Oyunu daha anlaşılır kılmak için girişte sunulan ilk sahne ile oyun nasıl ilerleyeceğini izah ediyor. Devamında neredeyse sorgulamaya gerek kalmadan bir çiftin hayatlarına tanıklık ediyoruz. Bunu yaparken erkek karakterimiz ileri doğru akan...
Kral Übü ve Übü Ana olarak bildiğimiz karakterler, bu kez bir Balkan geleneğinden esinlenerek ve bizden bir anlatıya dönüşmüş hâlleriyle karşımıza çıkıyor: Bocuk ve Bocuk Karısı! Fatih Pazvantoğlu’nun yönetmenliğini üstlendiği Übüleşme oyunu, seyirciyi alışılagelmiş tiyatro anlayışının dışına çıkarıyor. Oyuncular, grotesk estetiği bedenselleştirerek sahnede fiziksel bir şölen sunuyorlar. Kral Übü, gücü ele geçirenin çirkinleşmesi, açgözlü olması ve yozlaşması üzerine bir eleştiri getirirken, Übüleşme bu eleştiriyi daha geniş bir perspektife taşıyor. Oyunda, yalnızca bir bireyin veya grubun değil, toplumun bütünüyle "übüleştiği" fikri vurgulanıyor.
Kendi halinde hayatına devam eden ve seyyar çiçekçi olan Gülistan annesiyle beraber yaşamaktadır. Hemen yanında kendisi gibi çiçekçilik yapan Kiraz ile arkadaşlık ediyor. Çıkmaza girdiği anda aslında kardeşinin onda açtığı yara keskin bir şekilde yüzüne vuruyor. Bu sert darbe onun içinde yara açıyor. Hatta açık olan yarayı derinleştiriyor. Kendini bulmak isteyen ve bu konuda çaba gösteren Gülistan kitaplar sayesinde aslında epey yol katetiyor, fakat tıkandığı kısımda destek bulamıyor.
Günümün nasıl geçtiğini sorar, hafifçe dudaklarını aralayan rüzgâr. Telaşla kapının göğsünden içeri dolup, yaşamayı ne çok sevdiğimi bana hatırlatmakta üstüne yoktur. Saçlarım kıpırdar, kalbimse emeklemeyi yeni öğrenen bir bebek gibi. Düşlediğim şey aşk, düşündüğüm şeyse paylaşmaktır. Hep iyiyi düşünür kapı, ardına kadar açar kollarını. Öyle ya, âşık biri, neden kendini savunsun ki? Anlatamam o güzel gözlere, onu sevmeye hevesli birinden daha korkunç bir şey olmadığını yeryüzünde. Anlatamam onu koruyacak kadar ömrümün ve geçmişi unutacak kadar sabrımın kalmadığını. “Olsun” diyebilecek kadar benim, “Olmasın” dediğim kadarsa mutluluğundur o. Sonra kapı kapanır usulca. Kilit sesleri duyulur. Alevle kuşatılan yüzlerin sıcaklığı, konuşmaların çiğ kalmasını önler. Korku evden içeri girmiştir bir kere…
Enis Arıkan’ın hayatını bize sunduğu oyun iddialı bir şekilde tanıtılmıştı ve devamında çoğu insan gibi bende de merak uyandırdı. En başta oyunun büyük vaatleri var, özellikle yapım anlamında özel bir yerde olacağını...
Perde açıldığında henüz çocuk yaştaki Charlie Chaplin’in ilk sahneye çıktığı ana tanıklık ediyoruz. Küçük oyuncu Çınar Yener içimizi ısıtan performansındaki iddiasıyla oyuna başarı için yol açıyor.
Trt’de Charlie Chaplin’i tekrar tekrar seyredip o...
“Biz cenazelerimizi hep içerde tutmuşuzdur. Bu yüzden daraldıkça daralıyor koca ev”
Yaşanmışlıkların her zaman bir ruhu vardır. İçinde uzun yıllar boyu yaşadığımız bir evi satmaya karar verdiğimizde, aslında istemeden oradaki yaşanmışlıkları da satılığa...
Hiç düşündünüz mü çevremizde aldatılmayan ilişkiler kalıp kalmadığını? Varolmadıkları ilişkilere tutunup kendilerini var etmeye çalışanları? Günümüz ilişkilerinin yapaylığından Mona Lisa gülüşüyle bir anda sıyrılıp güçlü olmaya çalışmayı… "Plastik Aşklar" oyunu tamda bu...