Varoluşsal Defolar: Tanrıdan Öğrendiğim Şeyler

Tanrıdan Öğrendiğim Şeyler 29 Aralık tarihinde günde iki ayrı seans ile seyirci ile buluştu.

Oyun, ışıklar kapatıldıktan ve herkes yerine oturduktan sonra oyuncunun kapıdan girmesi ve sıradan herkese lokum tutması ile interaktif bir şekilde başlar. İlk başta niçin lokum tuttuğunu anlamamıştım ama “Dostlar sağ olsun” dediği an bir cenaze olduğunu anladım.

Ardından oyuncu sahneye çıkar ve anlatmaya başlar. Mustafa karakterinin babası ölmüştür. Mustafa hiç bilmediği, haritada bile gözükmeyen bir yerde, hiç tanımadığı insanların arasında cenaze evindedir. Sahneye çıktığı anda anlattığı ilk şey babasının ölümüdür. Ardından izleyiciye uzun uzun babasını tanıtır.

Buraya babasının cenazesi için gelmiştir. O gün hiç tanımadığı bir yerde hiç tanımadığı insanların içerisindedir. Nebahat Teyze’nin ıspanaklı böreklerinden başka bir şey düşünmemektedir ilk başta. Etrafındaki insanların sözlerini dinleyerek babasının ölümüne dair fikir sahibi olmaya çalışır.

Oyuncu Onur Şirin sadece Mustafa karakterini başarıyla canlandırmaz. Mustafa ile diyalog halinde olan babasının komşularını da çok iyi canlandırır o anda. Karakterden karaktere girerken oldukça başarılıdır. İzleyiciye her bir karakteri ayrı ayrı verebilmeyi çok başarılı sağlar.

Babasından bahsetmez başta. Sadece ıspanaklı börek yemektedir. Babası botu ile balığa çıktığı vakit botundan düşerek boğulmuştur. Veya en azından Mustafa öyle olduğunu düşünmektedir. Oyunun aksiyonunu değiştirecek şey ise yanında bulunan komşusundan babasının insan kaçakçılığı yaptığını öğrendiği an olur.

İlk başta inanamaz ve kabul edemez babasının insan kaçakçılığı yaptığına. Ardından sorgulamaya başlar. Acaba olabilir mi diyerek. Sonrasında babasının zaten balık tutarken defalarca tekneden düştüğünü anımsar.

İlk başta babasının böyle bir şey yapmayacağına hatta yapamayacağına kesin eminken ardından babasının heyecan olsun diye arada böyle şeyler de yaptığını ve bu sebeple yapabileceğini düşünmeye başlar.

Timur Acar Tanridan Ogrendigim Seyler Tekperde.com
Yöneten: Timur Acar

Çevresinde bulunan komşularla çatışma yaşar. Babasının insan kaçakçılığı yaptığını kabul edemez. Ama ısrarla öyle olduğunu anlatırlar. Tanımadığı insanlarla çatışma içindedir Mustafa. Etrafındaki herkes balıkçıdır. Ama esas yaptıkları balıkçı kisvesinin altından insan kaçakçılığı yapmaktır.

Oyunun ikinci yarısında babasının kaçakçılık yaptığını ne kadar dillendirmese de kabullenmıştir Mustafa. Çünkü ilk yarıda gözlerinde perde vardır. Ama ikinci yarıda bu perdeyi artık aralamaya, gerçekleri kabullenmeye başlamıştır.İkinci yarıda konu babasının kaçakçılık yapması ve balıkçılık gibi yaptığı hobilerinden çıkar babası ile olan hikayesine döner. Bu yarıda babası ile olan ilişkisini izleriz. Babası ile kavgalı değildir. Ama çatışma halindedir. Babası sürekli saçma muhabbetleri onun içini sıkmaktadır. Babasının onu var etmesinden kaynaklı varoluşsal sorunları vadır Mustafa’nın. Daha doğrusu bu sorun değil defodur. Varoluşsal defolardır. Ama konu sadece babası ile olan iletişimi değildir. Komşuları ile olan çatışmasını da izleriz. Bu yarıda oyuna yeni karakterler de dahil olur. Kimse Mustafa ile empati kurmaz. Aksine sürekli içini sıkarlar Mustafa’nın. En son delirir ve herkesi evinden kovar. 

Sonra koltuğa uzandığı ana belki de oyunun ışık tasarım namına tek ışık şovu olan sahneyi görürüz. Yukarıdan fantastik bir ışık iner. Mustafa altında anlatır. Bence bu kadar kaliteli bir oyuna, özellikle Moda Sahnesi gibi markalaşmış sahneye ve böyle deneyimli bir ekibe göre yapılan bu ışık tasarımı oldukça yetersizdir. Bence oyunda geliştirilmesi gerekli dediğim tek şey ise yine ışık tasarımıdır. Bu sahne dışında hiç ışık tasarımı görmeyiz, hep sabit ışıklar yanmaktadır. Ne kadar rahatsız etmese de geliştirildiği vakit oyuna sonsuz bir lezzet katacağına inanıyorum.

