Ülkemizde, İKSV deyince pek çok şeyi aynı anda söylüyoruz aslında. Olmasaydı olmazdık! demek, konu gösteri sanatları olduğunda hiç de egzajere ediyormuş gibi tınlamıyor. Benim de 40. Yıl özel gösteriminde Türkiye’ye getirdiği büyülü, Katalan gösteri sanatları grubu La Fura Dels Baus’un İstanbul İstanbul isimli, sıra dışı materyallerle yerden metrelerce yüksekte yapılmış olan gösterisinde performansçısı olduğum İKSV. İçeriden bakma şansı bulduğunuzda ise işlerin sahne arkasında da ne denli samimi bir estetik anlayışla yürüdüğünü deneyimle sabitliyorsunuz.
Bu yıl 27.’si düzenlenen Tiyatro Festivali’nde İKSV, ilk gösterime yaraşır kült bir eserle, Zorlu PSM‘de açılışını yaptı.
Dans tiyatrosu kavramının biriciği Pina Bausch’un 1978 üretimi eseri Café Müller… Pina Bausch’un orijinal koreografisi ve rejisi ile sahnedeydi dün ve bugün de bir marka olma özelliği taşıyan Tanztheater Wuppertal Pina Bausch, performançılarıyla.
25-26 Ekim’de gösterimleri olan eseri bu defa bir başka açıdan izleme şansım oldu. Yaşam pratikleri açısından. Yani teknik bir takım konuları, turne programında olan dansçıların yaşadığı bedensel zorluklar gibi çokça yorumlamayı dışarıda bırakıp sadece içindeki yaşantıyı izlemek istedim…
Tüm yaşantılar, farklı coğrafi konumlarda, farklı zamanlarda, uzam zamansal değişimlerle ve daha nice çok uçlu faktörle yoğurulsa da, insan, insan olma özelliğini hep aynı duygularla, aynı mekanizmalarla yaşıyor aslında. Partner olarak insan, ebeveyn çocuk ilişkisinde insan, toplumsal cinsiyet rollerinde, normatif davranışta, norm dışı davranışta, bilinçaltında, bilinçdışında, bilinç düzeyinde, yaşamsal bulgularda insan…
Bakış açınız ne olursa olsun, estetiğe doyduğunuz yerdir Wuppertal. Pina, hepimizin içinde olanı ve dışsal olanı, bu ikisinin ayrılamazlığını, modern dans alışılmışlığının dışında postürler forme edip kimi zaman bedende ve harekette deformasyon sağlamak istermişçesine de olsa bir estetik harikası olarak sunuyor. Deformasyondan dahi doğan natürel estetiğe doğal olarak ulaşmış bir koreograf!
Yaşantılar bağlamına gelince eserde, kafedeki sandalye ve masaları, çocuğun çarpmaması için önündeki engelleri ortadan kaldırmaya çalışan ebeveyn kenarlara çekti sanki. Kabarık buklelerle şekil verilmiş turuncu peruğu ve pembe topuklu ayakkabıları ile bir anne figürü pıtır pıtır dolandı ve tam da toplumsal cinsiyet rollerinin içine düştü sanki, çünkü engelleri kaldırma işlevini baba üstlenmiş olmalıydı ki kadın ebeveynlik rolünü dahi, onaylanmama ihtimali olabilecek herhangi bir şekilde yapmaya kalkışamadı bile. Kafede öylece dolandırıldı durduruldu.
Giriş oyunundaki kıstırılmışlık, sahnenin kenar çevrelerine yerleştirilmiş olan şeffaf duvarlarla nasıl da vurgulandı. Metrekare sınırları belirli bir kafe içerisinde, ye, iç, dilersen biraz eğlen, dilersen de sosyalleş bazen ama görünmeyen şeffaf duvarların orada olduğunu bilmeden çıkma çabanı engelleyen sistemden öğreneceklerin var. Öğrenilmiş çaresizlik…
Her sanatişinde, ait parçaları diğerlerinden ayırmaksızın bütünde görmekle beraber, istisnasız bir de en sevdiğim yerleri olur. Bu eserin en sevdiğim sahnesi ise şöyle; kadın ve erkek birbirlerine içten gelen doğal bir samimiyetle adeta yapışmak üzere sarılır ve ardından tahakkümün eli ortaya çıkıverir, normatif davranışı tane tane ustaca ve hiç de yılmadan kodlar bedenlerine, zihinlerine ve yaşamsal tüm pratiklerine. Performansçılardan biri sarılmış çiftin yanına bir çırpıda, telaşla ve sabırsızlık içinde gelerek, ahlak bekçiliği yapmak istercesine, çiftin ellerinin, başlarının formasyonunu değiştirir ve sonra da adeta bir evlenme gecesinin rutinine gönderme yaparak genç kadını genç adamın kucağına taşınması üzere bırakır. Kadın kısa bir süre sonra kayar ve düşer. Yere düştüğü gibi de kalkar sarılır yeniden aynı yüksek duyguyla partnerine. Böylece temposu artarak devam eder zorunlu formasyon değişiminin.
Aynı hareket paterni; çiftin baş, el, kol, pozisyonlarının değişimi devam eder. Kadın kucağa verilir, kucaktan düşer, yeniden adama tüm samimiyeti ile duygusunun doğallığında sarılır. Adamın avuçlarından kayıverir. Bu hareket örüntüsü defalarca tekrar edilmeden bitmez. Âdeta “siz bilmezsiniz nasıl sarılınacağını, ellerinizin nerede olacağını, nasıl öpüşüleceğini, nerede durulacağını,… Benim size anlattığım ve gösterdiğim gibi yapılacak!” dedi tahakkümün eli. Başardı da. O artık gelmese de devam eden döngü içselleştirildi ve elle müdahale etme yoluyla manipüle edilmese de devam etti. Tıpkı yaşamlarımızdakine benzer şekilde.
Pina Bausch, hem sosyolojik hem psikolojik mekanizmalarla ilgili ne denli gözlemci, ne denli birikimli olmalıydı ki seyirciye geçenlerden bir kısmı da bunlardı?.
Tüm zamanlar için çok derinsin Café Müller…
Teşekkür ederiz Pina.
Oyunun Künyesi Reji ve Koreografi: PINA BAUSCH TANZTHEATER WUPPERTAL PINA BAUSCH + [terrain] BORIS CHARMATZ Müzik: HENRY PURCELL Sahne ve Kostüm Tasarımı: ROLF BORZIK İşbirliğiyle; MARION CITO, HANS POP Prova Yönetmenleri: BARBARA KAUFMANN, HELENA PINON (konuk) İşbirliğiyle MAGALI CAILLET GAJAN Telif Hakkı: PINA BAUSCH VAKFI adına VERLAG DER AUTOREN, Frankfurt am Main Dansçılar: Dean Biosca, Emily Castelli, Maria Giovanna Delle Donne, Taylor Drury, Reginald Lefebvre, Christopher Tandy Taylor Drury, Letizia Galloni, Milan Nowoitnick Kampfer, Nicholas Losada, Tsai-Wei Tien, Frank Willens Tür: Dans, Performans Seanslar Afiş