Oyuna bilet alırken konusundan ve yorumlarından dolayı kafamda az çok bir fikir vardı. Daha önce izlemiş olduğum Mutluyduk Belki Bugüne Kadar oyunu, Perfetti Sconosciuti ve uyarlaması olan Cebimdeki Yabancı filmleri tadında bir oyun olacağını düşünerek gittim. Ve itiraf edeyim, beklentimin çok daha üstünde çıktı. Konu itibariyle benzer diyebiliriz ama, çok daha bizden hissettirdi bu oyun bana.
Yıllar sonra 4 lise arkadaşının bir yemek masa etrafında buluşmasıyla başlıyor oyun. Kendi aralarında şarkı söyleyip, içkilerini içerken kapının çalmasıyla tüm akşamın seyri bir anda değişiyor. Kapıya gelen yıllardır görüşmedikleri Mithat. Yanında da kız arkadaşı Esin. Akşamın seyrinin değişmesiyle aralarındaki sohbet havası da değişiyor ve bağrışlar, çağırışlar, gelen itiraflar…
Oyuncuların şarkı söyleyerek sahneye girmesiyle yüksek bir enerjili bir oyun izleyeceğimizi anlıyoruz. Temposu yer yer yükseldi, yer yer sabit kaldı. Sürprizli metni ve şaşırtan sahneleriyle heyecanlı bir oyundu.
Meydan sahne düzeni tercih edilmiş. Böylece masayı ve oyuncuları her açıdan görebiliyorduk. En çok beğendiğim detaylardan birisi oyuncuların tek bir sandalyede oturup kalmamasıydı. Sık sık sandalye değiştirerek veya ayakta durarak her bir oyuncuyu rahatlıkla izleyebildik bu sayede. Emrah Eren ve rejisini bu anlamda tebrik ederim. Meydan sahne tarzının en iyi kullanım şekliydi bana göre.
Hüseyin Alp Tahmaz’a metin için çok teşekkürler. Hiç sıkmayan diyaloglar ve oldukça tanıdık diyebileceğim arkadaşlarla bizden bir oyun yaratmış.
Oyuncuklar içten ve samimiydi. İçten ve samimiden kastım kişilikleri değil, oyuncuların karakterleri benimseyerek oynayışı. Hepsi rolüne oldukça hakimdi. Sahnede yaşadıkları duygular tamamıyla seyirciye geçti.
Oyunun afişinden de bahsetmek isterim. Çünkü afişi çok beğendim. Masada oturan 5 arkadaşın arkasına lise hallerini yansıtmak oldukça yaratıcı ve başarılı olmuş. Oyunun temasını çok güzel özetliyor.
Müzik seçimleri mükemmeldi. Hemen herkes 90’lar dinlemeyi sever zaten. Oldukça keyif vericiydi. Boa Sahnenin en sevdiğim yanlarından biri de oyun öncesi fuaye alanında beklerken oyunla ilgili şarkıları çalması. Beklemek keyifli hale geliyor bir şeyler dinlerken. Eve gelirken zihnimde oyundaki şarkılar çalıyordu. Ben de bu satırları Yeni Türkü – Fırtına dinleyerek yazdım.
Yazımın başında da bahsettiğim üzere oyun beklentimin üzerindeydi, beklentim düşük değildi ama daha klasik ve konu itibariyle benzer yapıda bir oyun bekliyordum. Daha bizden bir oyunla karşılaştığım için mutlu ayrıldım salonda.
Tüm ekibi tebrik ederim. Alkışları bol, koltukları hep dolu olsun.
Oyunun temasını özetleyen sözleri de şöyle bırakayım:
Bak işte yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yıllardan sonra yollardan sonra
Şarkılar söylüyor çocuklar
Yıllardan sonra yollardan sonra
Yeniden yan yana onlar
Oyunun Künyesi Yazan: Hüseyin Alp Tahmaz Yönetmen: Emrah Eren Oyuncular: Erden Tunatekin, Gökay Müftüoğlu, Hazar Vurgun Çağıldıyan, Melissa Yıldırımer, Merve Bağdatlı, Selin Dumlugöl Dekor - Kostüm: Boa Kolektif Işık Tasarımı: Ammar Özçelik Dramaturji: Günay Ertekin Afiş Tasarım: Galip Aksular Oyun Fotoğrafları: Emre Mollaoğlu Reji Asistanları: Ahmet Balta, Delal Yıldırım Sanat Yönetmeni: Aytekin Atabey Yapım: Kadıköy Boa Sahne Teşekkürler: İhtiyaç Molası Seanslar Afiş