Moda Sahnesinden Ionesco’nun Kel Divası’na Görkemli Bir Prodüksiyon

Eugène Ionesco tarafından yazılan bu kült eser absürt tiyatronun da öncü oyunlarından görülüyor. Vermek istediğini bu kadar iyi gösterip sunan bir oyun daha görmemiştim, epey gösterişli bir eser olmuş diyebiliriz. 

Oyun sonrası salondan ayrılırken gözlemlediğim kadarıyla çoğu kişi eğlenmişti, zira oyundaki seyirci kahkahalarının fazlalığından bunu tahmin etmek mümkündü. Gelgelelim ne seyrettiği konusunda kimse emin değildi ve direkt cevap veremiyordu. Aslında geniş bakarsak absürd tiyatro anlayışı da tam olarak bunu vermek istiyordu.

Yazıldığı döneme dönüp bakarsak, sadece iletişimsizlik ve insanların birbirini anlamaması üzerine bir çıkış noktası var. Günümüze gelirsek oyun uyarlandığı 2023 yılında teknolojiyle beraber iletişim imkanının eskiye nazaran çok kuvvetlendiği bir dönemi yaşıyor. Bundan 74 yıl önce iki sokak ötedeki biriyle evde telefon bulunmadığı için sesli iletişim kurma imkanı yokken, bugün kilometrelerce ötede biriyle sesli ve görüntülü irtibat kurabiliyoruz. Ama tezat bu noktadan çıkıyor, eskide olan iletişim günümüzde yok. 

Oyun ilk anda Bayan ve Bay Smith olarak karşımızda olan evli çift Haluk Bilginer ve Zuhal Olcay ile başlıyor. İngiliz olduklarını çok kez üstüne basarak dile getiren karakterler, kendilerince İngiliz olmanın ağırlığı ve asaletini taşıyor. Esasında hiçbir donanıma sahip değiller. İkili arasındaki saçma diyaloglar oyunun nasıl ilerleyeceğinin sinyalini veriyor. Bay Smith’in gazeteden okuduğu tanıdık birinin öldüğü haberi Bayan Smith’i ilk kez duymuşçasına şaşırtıyor, halbuki haber seneler öncesine ait. Yukarıda bahsi geçen iletişimsizliğe ilk anda göz kırpıyor. Aslında çift bize çok entelektüel görünen ama bunun çok uzağında olan insanların tezahürü olarak geliyor.

Çiftimizi ziyarete gelen bir diğer çift Bay ve Bayan Martin’i kapıda evin hizmetçisi Mary karşılıyor. Bu anda Chaplin’in Şarlo’suna selam gönderen karakterler, seyircinin yüzünü güldürüyor. Şarlo karakteri de sessiz sinema döneminin zirvesidir. Bu gönderme bana aslında konuşmadan daha iyi iletişim kurabildiğimizi acı bir şekilde hissettirdi. Günümüzde elbette konuşabiliyoruz fakat iletişimimiz kuvvetli değil. Oyunun ikinci kısmında Bay Martin olarak Yiğit Özşener ve Bayan Martin olarak Özlem Zeynep Dinsel oyuna dahil oluyor. Hizmetçi kız Mary rolüyle Gözde Kırgız’ın kendini iyiden iyiye göstermeye başladığı ana bakalım. Mary’nin ağzından çıkan “terbiyesizler” nidalarının içtenliği bu misafir çifte tabii işlemiyor, zira bizim bildiğimiz dünyanın dışındalar. Bu çift burjuva diye gördüğümüz ev sahibi ailemizi ziyarete gelmişler.

İlk anda içeri girmelerinin akabinde ellerindeki telefona gömülmüş hallerine bakarsak az önce de söylediğim gibi gerçek dünyadan koparak birbirlerini tanımaz hale gelmişler, bu sıra dışılık elbette iletişimsizliği gözümüze sokarcasına gösteriyor. Sonra tam çocukları sayesinde karı koca olduklarına emin olmuşken, yine bir maraz doğuyor. Saçmalığın dozunun belli anlar ile arttığı noktada devreye giren son karakter ise Kıvanç Kılınç’ın hayat verdiği itfaiye Şefi oluyor. Kendisinin sahneye adım attığı an ile beraber ortamın ateşi artıyor. En çok da hizmetçi Mary’e yarıyor. Gitgide seyirciyi sağlı sollu dağıtıp iyiden iyiye kafaları bulanıklaştırıyorlar. Mary bir noktada tutku ve şehveti öyle gösteriyor ki, evli çiftlerimiz bu duyguları anımsar gibi oluyor ama tam da hatırlayamıyor. Hepsinin içinde güdüsel olarak kıpırdanmalar oluyor tabi. Sözümona varlıklı ve zengin olan bu çiftlerimiz varlık içinde yokluk çekercesine duygu yoksunu olmuşlar. Gerçek şehvet ve arzuları uzun süreden beri unutmuşlar. İtfaiye şefinin bir kez daha anlamlandıramadığımız çıkışları ateşi körüklüyor ve Smith’ler ile Martin’leri ayrı ayrı köpürtüyor.

