatrosu müdürü Gökhan Tüzün’ün kuruma katkılarını, gelişim sağlamak üzere eleştirilere açıklığını, seyircilerini büyük bir nezaket ve misafirperverlikle karşılaması, ciddiye ve dikkate alması, ülke tiyatrosunun en önemli kurumu olan Devlet Tiyatroları için de -böyle bir sanatçı ve idareciye sahip olması noktasında- ayrıca umut verici ve son derece değerli.
Oyunun Künyesi Yazan: Adam Long & Daniel Singer & Jess Winfield Çeviren: Leyla Özgüler Kalender Yöneten: Gökçe Yurtsal OYUNCULAR: Peter; Niyazi Mert Kurt Jon; İsmail Sabri Memiş Chris; Şükrü Gürel Dekor Tasarımı: Büşra Eroğlu Doğan Kostüm Tasarımı: Gazal Erten Işık Tasarımı: İzzettin Biçer Müzik: Akın Sevgör Yönetmen Yardımcısı: Gökçesu Ulukut Asistanlar: Okan Kağnıcı, İsmail Sabri Memiş Sahne Amiri: Özcan Önkür Kondüvit: Faruk Duran Işık Kumanda: Hakan Badak Suflöz: Tuğba İnci Dekor Sorumlusu: Fikret Baran Aksesuar Sorumlusu: Okan Güler Kadın Terzi: Gülay Güven Erkek Terzi: Ali Karabaş Perukacı: Baki Özkuş Topluluk: Antalya DT Tür: Seanslar Afiş