Orchestra Theatre’ın, Firuze Engin tarafından kaleme alınan yeni oyunu “Bir Terennüm” bu sezon prömiyerini yaptı. Şebnem Sönmez süpervizörlüğünde hazırlanan oyunu, Gülhan Kadim yönetti, yönetmen yardımcılığını İbrahim Arıcı yaptı, müziğini Burçak Çöllü, ışık tasarımını İsmail Sağır, sahne – kostüm tasarımını İlayda Saran üstlendi.
Bir Terennüm, 1971’de İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’un kaçırılması ve 2020’de pandemi sebebiyle yaşanan sokağa çıkma yasağı günlerinde geçiyor. İstanbul’da boğaz köprüsünün yapılışına şahit olan bir apartman dairesinde, hem 1971’de hem de 2020’de yaşlı kuşakla genç kuşak ilişkisiyle, bir ailenin dününden ve bugününden bazen komik bazense hüzünlü ama her zaman içten bir hikâyeye seyirci oluyoruz. Özellikle İpek Türktan ve Tolga İskit’in samimi oyunculuğunun etkisiyle kendimi evlerinin salonuna misafir olmuş gibi hissettim.
Oyun tek mekânda geçiyor bu sebeple dekor sabit olarak kullanılmış. Zamanlar arası geçiş bir sabit telefon, bir cep telefonu, sabit telefon üzerinde yanan ışık ve daha çok oyuncuların performansıyla sağlanıyor. Öyle ki yer yer cümle devam ederken zamanın değiştiğine tanık oluyoruz. Oyun metni hem zaman değişimi hem de yaşlı kuşağın yaşadığı demanstan dolayı unutmaları ve kendilerini tekrar etmeleri sebebiyle seyircinin kafasını karıştırmaya müsait olduğunu gösteriyor. Fakat İpek Türktan ve Tolga İskit, performanslarıyla geçişlerin pürüzsüz olmasını sağlıyor. Oyunun müzikleri de oldukça güzel. Oyuncuların yaşlı olarak da seslendirdiği şarkılar yaratılan mırıl mırıl havaya eşlik ediyor.
Oyunun başlarında ataerkil toplumun yansımalarını görüyoruz. Babaannenin o gün gibi yaşayarak anlattığı hikâyede, evin babasının yeni doğana isim koyduğunu, ona karşı gelenlere rağmen son sözü söyleyen olduğunu dinliyoruz. Yine Tolga İskit’in canlandırdığı Ali İhsan karakterinin aslında futbolcu olmak isterken babasının engellemesiyle olamadığını öğreniyoruz.
Oyunun bütününe bir döngü hâkim diyebiliriz. 1971’de demansı olan babaanneyle ilgilenen Ali İhsan’ın 2020’de demansla karşımıza çıkması, sokağa çıkma yasaklarının tekrarı buna örnek verilebilir. İnsanın doğayla olan ilişkisine de örnekler mevcut. Köprü yaparak denizi aşıp birbirine daha çabuk ulaşan insanlar 2020’de bu kez doğaya yenik düşerek pandemiyle birbirinden uzaklaşıyor. Yine doğanın ürünü fındık elden ele geziyor, yıllar geçiyor ve her zaman demansa şifa oluyor. Öyle ki her fındık yendiğinde hayattan bir parça hatırlanıyor.
Geçen yıllarla iletişim şeklinin değişimi de bariz şekilde ortada. 1971’de sabit telefon çok kıymetli. Cep telefonunun olmayışından arama yapmak her zaman mümkün değil. Eğer telefon çalıyorsa verilen haber de telefona ulaşabilmek kadar önemli. Zaten Ali İhsan’ın o telefonun başında bekleyişinden, babaannesinin tatlı sabotajlarına rağmen telefonla konuşmasından bunu hissetmek mümkün. 2020’de aynı Ali İhsan uzun arayışlar sonucu sosyal medya hesabının şifresini buluyor ve gayretle yakın arkadaşına buradan mesaj gönderiyor. Fanatik Fenerbahçe taraftarı olup sevdiği kadın Beşiktaş’ı tuttuğu için şifresine “1903” eklemesi de onun sevgiye ne kadar nahif yaklaştığını gösteriyor.
“Söylenecek şey bazen öyle bir raddeye ulaşır ki fındığım, hangi kelimeyi koysan kifayetsiz kalır. İşte orada şarkıya terennüm girer.”
Oyunun bence en duygusal sahnesi boş fotoğraf karelerine bakıp dünyaların kurulduğu sahne. Yenen her bir fındık babaanneye öyle bir şifa oluyor ki değil hatırlamak, artık baktığı yerde en güzel hatıralarını görüyor. Bakmak ve görmek arasındaki fark en iyi böyle anlatılabilirdi.
Bir Terennüm, büyük sürprizler vadetmiyor. Fakat elinde olanı nahifçe anlatılıyor. Yaklaşık 70 dk dinlenmemizi sağlıyor. Genel olarak oyunda sevgiye olan yaklaşım içimizi ısıtıyor. Kimimizin içini öfkeyle dolduracak olaylara bile, sevginin tarafından bakmak gerektiği anlatılıyor. Geçmişten bugünlere yapılan yolcukta anılar paylaşılırken görüyoruz ki hayatımızdan insanlar gelip geçiyor. Aslında bu da bir döngünün eseri. Buna direnmek ne kadar yıpratıcıysa akışa bırakmak o kadar rahatlatıcı. Sonunda bu konuda çok güzel özetleniyor;
“…sevginin her türlüsüne hürmet etmek gerekir.”
Eleştiri Yazarı: Muratcan Akbaba
Oyunun Künyesi Oyuncular:İpek Türktan, Tolga İskit Yazar: Firuze Engin Yönetmen: Gülhan Kadim Sahne Tasarım: İlayda Saran Işık Tasarım: İsmail Sağır Müzik: Burçak Çöllü Yardımcı Yönetmen: İbrahim Arıcı Reji Asistanı: Selin Erdoğan, M. Burak Dikilitaş Koordinatör: Büke Akşehirli Süpervizör: Şebnem Sönmez Süre: 1 Perde / 70 dak Topluluk: Orchestra Theatre Tür: Dram-Komedi Seanslar Afiş