Mahkumların rehabilitasyonunu amaçlayan oluşum The Forgiveness Project, Synergy Theatre ile işbirliği yapıyor ve bağışlama konulu, mahkumların kendi isteği ile katıldığı bir takım atölyeler düzenliyorlar. Projeye İngiliz yazar Shelagh Stephenson da dahil oluyor ve bu araştırma sürecinde ortaya, gerçek hayat hikayelerine dayanan bir oyun çıkıyor: The Long Road / UZUN YOL
İlk kez 2008 yılında Soho Theatre‘da sahnelenen oyun ülkemizde, Gözde Kırgız çevirisi, Berfin Zenderlioğlu rejisi ile Oyun Atölyesi’nde sahneleniyor. İzleyicinin algısına atılan temel çengel “affetme” üzerine. Oyun bunu küçük oğlu öldürülen bir aile üzerinden anlatıyor, empati kurulması güç, büyük bir travma. Ancak affetme kavramını illa ki bu boyutuyla düşünmemiz gerekmiyor. Yaşam içersindeki irili ufaklı her tür sıkıntılı durum ve acı ile başa çıkma, buna sebep olanlarla uzlaşma ihtimali üzerinden yorumlamak da mümkün. Biz yine de dönelim oyunda aktarılan hikaye üzerinden söz söylemeye:
Mary ve John iki erkek çocuk sahibi bir çifttir. Büyük çocuk Joe’nun, kardeşi Danny ile beraber dışarı çıktığı bir akşam Danny, kendisinden istenen parayı vermediği için, tanımadığı bir kişi tarafından bıçaklanarak öldürülür. Danny’i bıçaklayan kişi, sorunlu bir ailenin madde bağımlısı kızı Emma’dır.
Bu büyük acı ile başa çıkmaya çalışan aile fertlerinin monologları ile açılır oyun: John bu hazin olayı düşünmemek için kendini koşuya vermiştir; Mary bir an olsun ölen oğlunu düşünmekten kendini alıkoyamaz; Joe, markete girip kardeşini yalnız bıraktığı için kendini suçlar, öte yandan o güne kadar içinde biriken, aile içinde hissettiği değersizlik hissi, kardeşinin vefatı ile anne babasına karşı tepkiye dönüşmüştür; Danny ise, yakılan bedeninden kalan küller ile evin ortasındaki masada bulunan vazonun içinde, ailesinin yasla başa çıkma sürecinin şahidi gibidir.
Olayın faili Emma’nın kaotik yaşamına dair bilgileri, hapishane psikoloğu Elizabeth ile yaptığı konuşmalardan ediniyoruz. Bu diyaloglardan çıkan temel sonuç, ruhunda oluşan hasarları bıçkın tavırlar, küfrü bol söylemler ve kendini kaybetmek istediği için sığındığı maddelerde arayan Emma’nın olay anını hiç bir şekilde hatırlamadığı, madde etkisinde olmasa idi böyle bir cinayeti işlemeyeceği yönünde.
Projenin amacı, haliyle oyuna yön veren karakter, anne/Mary tam da bu noktada devreye giriyor. Her an içini kemiren bu acı yükünü hafifletmek için olayın oluş nedenini anlamak istiyor, bu da onda Emma ile tanışma isteği doğuruyor. Mary’i “affetmeye” götüren bu uzun yol, oyuna da isim oluyor.
İzleyicinin aklında, cevap bulmanın güç olduğu sorular beliriyor: “Kurban yakını olsam ne düşünür, ne yapardım?”. Affetmek yük boşaltmaktır tamam ama peki böylesi bir acıda bu ne kadar mümkün? Akla gelen olası cevapların insanı strese soktuğu bir seyir sunuyor oyun size. Kendi aklımda beliren cevabı söylemeyeceğim ancak oyunda, affetmenin somutlaştırıldığı unsuru, o akış içinde yadırgadığımı söyleyebilirim ki bu, benim oyun içinde takıldığım, hatta tepkimi ufak da olsa boş bulunup “Amaaaan, yok artık” demek suretiyle sesli verdiğim tek an oldu.
Oyunun manevi ağırlığına eşlik eden ağır temposu, bir iki çatışma sahnesi ile dengelenmeye çalışılmış. Sade bulduğum ve aksine ihtiyaç hissetmediğim dekorun masa ve sandalyede ortaya çıkarılmış zıt kutup (metal/soğuk ve ahşap/sıcak) vurgusu başarılı idi. Neticede bu karşıtlığı hem tek bir karakterin duygusal gelgitlerinde görüyoruz hem de aile fertlerinin olaya karşı verdiği farklı tepkilerde.
Sahne geçişleri, oyunculuk performansları, oyunun süresi genel yapı içinde gayet ideal boyutta. Her ruh halinde izlenebilecek bir oyun olmadığını söyleyebilirim. Yukarıda paylaştığım doneler ışığında oyunu izlemek için kendinize uygun zamanı seçmek size kalıyor:)
Ben aklımda beliren “Ben olsam ne yapardım?” sorusuna cevabı burada vermedim ama belki sizlerden biri benim aksime bunu paylaşmak ister. Cevabınızı merakla bekliyor olacağım. İyi seyirler.
Oyunun Künyesi Yazan: Shelagh Stephenson Çeviren: Gözde Kırgız Yöneten: Berfin Zenderlioğlu Dekor Tasarımı: Serkan Kavurt Kostüm Tasarımı: Pınar Demir Işık Tasarımı: Alev Topal Müzik: Devrim Ilgaz Karaahmet Oynayanlar: Evrim Alasya, Sena Başdoğan, Zeynep Alkaya, Faruk Barman, Aykut Akdere Topluluk: Oyun Atölyesi Tür: Dram Seanslar Afiş