Sahneye ilk geldiğim anda Moda Sahnesi’nin ufak sahnesinde oynanmasına rağmen tasarım olarak sahnenin dolu dolu kullanıldığını ve çok şık olduğunu görmüştüm. Tasarım gerçekten harika bence. Orta yerde bir koltuk. Koltuğun arkasında duvara asılı can yelekleri, yelekler. Yeleklerin önünde olta takımları. Sahnenin sol tarafında orta yerde bir masa ve üzerinde gemi maketi ve başka dekorlar. Arkada duvarın dibinde ise içi eşyalarla dolu çöp poşetleri.

Tasarımı çok beğendim. Ve tasarımı gördüğüm an Anton Çehov’un sözünü anımsadım. “Eğer sahnede tüfek varsa patlamak zorundadır”. Ve bu tasarımdan nasıl yararlanacaklarını düşündüm. Özellikle de arkada duran çöp poşetlerinin ne işe yarayacağını merak ettim. 

Olta, can yeleği, koltuk gibi dekorlardan oyun içerisinde sıkça yararlanmaktadır Mustafa. Ama arkada duran çöp poşetleri niçin varlar acaba? Kullanılmasa da oyunun bir yerinde kullanılacakları oldukça bellidir.

Mustafa babası ile olan iletişimini sorgularken sonunda iyice delirir. Oyunun sonunda babasından kalan ne varsa çöpe atıp yok etme yoluna gider. Masanın üzerindeki gemi maketini ve diğer dekorları, can yelekleri ve oltaları, ne görüyorsa hepsini çöpe atarak babasından kalan her şeyi yok etme yoluna gider. Ama en son kendisinin de hayatta kaldığını fark eder. Babasından kalan her şeyi yok etme kararı aldığı için kendisini de yok etmek zorundadır. Ve oyunun finali kendisini de çöpe attığı andır. Sahnede kendisini çöp poşetinin içine geçirir. Ardından bantlar. Ve kendisini yok ederek finalini yapar. Oyunun afiş tasarımı da oyunun bu final sahnesi üzerine kurgulanmıştır. Afişte kendisini çöpe atmış, çöp poşedindeki Mustafa’yıgörürüz.

Oyun genel hatlarıyla komedi gibi gözükse de aslında bir dram oyunudur. Bir baba ve çocuk arasındaki ilişkiyi izleriz ama izlerken bolca komik öğeler görürüz. Oyunun ilk yarısında bir babayı ama ikinci yarısında baba ile çocuk ilişkilerini izlerken sorgularız. Oyunun sahne arkasında yönetmen koltuğunda oynadığı filmlerle ve televizyon dünyasında da oldukça popüler olan Timur Acar var. Oyun metninin yazarı Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları ve Dramaturji bölümünden mezun, bir çok oyunun yazarlığını ve dramatugluğunu üstlenmiş Aslı Ceren Bozatlı. Sahne tasarımcısı ise Bengi Günay.

Ben bu oyunu prömiyerinde ve ilk seansta-ilk temsilinde izlediğim için gayet mutluyum. Kesinlikle sezonda görülmesi gereken oyunlardan biri olduğuna da inanıyorum. Önümüz temsilleri Moda Sahnesi’nin web sitesi ve sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz. İzlemeye karar verenlere şimdiden iyi seyirler dilerim.

(*) Oyunu Moda Sahnesi’nde 29.12.2023’te izledim.

Oyunun Künyesi
Yazan: Aslı Ceren Bozatlı
Yöneten: Timur Acar
Oynayan: Onur Şirin
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Yönetmen Yardımcısı: Alper Şimşek
Topluluk: Moda Sahnesi
Tür:
Seanslar
Afiş
bilge az
bilge az
1987 Eskişehir doğumlu, çocukluk ve gençlik yıllarını Kuşadası’nda geçirdikten sonra eğitimi için İstanbul’a yerleşerek Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde okudu. Kişisel sergilerinin yanı sıra çeşitli sergilerde yer aldı. Şu anda eğitim hayatına Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Programı Dram Yazarlığı ve Dramaturgi bölümünde devam etmektedir. Kendi imkanlarıyla öykü, oyun, eleştiri yazmaktadır. Tekperde internet tiyatro gazetesinde ve aylık matbu basılan bir tiyatro dergisinde tiyatro oyunu incelemeleri yapmaktadır. Çoğunluğu kendi başından geçen anıları öyküleştirdiği ilk öykü kitabı “Cuma Gecesi Semti” eğitim gördüğü bölümde ödev olarak kendisinden istenilen otobiyografileri, biyografi değil öykü olarak yazması ile oluşmuştur. Elinde biriken ödev niteliğindeki bu öyküleri yazdığı diğer öykülerle birleştirmiştir. Şimdi de öykü yarışmaları için hazırladığı öyküleri ve internette yayınladığı öyküleri kitaplaştırmak üzere biriktirmektedir.

içerik ekle

sitemizde yayınlanmasını istediğin haber, eleştiri ve değerlendirme yazılarını kolaylıkla yayınlayabilirsin

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz