Tanrıyı Gören Köpek -Tiyatro Step

Burası dinsizlerin yaşadığı bir köyün meydanı… Hem de dalavereci fırıncının alengirli işler çevirdiği bodrum katı… Ayrıca bir ermişin Tanrı’ya el açtığı bir kilisenin yıkık avlusu… Ve Tanrı’yı gören bir köpeğin arşınladığı köyün sokakları… Küçük ve boş bir kare içinde öyle büyük ve dolu bir hikâye anlatılıyor ki, gözünüzün önünde gerçek kılınan mekanlara, olaylara ve insanlara hayret etmemek mümkün değil.

Tanrıyı Gören Köpek; romancı, öykü ve oyun yazarı Dino Buzzati’nin kısa öykülerinden bir tanesi aslında. Bu kısa öykü, yönetmen Arzu Turan tarafından öyle bir ustalıkla sahneye uyarlanmış ki, bunun bir tiyatro oyunu olarak yazılmamış olduğuna inanması çok zor.

Ahlaki değerleri olmayan, dinsiz insanların yaşadığı bir kasabada, Tanrı’nın dayanılmaz varlığını, başıboş bir köpeğin yargılayıcı bakışları vasıtasıyla hisseden insanlar için, yaşam çok zorlaşır. Çünkü tanrıyı gördüğünü düşündükleri bu kara köpek, en umulmadık yerlerden karşılarına çıkıp onlara günahlarını hatırlatmaktadır. Bu sayede kimse ağzının tadıyla günah işleyemez olur ve ahlaklıca davranmak zorunda kalır. Oyunun uyarlandığı kısa öykü, çok yalın ve akıcı bir dille yazılmıştı. Bu sade dokudaki sözel anlatının, yüksek ritimli bir bedensel anlatıyla harmanlanması beni en çok etkileyen unsur oldu. 

Dino Buzotti Tekperde.com
Yazan: Dino Buzzati

Oyunda hiçbir dekor kullanılmıyor. Ancak sırf masraf etmemek için “dekorsuz” oynanan, yalandan minimalist oyunlardan birisi değil, Tanrı’yı Gören Köpek. Dekor yok, özellikli bir ışık tasarımı yok… Çünkü bunların hiçbirisine ihtiyaç yok. Bütün hikâye, yere çizilmiş bir karenin içindeki beş oyuncu tarafından, akıl almaz bir senkronizasyon ve dinamizm içinde oynanıyor. Peter Brook’un “Boş Alan” kitabında bahsettiği; “herhangi boş bir alan tiyatro için bir sahnedir” savını sonuna kadar doğrular nitelikte bir oyun aynı zamanda.

Öykünün baş kişisi, bir vasiyet yüzünden her gün dilencilere elli kilo taze ekmek dağıtmak zorunda kalan Fırıncı’nın odakta olduğu, genel bir anlatıya sahip. Oyunda ise bu hikayeyi bize o dilenciler anlatıyor. Üstleri başları pare pare, ayakları çıplak ve yüzleri kirli olan bu dilenciler; kimi zaman hep bir ağızdan, kimi zamansa cümle cümle paylaşarak, rolleri aralarında değişerek ve asla bitmeyen bir devinim içerisinde ustalıkla anlatıyorlar. Oyuncular ve oyunculuklar arasındaki uyum öylesine etkili ki, tüm hikayeyi tek bir kişi oynuyormuş gibi bir izlenime kapılıyorsunuz. Bu yüzden şu kişi diğerinden daha iyi veya daha kötü gibi bir yargıya varmak pek mümkün değil. Bana kalırsa bir oyunun gerçek başarısı da bu doğru uyumlanım ile ölçülebilir.

Oyunun müzikleri ve söylenen şarkılar, hem melodi hem de kadın erkek oyuncuların harmoni içindeki sesleri bakımından çok etkileyici. Ve müzik de anlatının etkin bir parçası. Bu noktada şunu fark ediyorum; oyunda tercih edilmiş her bir öge birbiriyle öyle bağdaşık ki, bir unsuru diğerinden ayırarak değerlendirmek fazlasıyla zor. Bu bağdaşıklık sayesinde oyundan bir an olsun kopmak mümkün değil.

Gözüme çok hoş gelmeyen tek şey, oyunun kostümleri oldu. Aslında kostümler oyun için gayet uygun ancak o parçalanmış siyah kıyafetler, çamaşır suyuyla yer yer açtırılmış ve bazılarında sanki batik deseni varmış gibi görünüyor. Pek organik görünmeyen bu kostüm tasarımı dışında bana aykırı gelen bir şey yoktu.

Günümüzde bazı yerleşik ya da kurumsal tiyatronun, başladıkları günden bu yana kendilerini yenilemeden, ezbere çıkarttıkları oyunların yanında; yenilikçi ve keşfe dayalı tiyatro oluşumlarına ayrı bir sevgim var. Dünyada sanat durmadan kendini yenilerken; burnunu güvenli alanlarından çıkartmayıp, Nuh Nebi’den kalma metotlardan vazgeçmeden kendini tekrar edip duran oyunlardan artık bıkıyoruz. Bu bağlamda her şeyden önce böyle bir işe kalkıştıkları için Tiyatro Step ekibini ayriyeten tebrik ediyorum.

Eğer tiyatroya dair alternatif ve bütünlüklü bir iş izlemek istiyorsanız ya da absürt bir hikayeye başından sonuna kadar soluksuzca şahit olmak istiyorsanız, Tanrı’yı Gören Köpek tam sizin kaleminiz bir oyun. Bu arada; eğer oyunu izlemeye gidecek olursanız, oyundan çıkmadan önce dilencilerin çanağına birkaç liracık da olsa sıkıştırmayı ihmal etmeyin.

Oyunun Künyesi
Yazan: Dino Buzzati
Yöneten / Uyarlayan: Arzu Turan
Oynayanlar: Ceren Durmuş, Gamze Öztürk, Mert Yılmaz, Oya İloğulları, Seyithan Tokkarabudak
Işık-Ses: Elif Demirci, Melis Zeynep Atılgan
Müzik: Oktay Köseoğlu
Oyun Fotoğrafları: Barış Kerman
Topluluk: Tiyatro Step
Tür: Trajedi & Dram
Seanslar
Afiş
Derya Dobrişan
Derya Dobrişan
Merhaba, ben Derya... Çocukluğumdan beri tiyatro ile haşır neşir olma lüksüne sahip olmuş birisiyim. Her ne kadar Psikoloji okumuş olsam da hiçbir zaman Psikolog olma niyetinde olmadım. Üniversitede öğrendiklerimi; gerçek hayattan ziyade, oyunlarda ve metinlerde kullanmayı tercih ettim. “Sahne” benim orijin noktam; ne olursa olsun yolum ille de oraya düşüyor; bazen oyuncu, bazen yazar, bazen de seyirci olarak... Son yıllarda en aktif olduğum meslek profesyonel senaristlik olsa da, en eski mesleğim olan tiyatro seyirciliğinden hiçbir daim vazgeçmedim. Kolay kolay da vazgeçebilecek değilim...

içerik ekle

sitemizde yayınlanmasını istediğin haber, eleştiri ve değerlendirme yazılarını kolaylıkla yayınlayabilirsin

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz