“ÜÇ EKSİ BİR“, tanıtım yazısına bakmadan izlemeyi tercih ettiğim bir oyundu. Bizatihi “eksi” ifadesinin varlığı bir kaybı, yoksunluğu, bunlar da bir dramı imliyordu. Bu noktada künyeye bakma gereği duydum: Yazarının, bu sezon ikinci oyununu izleyeceğim Nermin Yıldırım olması ve oyuncu kadrosunun cazibesi beni oyuna 1-0 önde başlattı.
Devrim Yakut’un başına gelen talihsiz ayak kırılması nedeniyle oyun programında aksamalar, ertelemeler yaşanmıştı. Nitekim Devrim Hanım performansını tekerlekli sandalye üzerinde gerçekleştirmekte. Bu durumun geçiciliği bir yana, (kendisini daha önce izlemiş olanlar beni iyi anlayacaktır) tekerlekli sandalyede böyle şahane oynayan bir oyuncu, ayakta neler yapar bir düşünün lütfen. Ben, kırık geçmiş, iyileşmiştir diye hayal ederken, onu sahnede tekerlekli sandalyede görünce, bu durumu bir süre, rolünün gereği olabilir mi diye düşündüm. Yaşananları bilmeyen izleyicinin, bu halini rolün, oyunun bir parçası diye düşünmesini asla yadırgamam çünkü o denli iyi.
Oyunun hem oyuncusu hem de yönetmenlerinden biri olan Altuğ Görgü‘yü (diğer yönetmen Feri Baycu Güler) iki gün üst üste, hem de aynı sahnede, farklı iki oyunda izlemek enteresan oldu. Rolü ile bütünleşmesi, partneri ile uyumu bugün bana daha bir hitap etti.
Gelelim tek perde 55 dakika boyunca neler olduğuna: Oyun, hayatın mutlak gerçeği ölüm kaynaklı kayıp ve bununla mücadele yani yas süreci üzerinde temelleniyor. Bir çocuğun ufak yaşta tanığı olduğu ama yaşı nedeniyle anlamlandıramadığı anne kaybı, annesinin kefenlenmiş cansız bedeni üzerinde duran bıçağa dair ürettiği masum sorular ve o çocuğun büyüyüp anne olduğunda yaşadığı evlat kaybıyla adeta kalbinde, zihninde bir bıçak ile yaşaması hali, o “sözlüklerin bile taşıyamadığı bazı anlamlar” başarıyla anlatılmış.
Hikayesini kendi ağzından dinlediğimiz Aynur (Devrim Yakut), olan biten karşısında bir suçlu aramaktadır. Suçlama oku önce başkalarına çevrilir; kendisi hariç herkesi bu kayıpların sorumlusu sayar. En çok da eşi ile hesaplaşır. Bu sahnelerin, evliliklerinde kıdem sahibi çiftler için daha bir anlamlı olacağını düşünüyorum. Oyunun, ideal dozda yüz güldüren anları da bu sahnelerde saklı.
Aynur’un suçlama okunu kendisine çevirdiği anda, aslında nasıl bir acı kapanına kısılmış olduğunu görürüz. Bu durum dekorun çember yapısı ile çok iyi desteklenmiş. Çemberin içi, hem yaşamın içinde oluşu hem de insanın kendini hapsettiği acı sarmalını gösterir nitelikte.
Oyundan kimler ne anlamlar çıkarır bilmem ama bana: Yaşanan olumsuzluklarda dengeli bir tepki ve çoklu bakış açısı geliştirmenin önemi; en başta kendine karşı dürüst olmanın kıymeti; yaşamın her koşulda devam ediyor olması nedeniyle hayata bir yerinden mutlaka tutunabilme dirayetini gösterme gereği gibi düşünceler kaldı.
Hayatın matematiği başka; nasıl ki +1 bazen 0 etkisinde oluyor ise, -1 de bazen çok daha fazlasını götürüyor yani üç eksi bir her zaman iki etmiyor. Neyi nasıl yaşıyorsunuz; sağlamasını almak ya da sorgulamak için sizi oyunu izlemeye davet ediyorum. İyi seyirler.
Oyunun Künyesi Yazan: Nermin Yıldırım Yönetmen: Altuğ Görgü & Feri Baycu Güler Oynayanlar: Devrim Yakut & Altuğ Örgü Topluluk: Mam'art Tür: Trajedi & Dram Seanslar Afiş
Bu sezon izlediğim en güzel oyundu,boğazımızda bir yumru,tiyatro adına lezzet dolu bir akşam geçirdik,Tebrikler emeği geçen herkese özellikle Devrim Yakut ‘a