Hikayenin finaline doğru geldiğimizde tüm oyuncular heyecanıyla oyuna katkı sağlıyor. Nihayetinde finalde aslında bir başa dönüş var ama bu sefer sıra içten içe kendini daha iyi konumda görmek isteyen İtfaiye Şefi ve Mary’de. Daha iyi bir konumda olmak istedikleri aşikar, fakat Smith’lerin kurduğu cümlelerden bir farkı yok. Gayet yobaz ve tekdüze gördüğümüz Smith’leri yine aynı zihinde göreceğimizin sinyalini veriyor. Dünya döndükçe ve insanlık egolarıyla var oldukça değişmeyen bir bencillik ve toplum arası uçurumlar devam edecektir. Alt tabaka ve ile üst tabaka birbiriyle hiçbir noktada buluşamayacak.

İlave olarak söylemek isterim ki oyun bütün olarak bakınca sizin ne gördüğünüzde saklı. Yani aslında alışageldiğimiz dramalarda olduğu gibi bir süreç vadetmiyor. Hal böyle olunca bana bir şeyler göstersin, o anlatsın ben sadece seyredeyim diyemiyoruz. O yüzden ben bu şekilde yorumladım, fakat siz çok başka yerden bakıp farklı bir anlam da çıkarabilirsiniz.

Oyunculara değinecek olursak, sahnede tiyatro adına yıldızı parlayan isimler var. Haluk Bilginer’i görmek için giden çok seyirci de olduğunu biliyorum. Benim dikkatimi çeken isim Hizmetçi Kız rolüyle Gözde Kırgız oldu. Seyirciyi adeta ısıttı ve oyundan daha fazla keyif almamızı sağladı. Merak ediyorum her oyun bu enerjiyi verebiliyor mu? Eğer aksamadan her defasında benim seyrettiğim oyun kadar sistemli bir süreç ilerletiyorsa büyük başarı var. Akışta sanki yazılanın ötesinde bir performans çıkarıyor, çok iyi hazırlanmış. Sahnede dekorun kullanımı oyunu büyük ölçüde tarif ediyor ve ilk giriş müziği de etkileyiciydi. O müzik oyunu epey tumturaklı başlattı, lüks eve öylesi bir müzik gerekirdi. Yönetmen Muharrem Özcan tüm bu sistemi başarılı bir şekilde düzene sokmuş. Elinde öyle bir oyun var ki, vasatın altında kalması da çok olasıydı, ama ben bütünlüğü gördüm.

Son olarak, oyun alışageldiğinizin ötesinde, üzerine fikir yürütüp düşünmenizi istiyor ve eğlenceli geçeceği bariz bir akşam vadediyor. Dağılmaya müsait bir kafayla giderseniz işiniz zor olacaktır, neye gittiğinizin farkında olup seyrederseniz keyif alacağınızı düşünüyorum.

Oyunun Künyesi
Yazan: Eugene Ionesco
Çeviren: Hasan Anamur
Yöneten: Muharrem Özcan
Dekor ve Işık Tasarımı: Kerem Çetinel 
Kostüm Tasarımı: Makbule Mercan 
Müzik: Tolga Çebi 
Hareket Düzeni: Utku Demirkaya 
Yönetmen Yardımcısı: Mithat Ozan Küren 
Yönetmen Asistanları: Kader Karadeniz, Gözde Demirtaş, Eda Yavaş
Fotoğraflar: Ayşegül Karacan 
Oynayanlar:
Zuhal Olcay
Haluk Bilginer
Özlem Zeynep Dinsel
Yiğit Özşener
Gözde Kırgız
Kıvanç Kılınç
Topluluk: Oyun Atölyesi
Tür: Absürt
Seanslar
Afiş
uğur savaş
uğur savaş
Tiyatro oyunlarını yorumluyorum.🎭

içerik ekle

sitemizde yayınlanmasını istediğin haber, eleştiri ve değerlendirme yazılarını kolaylıkla yayınlayabilirsin

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz