Değişecek Bu Hikaye: Havva

Işıkların birinde parlıyor, yolların çizgilerinde oyun oynuyor, kaldırımlarda insanlara gülümsüyor, duvarlardaki cesur yazılara daha cesurlarını ekliyordu. Sonra evime giden karanlık sokakların birinde kaybolacak zannederken odamın penceresine oturuverdi, ‘’Havva’’ … 

Havva gözlerime bakarken onu anlatmak, ne biliyim işte gözünün içine baka baka dedikodusunu yapmak gibi. Kendisi dedikoduyu pek sevmez de ☺. Gelin, hep birlikte içimizdeki insanlara bir kez daha bakalım. 

 Havva, hayatının farklı olmasını dileyerek, Allah ile konuşuyor. Küçük bir çocuk gibi tövbeler ediyor sonra annesinin kucağına sığınır gibi ellerini açıp diz çöküyor. Bize masalsı bir hikayenin kapılarını araladıktan sonra, Mahsun bir ifade ile “Böyle olmadı tabi” diye resmi realistik seyirlerle anlatmaya koyuluyor.  

Havva,

Mahallenin cesur kızı

Kimimizin arsız dediği ama içten içe olmak istediği anti patavatsız, vurdumduymaz bir aktivist. 

“Bir kez saçımı okşadın mı?” Cümlesini hem öfkeli hem de çocukluğun masumiyetine karışan, hıçkırıklı sesiyle öyle buruk anlattı ki… Koşup sarılmak istedim. Tina’ya sarıldığı gibi sımsıkı. 

Anne kucağını şefkatli bir el ile hissetmemişti ama, annesinin de onu korumak için bi başına mücadele ettiğini o kavgada anlamıştı. 

  Ve annesine veda etmenin burukluğunu hissedemeden, 

“Şuna bak, kara kuru aynı anası” gibi sözlerle öteki olmanın tüm buruklukları taşıdığını, koltuklarımızda iç çekici bir sızıyla hissetmiştik.

Cenaze evinde tövbeler edip, ahlakı kadın üzerinden ele alan hemcinslerini hayretle izleyen Havva’nın direnişini perçinleyen daha çok sahne olmuştu bu mahallede.  

 Besleme olarak gittiği evde, çalıştığı bin türlü işte, hüznünü saklamayı başarmıştı. Acziyetini yalnızca Allah’a seslenirken itiraf etmiş, ayaklarını yere basarken altında demirden topuklar varmışçasına yerleri titretmişti. ‘’Değişecek Bu Hikaye’’ diye haykırmış, başı eğilmez bir dava insanı olmuştu.

Koltuğumuzda, bir seyirciden çok “Hayat Ağacı” gibiydik. Gövdemiz, köklerinden ayrılmadan ayağa kalktı alkışlarla.

Havvaa, beni duyuyorsun biliyorum. Ne zaman kaybettiğimi hissetsem, sen geleceksin aklıma. Şimdi bir şarkı armağan ediyorum sana :

Bilsen şimdi nerdeyim
Çılgın gecelerdeyim
Uzun bir seferdeyim
Gücüm yetene kadar

Yeni Sezon için Havva sizleri bekliyor olacak… 

Oyunun Künyesi
Yazan ve Oynayan: Sinem Koşar
Müzik: Özge Arslan
Yöneten: Arif M. Güney
Hareket Tasarımı: Ayşe Sun
Dekor Tasarımı: Yusuf Bulut Işık
Kostüm Tasarımı: Kübra Akkaya
Afiş Tasarım: Alpgiray Kelem
Işık Tasarım: Serhat Barış
Ses ve Dekor : Mihrişah Bulut
Asistanlar:
Topluluk: Velhasıl Tiyatro
Tür: Trajedi, Dram
Seanslar
Afiş
Hera’nın Kızı
Hera’nın Kızı
Saçlarım dalgalanıyor, rustik pencerelerden görüyorum gülümsememi. O an sıyrılıyorum ne kadar hapishane varsa yeryüzünde. “İşte” diyorum Çıplak şişelerden, didaktik sokak araları. Sanatı ve bu şehri seviyorum…

içerik ekle

sitemizde yayınlanmasını istediğin haber, eleştiri ve değerlendirme yazılarını kolaylıkla yayınlayabilirsin

benzerler

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Okunası yazılar

E-Posta Bülteni Kaydı

Size sitemiz ve tiyatrolar ile ilgili haberler göndermek istiyoruz