Sırlar hayat içerisinde şekil mi değiştiriyor?
Tek kelimeyle tarif edin deseler “komik” derim. Nerden kaynaklanıyor deseler “oyunculuk” derim.
Oyun, dekorasyonu ile sıcacık bir evi hissettiren, bir oturma odasında başlıyor. Ortada bir oturma grubu, solda evinin erkeğinin çalışma masası ve sağda bir bar masası. Evin sahipleri, bir telaş içerinde. Düzeltiyorum, evin hanımı Emel Çölgeçen (Eti) bir telaş içerisinde, evin erkeği olan Tayanç Ayaydın ise, yapılacak tüm işler için hanımını görevlendiriyor zaten.
Oyunun ilk başında karı-koca; anne-baba ilişkileri ile ilgili olarak karakterleri tanıyoruz. Son derece ilgili ve evini çekip çeviren bir anne-kadın profili, tembel, çocukları ile ilgilenmeyen, hiçbir iş yapmayan ve son derece kötü şakalara sahip bir baba-erkek profili ile hayatını birleştirmiş; ama durun bir dakika, bu evlilik öyle veya böyle bu düzeni kabul etmiş ve ufak tartışmalar ile de olsa hayatına devam ediyor. Kapı çalıyor ve içeri çiftin çocukluk arkadaşları Anıl çelik giriyor. Anıl az ve öz konuşan, orta yolu arayan karakter. Çok fazla lafa karışmıyor, ancak karıştığı anlar, kurduğu cümleler son derece ince espriler barındıyor. Bir süre sonra ise Eti’nin kardeşi Tolga Güleç sahnedeki yerini alıyor. Bir süre 3 erkek arasında sert şakaları, iğneleri esprileri dinliyoruz. Tolga belli ki, bu şakaları en dibe kadar götürebilen, keza yeni olacak bebeğinin adının Adolf olacağına kadar tüm aileyi inandırıyor. 4 eski arkadaşın zaman zaman eğlenceli, zaman zaman iğneleyici diyaloglarını dinliyoruz.
Eve son misafir, Tolga’nın eşi Gökçe Cengiz’in (Hande) gelmesiyle grup arasındaki, derinlerdeki kuyruk acıları ve saklanmış yasak düşünceler (sırlar) ortaya çıkıyor. Zaman zaman arkadaşlar, zaman zaman çiftler arasındaki saklanmış sinsi sinsi bekleyen iğnelemeler, bizi bir bakmışız sırlara doğru yola çıkarıyor. Erkeklerin, Anıl’a top dediğini bir anda öğreniyoruz. Yıllarca birbirlerinin yüzüne bakmışlar, ancak bunu birbirlerinin yüzüne söyleyecek kadar samimi olmadıklarını görüyoruz. Meğer eski arkadaşlar da samimi olmayabiliyormuş değil mi? Meğer eski arkadaşlar da yeterince cesur değilmiş değil mi? Keza oyunun sonuna doğru Anıl’ın, abi-kardeş’in annesi ile (kendisinden 26 yaş büyük) bir ilişki içinde olduğunu duyuyoruz, ve evet Hande (Gökçe Cengiz) bundan haberdar ve kocasına bile söylememiş. Eti sonunda Yusuf’a baş kaldırıyor, çünkü o da ondan hem koca hem de baba olarak bıkmış. Yusuf’un Tolga Güleç’i çocukluğundan beri kıskandığını duyuyoruz. Çiçeği burnunda hamile Gökçe Cengiz ise Tolga’nın ilgisizliğinden şikayetçi. Kısa tüm kirli düşünceler, yatak altına süpürülmüş kıskanç duygular, önyargılar, korkak arkadaşlıklar karşımıza çıkıveriyor. Ne mi oluyor oyunun sonunda? Hiçbirşey…Çatışmalar çözümlenmeden ve çözülmeden bir daha yatak altına süpürülüyor…
Bu kadar ciddi yazdığıma bakmayın, tüm bu hikâyeyi size eğlendirerek anlatıyorlar. Müthiş oyunculuklar izliyorsunuz, zaman zaman koltuğunuzdan kalkıp Tayanç Ayaydın karakterini boğmak istiyorsunuz, çünkü o birçoğumuzun aslında hayatında sadece farklı şekillerde ve farklı ifadelerle yaşıyor.
Oyunun Künyesi Yazan: Alexandre De La Patelliere & Matthieu Delaporte Uyarlayan: Hilal Arslangiray Kazanbal Yönetmen: Ahmet Kazanbal Oyuncular: Tayanç Ayaydın, Emel Çölgeçen, Tolga Güleç, Anıl Çelik, Şeyma Gökçe Cengiz Işık: Gökhan Gülçebi Dekor Tasarım: Gizem Köroğlu Yapım Asistanı: Aytunç Taylan Topluluk: Gate Tür: Komedi Seanslar Afiş