Kanada’nın en iyi Homeros uzmanlarından, üniversitede Odisseia üzerine ders veren öğretim görevlisi Lou, babasıyla 15 yıldır tek bir kelime konuşmamış, hatta görüşmemiştir. Bir akşam polis karakolundan gelen telefonla babası, Lou’un hayatının ortasına bomba gibi düşer ve göl kıyısında kendi elleriyle yaptığı evde yalnız yaşayan Don’un demans hastası olduğu ve artık yalnız yaşayamayacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalır.
Lou, babasının bakımı için bakıcı Flora ile anlaşır. Flora Don’ın gündüzleri bakımını üstlense de, gece bakımı büyük bir sorundur. Lou hiç istemese de, yıllar evvel ayrıldığı eve geri dönmek zorunda kalır. Bakıcı Flora ara sıra Don’un ağzından dökülen, Lou’nun anlamsız olduğunu düşündüğü sayıklamaların, aslında Galce kelimeler olduğunu fark eder. Lou’ya göre babasının Galce bilmesine imkan yoktur.
Lou okulda öğrencilerine Homeros’un kelimeleriyle Odisseia destanını öğretirken, evde de Flora’nın yardımıyla, babasının ağzından dökülen Galce sözcüklerden, Dan’ın hayatındaki sırları ortaya çıkarmaya çalışır. Aslında Don’la ilgili hiç bir şey onun bildiği gibi değildir. Babasıyla dilleri ortakken bile iletişim kuramayan Lou, bunca yıl sonra, bebek adımlarıyla öğrenmeye çalıştığı yeni bir dilin, Galce’nin kelimeleriyle iletişim kurmaya, onu anlamaya çalışmaktadır. Babasının durumu kötüye gittiği için de, gerçekleri ortaya çıkarmak için kısıtlı zamanları kalmıştır.

Babamın Kelimeleriyle uzun bir aradan sonra bana yeniden, eski, güzel günlerdeki Devlet Tiyatrosunda oyun izlediğim hissini yaşattı.
Oyun ilk anda dekoruyla öne çıkıyor. Mecidiyeköy Küçük sahnede seyirciyi mavi ışıklar altında, çok detaylı ve görkemli bir ahşap ev dekoru karşılıyor. Oyunun başlamasını beklerken dekoru keyifle inceledim.
İlk anda dekoruyla beni yakalayan oyun, başladıktan sonra da başarılı oyunculukları ve ışık tasarımıyla beni etkilemeye devam etti. Baba Don’u bir usta, Nişan Şirinyan, oğul Lou’yu Kerim Altınbaşak, bakıcı Flora’yı Gülüzar Oltulu oynuyor. Nişan Şirinyan bilinci gidip gelen, yaşlılık ve hastalığa teslim olmuş Don’ın boşluğunu, gelgitlerini başarıyla seyirciye aktarıyor. Kerim Altınbaşak’ı geçen sezon Her Şey Yolundaymış Gibi oyununda izlemiştim ama bu oyunda, metinin gücünün de etkisiyle çok başarılı ve etkileyici bir oyunculuk sergiliyor. Bakıcı Flora rolünde Gülizar Oltulu da gayet başarılıydı.
Nasıl desem, rejisiyle, dekoruyla, ışığıyla, oyuncularıyla ve insana dokunan hikayesiyle,dört dörtlük bir oyun izledim. Özellikle Odissia destanıyla Don, Lou ve Flora’nın yaşadıkları arasında kurulan bağlantı, Lou’nun okulda anlattığı ders konusu ve evde yaşadığı olaylar arasındaki paralellik çok güzel işlenmişti.
Güzel bir oyunun ardından mutlu bir şekilde salondan ayrılmanın, yolda oyunla içimden sessiz sessiz hesaplaşmanın, sonra da oyunla vedalaşmanın keyfi hiç bir şeyde yok.










Oyunun Künyesi Yazan: Justin Young Çeviren: Eylül Aktürk Yöneten: M. Şamil Kafkas Dekor Tasarımı: Aytuğ Dereli Kostüm Tasarımı: Selin Ölçen Işık Tasarımı: İ. Önder Arık Müzik: Levon Eroyan Yönetmen Yardımcısı: Kerim Altınbaşak Asistanlar: Tılsım Tüfekçioğlu, Ayça Güngör Aşık OYUNCULAR: Don: Nışan Şirinyan Lou: Kerim Altınbaşak Flora: Gülizar Oltulu Sahne Amiri: İhsan Ata Kondüvit: Onur Kaan Çelebi Işık Kumanda: Yusuf Şahin Suflöz: Şeyda Pektok Dekor Sorumlusu: Yusuf Deveci Aksesuar Sorumlusu: Hüseyin Baş Kadın Terzi: Melek Akyüz Erkek Terzi: Yakup Köşüm Perukacı: Erkan Hekim Projeksiyon Kumanda: Tamer Şalcı Topluluk: İstanbul Devlet Tiyatrosu Tür: Trajedi-Dram Seanslar Afiş